Antalya otele gelen bayan izmir gecelik bayan arkadaş pet shop Kayseri dul bayan

Mersin escort Bodrum escort Bursa escort

Tuzla russian escort Alanya russian escort Kayseri russian escort Antalya russian escort Diyarbakır russian escort Anadolu yakası russian escort Adana russian escort Ataşehir russian escort Şirinevler russian escort Beylikdüzü russian escort Halkalı russian escort Maltepe russian escort Ümraniye russian escort Samsun russian escort Avcılar russian escort Pendik russian escort Beylikdüzü russian escort Maltepe russian escort Ümraniye russian escort Mersin russian escort Avrupa yakası russian escort Kocaeli russian escort Bodrum russian escort Bakırköy russian escort Kadıköy russian escort İzmir russian escort bayan Beşiktaş russian escort Eskişehir russian escort Bursa russian escort Şişli russian escort Şişli russian escort russian escort İzmir Gaziantep russian escort Ankara russian escort Denizli russian escort Samsun escort kızlar Malatya russian escort İzmir russian escorts Samsun russian escort

Guymak
Sitenin sağında bir giydirme reklam
Anasayfa Yazarlar DeMa Yazı Detayı Bu yazı 473+ kez okundu.
DeMa
Köşe Yazarı
DeMa
 

Cehalet - yalan ve felaket

    Cahalet Yalan-Felaket   Halk ciddi bir kriz içinde olduğunu anlamak zorunda. Gelecek birkaç yıl içinde, cehaletle bütünleşen menfaatlerinin kazdığı bir felaket çukuruna düşebiliriz. Kuraklık, enerji sıkıntısı, ekonomik bunalım ve politik baskı, bundan yararlananların kaynaştığı ve insanların öldüğü bir ülke isteyen insanlar mı var aramızda?   Karacahil politikaları Irak, Suriye, Mısır, Libya, Ukrayna yeterli ders değil mi? Şimdiden teröristlerin öldürdüğü askerler yok mu? Toplumsal bir şizofreni olayı mı var. Yalanlar ağında yaşıyoruz. Eskiden köyün deresi kurursa, ya da mahallenin çeşmesi akmazsa, yağmur yağmadığı için ekinler iyi büyümezse halk başına geleni anlar ve şikayet ederdi. Bugünlerde HES inşaatı bağlamında halkın deresi kuruyup tarlasının suyu kesilince ara sıra direndiğini işitiyoruz. Eğer etkiyi algılarsa, bir deney ve bilgiye dayandırabilir direnişini. Kentlere dolan halk artık kendisi için seçilmiş bir bilgi dünyasında yaşıyor. İktidarın dayattığı istatistikleri kabul ediyor.   Beton yenmez ! Oysa doğayla birlikte yaşamanın halk bilgeliğine yansımış deyimleri vardır. Tarlaya tohum atarken ‘Kurda, kuşa, aşa’ deyimi derin bir ekolojik anlam içerir. Çünkü köylü tohumların bir bölümünü kuşların yiyeceğini, mahsulün bir kısmını kurdun, tilkinin götüreceğini bilir. Yaşamın doğa ile bir bütünlük içinde sürüp gittiğini öğrenir. Gökdelenli, arabalı, asfalt yollu dünya, bu doğrudan bilgiyi yok edip onu modern yalana abone yaptı.   ASIL CEHALET NE Türkiye cehalet batağında dendiği zaman bu artık ‘okuma yazması az, imzasını bile atamıyor’ anlamına gelmiyor. Kimsenin okuma yazma bilmediği, kitap, gazete okumadığı dönemlerde, cehalet öütü okuma yazma bilme olabilirdi. Bugün bir üniversite profesörü de cahil olabilir. Bu kendi konusunu iyi bilmiyor anlamına gelmez. Gerçi onu da içerebilir. Fakat asıl cehalet dünyanın ulaştığı bilgi düzeyi dışında kalmak, bilginin insan yaşamını yönlendirmesi ve geleceği çok yakına getirmesi bağlamındaki aymazlıktır.   Aklının erişemediği büyüklüklerde Bugünün insanı kendi geçmişi, geleceği, yaşamın hayal bile edilemeyen boyutlarıyla biliyor. Ekonomiyi sayısal verilerle denetliyor, iletişim ve ulaşım, aklının erişemediği büyüklüklerde. Öte yandan cebine bir ellilik konup miting meydanlarına giden halk konuşulanlardan bir şey beklemiyor. Çünkü geleceğin karşısına çıkaracağı gerçek gelişmelerden haberi yok. Bir toplumsal varoluş gösterisini yerine getirip küçük bir bahşiş de almaktan memnun. Televizyonlarda gördüğü yapıların, oyuncakların, güzel kadınların, çocukların kendisi ile ilgisi olmadığını anlayacak kadar uyanmış bile olmayabilir.   Vitrininde seyredenler gibi Onları, alamayacağı eşyaları lüks mağazaların vitrininde seyredenler gibi seyrediyor. Gerçi kente gelen ve biraz okuyan genç kuşaklar bunun farkına vardılar. İstekleri topluma yol değiştirtecek. Ne var ki halkın bir bölümünün, dünyadan haberi olmadığını anlatan sahneleri de seyrediyoruz. Toplumdaki aydınlanma çekişmesi daha bitmedi. Tarih bir toplumun aydınlanması için ikiyüz yılın ve bir devrimin yeterli olmadığını gösterdi. Değişme evrensel. Bunu en aptal bile hem öğreniyor hem de istiyor. Fakat anlamadığı için her yalana inanıyor. Ne var ki dünya ve teknolojinin değişme temposu çok hızlı. Abdülaziz’le varlığımız sebebi ATATÜRK arasındaki değişme, bugün beş yılda gerçekleşiyor.   TEK ARAÇ: BİLİM VE TEKNOLOJİ Dünyaya ayak uydurmanın tek bir aracı var: Bilim ve teknoloji. Eskiden bilimsel gelişme teknolojiyi yönlendiriyordu. Şimdi teknoloji bilimi sürüklüyor. Dünya yaşamını yönlendiren bu gelişmeleri cahil toplumlar izlemekte zorlanıyorlar. İslam dünyası bunun tipik örneği. En zengin petrolcü Araplar bunun yaldızlı göstergeleri. Arap yarımadasında dünyanın en lüks yapılarını, mallarını bulabilirsiniz. Ama eğitim, kültür ve demokrasi bulamazsınız.   Biz bunları 1923’te bilerek yola koyulmuştuk. Bugün Suriye, Irak, Afganistan, Libya gibi felaketlerin başımıza gelebileceğinden söz etmek, toplumsal cehalete ikinci bir geri kalma bileşeni daha eklenmesinden kaynaklanıyor. Bu liberal kapitalizm denen bir beladır. Liberal kapitalizm Amerika’da, Almanya’da, İngiltere’de bela düzeyine inmiyor. Ona karşı kalkanları demokratik bir rejim içinde toplumun geleneksel bilimsel ve teknolojik kültürüdür. Fakat onlardaki düşünce ve söz özgürlüğü İslam ülkelerinde yok.   Neden bu geri düşmüşler arasındayız? Türk insanı yüzyıllarca kul olarak yaşadıktan sonra demokrasini ne olduğunu anlamakta zorluk çekiyor. Ahmet Ağa için oy atınca demokrat olduğunu sanıyor. Demokrasinin temel özellikleri halk için fazla karmaşık kavramlar. Çünkü bu bir birikim. Eğer parti idarecileri bunu bilmezlerse halk ifade özgürlüğünü nasıl anlayacak? Yargının yönetimden farkını nerede öğrenecek? Toprağı olmayan, işi olmayan adam birkaç yüz liraya bir oy kağıdını neden tercih etsin?   CUMHURİYET’İN TEK GARANTİSİ Oya karşılık birkaç lira almayı kabul edenler, kimileri bunu sadaka olarak da algılasa, içinde bulundukları ekonomik durumda ve bilgisizlik ortamında anlaşılabilecek bir davranış sergiliyorlar. Bu arada acıklı olan, sadaka ile oy toplayan partileri yaşatan bir toplum olmak. Bunun temel nedeni kuşkusuz bir tane değil.   Ahbap Çavuş Kapitalizm Liberal kapitalizm’in en baş borazanlarından olan ‘The Economist’ dergisi son sayısını ‘Ahbap Çavuş Kapitalizm‘ adıyla yayınladı. O sayıda gelişmekte olduğu söylenen ekonomiler arasında olan Türkiye’nin bu yeni ekonomik açılımı ve sonucu hakkında yeterli bilgi var. Demokrasi bağlamında en önemli tehlike bu ülkeler de, cehaletin ve maddi menfaatin egemen olduğu, geleceği ön göremeyen bir bürokratik yapılanma. Bunun sonucu olan fakirlik, sanayi ve bilgi alanında geri kalmışlık, kanlı iç ve dış savaşlar ve sömürge statüsü Cumhuriyetin tek bir garantisi var: Varlığını destekleyen bir halk çoğunluğu ve bu halkın çok zengin tarihsel deneyimi.   ŞU TARİHİ PANORAMAYI ANIMSAYIN: İmparatorluk parçalandıktan ve Birinci Dünya Savaşı yenilgisinden sonra işgal edilen Anadolu’yu ve İstanbul’u kurtaranlar iktidara geldiler. Bugün utanmadan haklarında ileri geri konuşulan devrimciler Türkiye’yi işgalden kurtaran ve Cumhuriyeti kuranlardır. Mustafa Kemal Kurtuluş Savaşı ile İkinci Dünya Savaşı arasında 15 yıl, İsmet İnönü, İkinci Dünya Savaşı dışında sadece 5 yıl devlet başkanlığı yaptılar.   Demokrat parti o aşamada kuruldu. Tutucu partilerin ve askerlerin iktidarı 64 yıldır sürüyor. Sadece 1960 iktidarı yerini yine sivillere bırakarak, 5yıl cumhuriyeti bir ölçüde restore etme olanağını bulmuş tur. 1950 ile 2014 arasındaki ülkenin nüfusu dört kat oldu. Cumhuriyeti kuranlar 27 yıl (6 yılı savaş), tutucu ve kapitalistler 64 yıl iktidarda kaldılar.1980’den sonra Kenan Evren darbesi ve Özal’la başlayan dönem ‘Ahbap Çavuş Kapitalizmi’ ve fakire sa-da-ka devleti aşamasına ulaştı.   Geçmişten alıntılar

Cehalet - yalan ve felaket

 

 

Cahalet Yalan-Felaket

 

Halk ciddi bir kriz içinde olduğunu anlamak zorunda. Gelecek birkaç yıl içinde, cehaletle bütünleşen menfaatlerinin kazdığı bir felaket çukuruna düşebiliriz. Kuraklık, enerji sıkıntısı, ekonomik bunalım ve politik baskı, bundan yararlananların kaynaştığı ve insanların öldüğü bir ülke isteyen insanlar mı var aramızda?

 

Karacahil politikaları

Irak, Suriye, Mısır, Libya, Ukrayna yeterli ders değil mi? Şimdiden teröristlerin öldürdüğü askerler yok mu? Toplumsal bir şizofreni olayı mı var. Yalanlar ağında yaşıyoruz. Eskiden köyün deresi kurursa, ya da mahallenin çeşmesi akmazsa, yağmur yağmadığı için ekinler iyi büyümezse halk başına geleni anlar ve şikayet ederdi. Bugünlerde HES inşaatı bağlamında halkın deresi kuruyup tarlasının suyu kesilince ara sıra direndiğini işitiyoruz. Eğer etkiyi algılarsa, bir deney ve bilgiye dayandırabilir direnişini. Kentlere dolan halk artık kendisi için seçilmiş bir bilgi dünyasında yaşıyor. İktidarın dayattığı istatistikleri kabul ediyor.

 

Beton yenmez !

Oysa doğayla birlikte yaşamanın halk bilgeliğine yansımış deyimleri vardır. Tarlaya tohum atarken ‘Kurda, kuşa, aşa’ deyimi derin bir ekolojik anlam içerir. Çünkü köylü tohumların bir bölümünü kuşların yiyeceğini, mahsulün bir kısmını kurdun, tilkinin götüreceğini bilir. Yaşamın doğa ile bir bütünlük içinde sürüp gittiğini öğrenir. Gökdelenli, arabalı, asfalt yollu dünya, bu doğrudan bilgiyi yok edip onu modern yalana abone yaptı.

 

ASIL CEHALET NE

Türkiye cehalet batağında dendiği zaman bu artık ‘okuma yazması az, imzasını bile atamıyor’ anlamına gelmiyor. Kimsenin okuma yazma bilmediği, kitap, gazete okumadığı dönemlerde, cehalet öütü okuma yazma bilme olabilirdi. Bugün bir üniversite profesörü de cahil olabilir. Bu kendi konusunu iyi bilmiyor anlamına gelmez. Gerçi onu da içerebilir. Fakat asıl cehalet dünyanın ulaştığı bilgi düzeyi dışında kalmak, bilginin insan yaşamını yönlendirmesi ve geleceği çok yakına getirmesi bağlamındaki aymazlıktır.

 

Aklının erişemediği büyüklüklerde

Bugünün insanı kendi geçmişi, geleceği, yaşamın hayal bile edilemeyen boyutlarıyla biliyor. Ekonomiyi sayısal verilerle denetliyor, iletişim ve ulaşım, aklının erişemediği büyüklüklerde. Öte yandan cebine bir ellilik konup miting meydanlarına giden halk konuşulanlardan bir şey beklemiyor. Çünkü geleceğin karşısına çıkaracağı gerçek gelişmelerden haberi yok. Bir toplumsal varoluş gösterisini yerine getirip küçük bir bahşiş de almaktan memnun. Televizyonlarda gördüğü yapıların, oyuncakların, güzel kadınların, çocukların kendisi ile ilgisi olmadığını anlayacak kadar uyanmış bile olmayabilir.

 

Vitrininde seyredenler gibi

Onları, alamayacağı eşyaları lüks mağazaların vitrininde seyredenler gibi seyrediyor. Gerçi kente gelen ve biraz okuyan genç kuşaklar bunun farkına vardılar. İstekleri topluma yol değiştirtecek. Ne var ki halkın bir bölümünün, dünyadan haberi olmadığını anlatan sahneleri de seyrediyoruz. Toplumdaki aydınlanma çekişmesi daha bitmedi. Tarih bir toplumun aydınlanması için ikiyüz yılın ve bir devrimin yeterli olmadığını gösterdi. Değişme evrensel. Bunu en aptal bile hem öğreniyor hem de istiyor. Fakat anlamadığı için her yalana inanıyor. Ne var ki dünya ve teknolojinin değişme temposu çok hızlı. Abdülaziz’le varlığımız sebebi ATATÜRK arasındaki değişme, bugün beş yılda gerçekleşiyor.

 

TEK ARAÇ: BİLİM VE TEKNOLOJİ

Dünyaya ayak uydurmanın tek bir aracı var: Bilim ve teknoloji. Eskiden bilimsel gelişme teknolojiyi yönlendiriyordu. Şimdi teknoloji bilimi sürüklüyor. Dünya yaşamını yönlendiren bu gelişmeleri cahil toplumlar izlemekte zorlanıyorlar. İslam dünyası bunun tipik örneği. En zengin petrolcü Araplar bunun yaldızlı göstergeleri. Arap yarımadasında dünyanın en lüks yapılarını, mallarını bulabilirsiniz. Ama eğitim, kültür ve demokrasi bulamazsınız.

 

Biz bunları 1923’te bilerek yola koyulmuştuk.

Bugün Suriye, Irak, Afganistan, Libya gibi felaketlerin başımıza gelebileceğinden söz etmek, toplumsal cehalete ikinci bir geri kalma bileşeni daha eklenmesinden kaynaklanıyor. Bu liberal kapitalizm denen bir beladır. Liberal kapitalizm Amerika’da, Almanya’da, İngiltere’de bela düzeyine inmiyor. Ona karşı kalkanları demokratik bir rejim içinde toplumun geleneksel bilimsel ve teknolojik kültürüdür. Fakat onlardaki düşünce ve söz özgürlüğü İslam ülkelerinde yok.

 

Neden bu geri düşmüşler arasındayız?

Türk insanı yüzyıllarca kul olarak yaşadıktan sonra demokrasini ne olduğunu anlamakta zorluk çekiyor. Ahmet Ağa için oy atınca demokrat olduğunu sanıyor. Demokrasinin temel özellikleri halk için fazla karmaşık kavramlar. Çünkü bu bir birikim. Eğer parti idarecileri bunu bilmezlerse halk ifade özgürlüğünü nasıl anlayacak? Yargının yönetimden farkını nerede öğrenecek? Toprağı olmayan, işi olmayan adam birkaç yüz liraya bir oy kağıdını neden tercih etsin?

 

CUMHURİYET’İN TEK GARANTİSİ

Oya karşılık birkaç lira almayı kabul edenler, kimileri bunu sadaka olarak da algılasa, içinde bulundukları ekonomik durumda ve bilgisizlik ortamında anlaşılabilecek bir davranış sergiliyorlar. Bu arada acıklı olan, sadaka ile oy toplayan partileri yaşatan bir toplum olmak. Bunun temel nedeni kuşkusuz bir tane değil.

 

Ahbap Çavuş Kapitalizm

Liberal kapitalizm’in en baş borazanlarından olan ‘The Economist’ dergisi son sayısını ‘Ahbap Çavuş Kapitalizm‘ adıyla yayınladı. O sayıda gelişmekte olduğu söylenen ekonomiler arasında olan Türkiye’nin bu yeni ekonomik açılımı ve sonucu hakkında yeterli bilgi var. Demokrasi bağlamında en önemli tehlike bu ülkeler de, cehaletin ve maddi menfaatin egemen olduğu, geleceği ön göremeyen bir bürokratik yapılanma. Bunun sonucu olan fakirlik, sanayi ve bilgi alanında geri kalmışlık, kanlı iç ve dış savaşlar ve sömürge statüsü Cumhuriyetin tek bir garantisi var: Varlığını destekleyen bir halk çoğunluğu ve bu halkın çok zengin tarihsel deneyimi.

 

ŞU TARİHİ PANORAMAYI ANIMSAYIN:

İmparatorluk parçalandıktan ve Birinci Dünya Savaşı yenilgisinden sonra işgal edilen Anadolu’yu ve İstanbul’u kurtaranlar iktidara geldiler. Bugün utanmadan haklarında ileri geri konuşulan devrimciler Türkiye’yi işgalden kurtaran ve Cumhuriyeti kuranlardır. Mustafa Kemal Kurtuluş Savaşı ile İkinci Dünya Savaşı arasında 15 yıl, İsmet İnönü, İkinci Dünya Savaşı dışında sadece 5 yıl devlet başkanlığı yaptılar.

 

Demokrat parti o aşamada kuruldu.

Tutucu partilerin ve askerlerin iktidarı 64 yıldır sürüyor. Sadece 1960 iktidarı yerini yine sivillere bırakarak, 5yıl cumhuriyeti bir ölçüde restore etme olanağını bulmuş tur. 1950 ile 2014 arasındaki ülkenin nüfusu dört kat oldu. Cumhuriyeti kuranlar 27 yıl (6 yılı savaş), tutucu ve kapitalistler 64 yıl iktidarda kaldılar.1980’den sonra Kenan Evren darbesi ve Özal’la başlayan dönem ‘Ahbap Çavuş Kapitalizmi’ ve fakire sa-da-ka devleti aşamasına ulaştı.

 

Geçmişten alıntılar

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
Adana escort Alanya escort Anadolu yakası escort ankara escort Antalya escort Ataköy escort Avcılar escort Avrupa yakası escort Bahçelievler escort Bahçeşehir escort Bakırköy escort Başiktaş escort Beylikdüzü escort Bodrum escort Bursa escort Denizli escort Diyarbakır escort Esenyurt escort Eskişehir escort Etiler escort Fatih escort Gazinatep escort Halkalı escort istanbul escort İzmir escort İzmit escort Kadıköy escort Kayseri escort Kocaeli escort Konya escort Kurtköy escort Kuşadası escort Malatya escort Maltepe escort Mecidiyeköy escort Mersin escort Nişantaşı escort Pendik escort Muratpaşa escort Şirinevler escort Şişli escort Taksim escort Ümraniye escort ataşehir escort kartal escort