1937 Fransızlar çekilmeyi ağırdan alıyor, hasta Ulu önder Atatürk'ün ölmesini bekliyorlar, vefat edince işgaldeki Hatay'ı Suriye'ye vereceklerdi.
Atatürk manevi kızı dünyanın ilk kadın Savaş pilotu üniformalı Sabiha Gökçen ile Ankara'daki ilk adı şehir sonra Karpiç olan Lokantaya gittiler. Yan masada Fransız Büyükelçisi ve heyeti vardı. Bir ara müziğe ara verildi CHP Milletvekili E Orgeneral Kasım bey sahneye yürüdü mikrofonda Hatay hakkında kısa bir konuşmayla Fransa'nın çekilmesi gerektiğini söylerken, Savaş pilotu üniformalı Sabiha Gökçen, kalktı sahnenin ortasına yürüdü ve herkesin önünde ‘Hatay topraklarını kimseye bırakmayacağız, Hatay Bizim canımız feda olsun kanımız’ dedi ve Tabancasıyla tavana üç el ateş etti.
Polis ekipleri geldi Sabiha Gökçen’i Atatürk'ün yanında tutukladılar karakola götürdüler, ertesi gün mahkemeye çıkardılar ve ‘meskun mahalde Ateş etmekten’ bir gün hapis cezasıyla serbest bıraktılar. Olaydan şok olan Fransa Büyükelçisi aynı gece Parise yolladığı mesajda ‘Eğer Hatay’dan çekilmezsek, kesinlikle savaşacaklar’ yazıyordu.
Cumhuriyetten sonra kazandığımız yegane toprak - Türkiye'nin en önemli şehri - Savaş sebebi, ulusun bekası Hatay son depremle yerle bir oldu göç etmek zorunda kalan 500.000 kişi acilen 150.000 konut yapıp zorunlu göçü tersine çevirmemiz gerekiyorken, Hatay şu anda maalesef Ne olduğu belirsiz Kaçak Suriyeliler tarafından işgal edilmiş durumda.
İzmir fuarını Kuran efsane Belediye Başkanı Behçet Uz, henüz Hatay Türkiye topraklarına katılmadan 2 yıl önce İzmir'de yeni kurulan en büyük semte HATAY adını vermişti. Maalesef deprem ile 100 binden fazla insan hayatını kaybettiği keza yüz binlerce insan perişan oldu. Atatürk'ün manevi mirası Antakya – Hatay durumu yürekler acısı. Hele Ergenekon - Balyoz kumpasları ile ünlü Hatay’lı Sadullah Ergin türü, 10 Kasım törenlerinde Tuzla Piyade Okulu'ndaki tarikatçı teğmenler yakalarına Atatürk fotoğrafı takmayı reddedince, başlayan kavga sonrası Atatürkçü teğmenler Silahlı kuvvetlerinden ihraç edildiler.
Oysa 100 yıl önce Kurtuluş savaşında çoğu sivil aralarında Kadın ve 20 kadar çocuk olan 22.270 Türk esir düşmüştü. İzmir üzerinden 31 farklı esir kamplarına götürüldüler. Subaylar hücrelerde, erler ve siviller taş ocaklarında - yol inşaatlarında, Tarlalarda Köle gibi çalıştırılırken 10.820 Türk hayatını kaybetti.
22.270 diyoruz ama aslında kaç kişinin ve kimlerin esir alındı, kaç kişi götürülürken denize atıldı, kimler nereye gömüldü ? bilmiyoruz. Esir kampların en büyüğü Atina’da 4.000 kadar Türklerin çoğu açlık hastalık yüzünden öldü. Çok azı hayatta kalabildi, her çadırda 10 kişi Toprak zeminde yatıyorlardı. Günde sadece bir defa yemek veriliyordu. Hergün çalışmaya giden 40 kişilik gurup 35 kişi dönüyordu. Ölenlerin - sebepsiz öldürülenlerin hesabı yoktu, dayaktan günlerce kan tükürerek can verenler vardı. Tuvalet yoktu, Bulaşıcı hastalığa kapılanlar aynı çadırda toplanıyor beraber yakılmasıyla ilgili çok sayıda kitaplar Türk Tarih Kurumu arşivlerinde var.
İşgalde zorla Yunanistan'a götürülen Türk kızlarından hevesi geçince kamplara atılıp, çoğunun dinini değiştirip kiliselerde çalıştırdılar. Trajedilerin yaşandığı Milos adası esir kampına taşıma sırasında penceresi bile olmayan gemi ambarındaki 1.800 kişiden nefessizlikten boğulan 618 Türk denize atılmıştı.
Günde 6 kişiye bir ekmek veriyorlardı. Kütahya'da Türklerle esir alınan Fransız firmasında mühendis, İsviçreli Oscar Lusignan Oscar adasındaki feci koşulları içeren Kızılay'a verdiği rapor, 1965 gazeteci Ömer Sami Coşar Milliyet gazetesinde yayınlandığında, Milos adasına götürülen’3800 sivilden 3 ay sonra sadece 24'ü sağ kalmıştı’ diye bahseder.
Selanik’teki Beyaz Kale tuvaletsiz esir kampları aktarma istasyonunda 2 ay kalıp günde çeyrek ekmekten başka hiçbir şey yiyemeyenler vardı. Her beş esirden dördü hayatını kaybetti. Eczacı Yüzbaşı İbrahim Hakkı Bey bu kampta son nefesini veren çok sayıda şehitten biri idi. Aslinde mücadele edilecek teröristle MÜZAKERE tercih eden sığ kafalara ibret için Bu trajedilerin filmleri, belgeselleri yapılıp, okullarda ders olarak anlatılmalıydı.
Eskişehir'de esir düşen ve Kurtuluş Savaşı sonrası mübadele ile yurda dönen Niğdeli Y Subay Mehmet Rıfat belgeselinde soruşturma komisyonuna 15 subay ve 1440 esir asker Atina'ya gelinceye kadar çoğunun sebepsiz şekilde süngülerle katledildiğini anlatırken, Lefkada adasının kalesinde tek tek seçtikleri sonra hiçbir haber alınamayan 100 kişiyi ayırıp zenginlere parayla sattılar diyordu.
Örnekler çok: çatısı olmayan Dedeağaç esir kampına tıktıkları 1000 kişiden tek bir kişi bile sağa çıkamadı. Girit - Milla ve Kıbrıs Lefkoşa adalarındaki esir kamplarında Türklerin çoğu dizanteriden öldü. Türk istihbaratının efsanesi Gavur lakaplı üsteğmen Mümin Aksoy’un 11 ay kaldığı Atina Palamidi hapishanesi düpedüz mezardı. Patras ve Lara'daki esir kamplarına getirilen kafilelerde 14 kadın 4 aylık bir bebek 6 yaşında 3 kız çocuğu Türk Tarih Kurumunun belgelerinde adlarıyla yazıyor.
Biz ise tek tek Hepsi kayıtlı elimizdeki 25.000 civarında Yunan esirine daima insan gibi davrandık, hapishane veya esir kampı yerine Kızılay kontrolünde Askeri garnizonlarda tutuldular. Karargah İzmir'de Esir taburları Komutanlığı kurulmuş, Türklerin yanı sıra esir Yunan hekimler de görev yapıyordu. Esir generaller Kayseri, subay ve erler Kayseri ve Kırşehir'deydi.
Esirler, Askeri hastaneleri olan: Manisa, Trabzon, Samsun, Tokat, Çorum, Antalya, Kastamonu, Ankara’ya … götürüldü. Türk askeri ne yiyorsa Yunan esirlere de o verildi, Gül Renginde üniforma, iç çamaşırı, ayakkabı dağıtıldı tek tip ve temiz giyinmeleri sağlandı. Hastalıktan ölen esirlere askeri tören yapıldı, kendi din ve inanışlarınca defnedildiler. Kızıhaç denetiminde, Yunan başkomutanı Trikupis ’bize gösterilen İyi muamele nedeniyle bütün esirler adına Türklere ve Kızılay'a Teşekkür ederim’ derken tutulduğu Kayseri esir – değil, kapısında silahlı nöbetçi bile olmayan Kızılay kampı idi.
Hataylı Sadullah Ergin'in döneminde başlayan ahlaksız – Atatürkcü subayları tasfiye Ergenekon – Balyoz operasyonlarında kumpas - sahte belge ve tanıklarla Türk subayları Tıpkı Yunan zülmünde olduğu gibi yıllarca, 4 m2 lik beton Kutu - hücrede tecrit edildiler. En genci 77, kanser hastası olan ve 85-90 yaşlarındaki subaylarda kalıcı hasar oluştu.
Tıpkı 19 Mart İmamoğlu darbesi gibi, Demir parmaklar arkasında Ölsünler diye bekletilirken, Yunanın bile yapamadığı bu şerefsizliğe Susan Herkes bu suça ortaktır.
Derleme kaynağı: https://www.youtube.com/watch?v=r-xwOFYqXBU