Ontoloji ?
Felsefenin varlıkla ilgili dalı olarak Temel soruları şunlardır: Ne vardır?, Varlık nedir?, Varlık ile yokluk arasındaki fark nedir? Varlıklar arası ilişkiler nasıldır? (Tanrı–insan–doğa ilişkisi gibi). Batı felsefesinde Platon, Aristoteles, Hegel, Heidegger gibi isimler bu alanın önde gelen düşünürleridir. Teorik gibi görünse de, günlük yaşamımızda pek çok alanda dolaylı ve doğrudan etkileri vardır. Varlığa dair sorularla uğraşır, ama etkileri hayatın hemen her alanında görülür. Kim olduğumuzu, neye inandığımızı, bilgiye nasıl ulaştığımızı ve çevremizi nasıl anlamlandırdığımızı belirler. Bu yüzden, her insan aslında farkında olmadan her gün ontolojik tercihler yapar: Ne olduğuna, ne olması gerektiğine, neyin gerçek olduğuna karar verir.
1. Kimlik ve Benlik Algımız
Ontolojik sorular bireyin kendini sorgulamasını sağlar “Ben kimim?”, “Gerçekte var olan nedir?”, “Beni ben yapan şey bedenim mi, zihnim mi?” Bu tür sorular kişisel gelişimi, terapi süreçlerini, psikolojik dayanıklılığı etkiler.
2. Dünya Görüşümüzü Şekillendirir
Bir kişinin varlığa dair inançları (örneğin materyalist mi, idealist mi, dini inançlı mı, nihilist mi?) yaşamı algılayışını belirler. Örneğin bir insan, evrende her şeyin maddi olduğunu düşünüyorsa (materyalizm), ölümden sonra hayat düşüncesine uzak olur. Varoluşçu biri ise yaşamına anlam katma sorumluluğunu daha yoğun hisseder.
3. Dil ve Anlam Kullanımımız
Ontoloji, dilde kullandığımız “şey” kavramlarını belirler ve “Aşk bir varlıktır mı yoksa bir duygu mu?”, “Adalet gerçek bir şey mi yoksa insanlarca tanımlanan bir kavram mı?” diye sorarken bu tür farkındalık, iletişimimizdeki anlam derinliğini artırır.
4. Yapay Zeka ve Teknoloji
Günümüzde bilişimde ontolojik mühendislik diye bir alan vardır: Bilgileri sınıflandırmak için dijital ontolojiler kullanılır. Örn: Google arama motoru, nesneleri anlamlandırmak için ontolojik ağlar kurar. Yapay zeka algoritmalarında “bir nesne nedir?”, “varlıklar arasındaki ilişki nedir?” gibi temel sorunlar ontolojiye dayanır.
5. Sağlık ve Tıp Etiklerinde
Ontoloji, canlı ve cansız ayrımı, bilinçli varlık, insan embriyosunun statüsü gibi sorularla tıpta etik kararları etkiler “Bilinci kapalı hasta var mıdır yok mudur? Veya “Yapay organ taşıyan biri hâlâ 'insan' mıdır?” diye sorgular.
6. Din ve Metafizik İnançlar
Ontoloji dini inanç sistemlerinin temelindedir: Tanrı’nın varlığı, ruhun ölümsüzlüğü, ahiret gibi kavramlar ontolojik kabuller üzerine inşa edilir.İnanç sistemleri, bireylerin yaşam biçimini, korkularını, umutlarını şekillendirir.
7. Eğitim ve Öğrenme Biçimlerimiz
Ontoloji, pedagojik yaklaşımları belirler. Örneğin “bilgi keşfedilir mi yoksa inşa mı edilir?” sorusu eğitim sistemini etkiler. Yapılandırmacı eğitim sistemleri, bilginin birey tarafından inşa edildiği ontolojik görüşe dayanır.
8. Sanat ve Estetikte
Bir sanat eserinin “varlığı” nedir? Örneğin, bir performans sanatında eser fiziksel midir yoksa deneyim midir? Bu sorular estetik anlayışlarımızı belirler. Sanatçının yarattığı şeyin ‘gerçek’ mi yoksa ‘temsili’ mi olduğuna dair düşüncelerimiz ontolojiktir.
9. Hukuk ve Ahlak Sistemleri
“Bir insan ne zaman kişi olur?”, “Hak sahibi olmak için ne olmak gerekir?” gibi temel hukuki sorular ontolojiktir. Hayvan hakları, yapay zekanın sorumluluğu gibi tartışmaların temelinde varlık statüsü vardır.
10. Zaman ve Mekân Algımız
“Zaman bir varlık mıdır yoksa bir ölçü mü?”, “Gelecek var mı yoksa sadece zihin ürünü mü?” Yoksa Bu tür sorgulamalar bireyin zaman yönetimi, yaşam planlaması, geçmişe ve geleceğe bakışı gibi konularda derin etkiler yaratır.
Türkiye'de ontoloji (varlık felsefesi) üzerine çalışan akademisyen sayısı çok fazla olmasa da, bu alanda derinlikli çalışmalar yapmış bazı önemli isimler vardır. Bu kişiler genellikle felsefe bölümlerinde görev yapar ve varlık felsefesi, metafizik, epistemoloji, varoluşçuluk gibi konulara yoğunlaşmış ontoloji konusunda uzman kabul edilen veya bu alana ciddi katkı yapmış akademisyen ve düşünürler:
1. Prof. Dr. Teoman Duralı (1947–2021): Türkiye’de ontoloji ve varlık felsefesi denince akla ilk gelen isimlerden biridir. Varlık ve Oluş adlı kitabında Batı ve İslam felsefesinde ontoloji sorunlarını karşılaştırmalı olarak işler. Bilim felsefesi ve varlık anlayışları üzerine yaptığı çalışmalar oldukça derindir. Modern düşünce ile gelenek arasında bir köprü kurar.
2. Prof. Dr. Ahmet Arslan: Ege Üniversitesi Felsefe Bölümü öğretim üyesi olarak uzun yıllar görev yaptı. Eski Yunan felsefesi uzmanıdır. Aristoteles ve ontoloji ilişkisini derinlemesine inceler. Felsefeye Giriş, İlkçağ Felsefe Tarihi gibi eserleri Türkiye’de ontoloji konusunun anlaşılmasına katkı sağlar.
3. Prof. Dr. İoanna Kuçuradi: Maltepe Üniversitesi İnsan Hakları Merkezi Başkanıdır. Her ne kadar daha çok etik ve insan haklarıyla tanınsa da, ontolojik zemine dayanan etik anlayışı vardır “İnsan nedir?” sorusunu ontolojik bir bağlamda ele alır.
4. Prof. Dr. Betül Çotuksöken: Ontoloji ile özellikle bilgi felsefesi ve etik arasında bağlar kurarak çalışır. Kadın filozoflar arasında felsefi gelenek açısından önemli bir yere sahiptir. Felsefeye Giriş ve Varlık ve Bilgi gibi ders kitapları ontolojik temellidir.
5. Prof. Dr. H. İbrahim Türkdoğan: Varlık felsefesi ve ontolojik sorunlara klasik İslam felsefesi açısından yaklaşır. Farabi, İbn Sina gibi İslam filozoflarında ontolojik hiyerarşiyi inceleyen çalışmaları mevcuttur.
6. Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı: Aslen ilahiyatçı olmakla birlikte, İslam ontolojisi (özellikle "vücûd", "mahlûk", "yaratılış" gibi kavramlar) üzerine derin analizler yapar. Tasavvufi ontoloji, varlık ve yaratılış ilişkisi üzerine yazıları vardır.
7. Doç. Dr. Erdinç Sayan: ODTÜ Felsefe Bölümü öğretim üyesidir. Metafizik, ontoloji ve zihin felsefesi alanlarında yayınları bulunur. Anglo-Amerikan felsefesi içinde ontolojiye yaklaşan teknik çalışmaları mevcuttur.
8. Prof. Dr. Ömer Naci Soykan (1945–2017): Ontolojik temelli estetik ve anlam felsefesi üzerine çalışmıştır. Anlamın Diyalektiği, Felsefe ve Sanat gibi kitaplarında ontolojik sorunsallar incelenmiştir.
Yeni kuşaktan bazı araştırmacılar:
- Dr. Öğr. Üyesi Hasan Aydın: Bilim felsefesi ve varlık anlayışı.
- Dr. Öğr. Üyesi Hüseyin Vural: İbn Sînâ’da ve klasik İslam düşüncesinde ontoloji üzerine çalışmalar yapmaktadır.
- Dr. Öğr. Üyesi Şafak Ural: Varlık felsefesi ve bilgi felsefesi kesişiminde çalışır.
Türkiye’de ontoloji üzerine başlıca kaynak kitaplar:
- Teoman Duralı – Varlık ve Oluş
- Ahmet Arslan – İlkçağ Felsefe Tarihi
- Betül Çotuksöken – Varlık ve Bilgi
- Ömer Naci Soykan – Anlamın Diyalektiği
- Fazlur Rahman (Türkçeye çevrildi) – İslam’da Varlık ve Anlam
Vahdet-i Vücud !
Ontoloji (varlık felsefesi) ile Vahdet-i Vücûd (varlığın birliği) arasında doğrudan ve derin bir bağ vardır. Bu bağ, özellikle İslam düşüncesinde metafizik düzeyde en yüksek ontolojik anlayışlardan biri olan Vahdet-i Vücûd doktriniyle ortaya çıkar.
kelime anlamıyla “Vahdet-i Vücûd” “varlığın birliği” demektir ve en açık ve sistemli şekilde Muhyiddin İbn Arabî (1165–1240) tarafından geliştirilmiştir. Temel düşüncesi: "Hakikatte tek bir Varlık vardır: O da Allah’tır. Geri kalan her şey, O’nun varlığının tecellisidir." Yani evrende gördüğümüz varlıklar bağımsız, özsel varlıklar değil; mutlak varlık olan Tanrı’nın (Vücûd’un) yansımalarıdır. Bu, sadece teolojik değil; aynı zamanda güçlü bir ontolojik tezdir.
Ontoloji ile Vahdet-i Vücûd Arasındaki İlişkide:
a) Ontolojik Temel: Varlık Kavramı:Batı ontolojisinde varlıklar ayrı ayrı, bireysel varlıklar olarak ele alınır. Vahdet-i Vücûd’da ise tek bir gerçek varlık vardır, diğer her şey zâhirî, izâfî ya da gölge varlıklardır “Mâ siwallah – Allah’tan gayri olan her şey, izâfî varlıktır.”
b) Mutlak ve Mümkün Varlık Ayrımı: İbn Arabî ontolojisinde “Vacibü’l-Vücûd” (zorunlu varlık – yalnız Allah) ile “Mümkünü’l-Vücûd” (olabilir varlık – mahlûkat) arasında bir ayrım vardır. Bu, Batı'daki Aristotelesçi “zorunlu varlık” kavramına benzer. Ancak İbn Arabî bunu mistik ve deneyimsel bir zemine oturtur.
c) Çokluk içinde Birlik: Ontolojide çokluk (pluralite) sorunu vardır: çok varlık varsa birlik nasıl olur? Vahdet-i Vücûd bu sorunu şöyle çözer: Görünen çokluklar, tek bir Zât’ın farklı tecellileridir. Tıpkı bir aynadaki yansımalar gibi.
4. İbn Arabî’nin Ontolojisi ve Batı Felsefesine Etkileri
İbn Arabî'nin varlık anlayışı, özellikle Meister Eckhart gibi Hristiyan mistikleri üzerinde etkili olmuştur. Hegel’in “töz” anlayışı ya da Spinoza’nın “tek cevher” (substance) felsefesi ile bazı benzerlikler kurulur. Heidegger’in “varlığın unutuluşu” kavramı da, bir yönüyle İbn Arabî’nin “gerçek varlığın Allah olduğu” anlayışını çağrıştırır.
5. Günlük Yaşamdaki Etkileri
Vahdet-i Vücûd anlayışı, bir insanın varlıkla kurduğu ilişkiyi dönüştürür: Benlik: Kendi varlığını mutlaklaştırmaz, Allah’ın tecellisi olarak görür. Doğa: Ağaç, taş, hayvan dahi Allah’ın birer tezahürüdür, bu yüzden kutsaldır. Ahlak: Diğer varlıklarla ilişkide tevazu, merhamet ve huşû hâli gelişir.Zaman ve Mekân: Her an ve her yer Allah’ın zuhur mekânıdır.
6. Vahdet-i Vücûd’un Eleştirileri
Bazı İslam düşünürleri (özellikle Selefî ve kelamcılar) bu anlayışı “panteizm”e yakın bulup eleştirirler. Gazali gibi âlimler daha çok Allah ile mahlûkat arasına net sınırlar çizen bir varlık anlayışını savunurlar.
SONUÇ: Vahdet-i Vücûd, ontolojinin İslam düşüncesindeki en mistik ve derin yorumudur. Bu anlayışta: Tek hakiki varlık Allah’tır. Diğer varlıklar, ancak O’nunla kaimdir. Ontolojik anlamda çokluk, birliğin gölgesidir.