Mersin escort Bodrum escort Bursa escort

Tuzla russian escort Alanya russian escort Kayseri russian escort Antalya russian escort Diyarbakır russian escort Anadolu yakası russian escort Adana russian escort Ataşehir russian escort Şirinevler russian escort Beylikdüzü russian escort Halkalı russian escort Maltepe russian escort Ümraniye russian escort Samsun russian escort Avcılar russian escort Pendik russian escort Beylikdüzü russian escort Maltepe russian escort Ümraniye russian escort Mersin russian escort Avrupa yakası russian escort Kocaeli russian escort Bodrum russian escort Bakırköy russian escort Kadıköy russian escort İzmir russian escort bayan Beşiktaş russian escort Eskişehir russian escort Bursa russian escort Şişli russian escort Şişli russian escort russian escort İzmir Gaziantep russian escort Ankara russian escort Denizli russian escort Samsun escort kızlar Malatya russian escort İzmir russian escorts Samsun russian escort

İdris Akyüz
Köşe Yazarı
İdris Akyüz
 

Aaaa normalleşiyoruz !

    Memlekette her şey “normalleşiyor”. Zamlar normal. Yoksulluk normal. Açlık sınırının altındaki asgari ücret normal... Hukuksuzluk normal. Sessizlik zaten uzun süredir normal. Anormal olan ne kaldı biliyor musunuz? İtiraz etmek !   Eskiden bir skandal haftalarca konuşulurdu. Şimdi bir sabah yaşanıyor, öğlene unutuluyor, akşam üstüne espri yapılıyor. Toplum reflekslerini kaybetti. Daha doğrusu refleksler bilinçli olarak törpülendi. Çünkü iktidarlar gider, alışkanlıklar kalır. Bugün bize “olağan” gibi sunulan şeyler, yarın çocuklarımızın kaderi olacak. Bir ülkede adalet “şartlara göre” uygulanıyorsa, özgürlük “zamanı gelince” denilerek erteleniyorsa, ahlâk “ama” ile başlayan cümlelere sıkıştırılıyorsa orada çürüme çoktan başlamıştır.   Ve hayır… Bu sadece iktidarın meselesi değil. Muhalefetin de konfor alanı var. Risk almadan konuşmak. İsim vermeden eleştirmek.     Herkesi kızdırmamak için hiçbir şeyi değiştirmemek. Toplumun büyük kısmı ise izleyici koltuğunda. Kızgın ama yorgun. Haklı ama isteksiz. “Bir şey olmaz” cümlesine sığınmış durumda.   Oysa tarih bize şunu söylüyor; Bir şeyler, tam da “bir şey olmaz” denildiği anda olur. Demokrasi gürültülü zamanlarda değil, sessiz kabulleniş dönemlerinde ölür. Kimse bağırmaz, kimse direnmez. Sadece alışılır. Bugün bize düşen şey büyük laflar etmek değil. Küçük ama net bir tavır koymak. Yanlışa yanlış demek. “Bizden” olana da. “Bizimkiler yapıyorsa vardır bir bildikleri” kolaycılığını terk ederek...   Çünkü ülkeyi felakete götürenler kadar, o felaketi makul bulanlar da sorumludur. Normalleşme adına, sarılıp kucaklaşalım diye diye çürümeyelim. Bu topraklar çok şeye alıştı. Ama her şeye alışmak zorunda değil. Ve unutmayalım: Bazı sessizlikler, tarafsızlık değil suç ortaklığıdır.

Aaaa normalleşiyoruz !

 

 

Memlekette her şey “normalleşiyor”.

Zamlar normal.

Yoksulluk normal.

Açlık sınırının altındaki asgari ücret normal...

Hukuksuzluk normal.

Sessizlik zaten uzun süredir normal.

Anormal olan ne kaldı biliyor musunuz?

İtiraz etmek !

 

Eskiden bir skandal haftalarca konuşulurdu.

Şimdi bir sabah yaşanıyor, öğlene unutuluyor, akşam üstüne espri yapılıyor.

Toplum reflekslerini kaybetti.

Daha doğrusu refleksler bilinçli olarak törpülendi.

Çünkü iktidarlar gider, alışkanlıklar kalır.

Bugün bize “olağan” gibi sunulan şeyler, yarın çocuklarımızın kaderi olacak.

Bir ülkede adalet “şartlara göre” uygulanıyorsa,

özgürlük “zamanı gelince” denilerek erteleniyorsa,

ahlâk “ama” ile başlayan cümlelere sıkıştırılıyorsa

orada çürüme çoktan başlamıştır.

 

Ve hayır…

Bu sadece iktidarın meselesi değil.

Muhalefetin de konfor alanı var.

Risk almadan konuşmak.

İsim vermeden eleştirmek.

 
 

Herkesi kızdırmamak için hiçbir şeyi değiştirmemek.

Toplumun büyük kısmı ise izleyici koltuğunda.

Kızgın ama yorgun.

Haklı ama isteksiz.

“Bir şey olmaz” cümlesine sığınmış durumda.

 

Oysa tarih bize şunu söylüyor;

Bir şeyler, tam da “bir şey olmaz” denildiği anda olur.

Demokrasi gürültülü zamanlarda değil,

sessiz kabulleniş dönemlerinde ölür.

Kimse bağırmaz, kimse direnmez.

Sadece alışılır.

Bugün bize düşen şey büyük laflar etmek değil.

Küçük ama net bir tavır koymak.

Yanlışa yanlış demek.

“Bizden” olana da.

“Bizimkiler yapıyorsa vardır bir bildikleri” kolaycılığını terk ederek...

 

Çünkü ülkeyi felakete götürenler kadar,

o felaketi makul bulanlar da sorumludur.

Normalleşme adına, sarılıp kucaklaşalım diye diye çürümeyelim.

Bu topraklar çok şeye alıştı.

Ama her şeye alışmak zorunda değil.

Ve unutmayalım: Bazı sessizlikler, tarafsızlık değil suç ortaklığıdır.

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.