TÜRKLER İÇİN İSLAM DİNİNDE VİZYON
Vizyon, bir toplumun geleceğe dair hayal ettiği ideal durumun zihinsel tasarımıdır. Dinde ise vizyon; insanın birey ve toplum olarak ilahi bir hedefe yönelmesi, ahlaki, manevi ve toplumsal boyutlarda bir dönüşüm ideali taşımasıdır. Süleyman Çelebinin Hz Muhammed için yazdığı methiye – baştan sona Türkçe olan MEVLÜT yüzünden araplar tarafından Yeccücüc meccüc – doğudan gelen çekik gözlü şeytan ! denen Türkler için vizyon, geçmişte İslam’ın ortaya koyduğu vizyonu asırlar boyu içselleştirip, yalnızca bireysel bir kurtuluş değil; toplumsal adaletin, ilim ve irfanın, devlet yönetiminde hakkaniyetin temelini oluşturduğu gerçeğidir.
Türkler İslam'la ilk olarak 7. yüzyılda Emevîler dönemiyle tanıştı. Talas Savaşı (751) sonrası bu ilişki kalıcı bir dönüşüme yol açtı. İslam, çadırlarda yaşayan araplar gibi konar göçer Bozkır Türk kültürüyle büyük ölçüde uyumluydu: Araplar putlara taparken, onbinlerce yıldır tek - GÖK TANRI inancı, ahlaki ilkeler ve toplumsal düzen anlayış değerleriyle örtüşüyordu. Bu sebeple, İslam’ın sunduğu yeni vizyon Türkler arasında yalnızca kabul görmekle kalmadı, aynı zamanda içselleştirildi ve Türkün bildiği EN İYİ şey kurduğu devletlerde İslamı - kendine has şekilde yeniden yorumladı ve zenginleştirildi.
Türk-İslam sentezinin vizyonunda: Türk Selçuklu ve Oğuz boyu Kayı Türklerinden Osmanlı örneklerinde görüldüğü gibi, Türkler İslam’ı sadece inanç sistemi olarak değil aynı zamanda liderliklerine yakışır şekilde bir “medeniyet kurucu çerçeve” olarak benimsemiştir. Adalet (adalet mülkün temelidir anlayışı)
İlim ve irfan (Nizamiye Medreseleri, Enderun sistemi)
Devlet ahlâkı (İslam’ın halifelik meşruiyeti arasında uyum)
Toplumsal dayanışma (vakıf sistemi, zekât kurumu, ahi teşkilatları..)
Bu sentez, İslam’ın evrensel değerlerini, Türklerin devlet ve toplum düzeniyle harmanlayarak özgün bir vizyon oluşturmuştur.
Türklerin İslam’a Kazandırdığı Vizyoner Boyut doğrultusunda İslam tarihi içinde Türkler, sadece dinin bayrak – sancak taşıyıcısı değil, aynı zamanda Yöeneten – ve Yönetilenler esasıyla her zaman – herşeye kendinden birşeyler katarak şekillendiricisi oldu. Özellikle:
Tasavvuf hareketlerinde (Yesevîlik, Mevlevîlik, Bektaşîlik) ahlaki bir vizyon geliştirdiler.
Mimari ve sanatta (camiler, külliyeler, hat sanatı) İslam estetiğini geliştirdiler.
Askerî ve idarî yapı bakımından İslam dünyasına yeni modeller sundular.
Türklerin vizyoner katkıları, İslam’ı donuk bir dogma değil; yaşayan, üretken ve medeniyet kuran bir güç hâline getirmiştir.
İslam Vizyonunun Türklerde Ahlaki ve Sosyal Yönünde: İslam, bireylerin manevi olgunluğa ulaşmasını hedefler. Türk toplumunda bu kız çocuğunu diri diri toprağa gömen kısır arap bedevi düşüncesi yerine “Eline, beline, diline sahip ol” gibi özlü ifadelerle, örneğin Ahi Evran’ın ahlâk öğretileri, İslam’ın ahlaki vizyonunun iş yaşamına bile nasıl taşındığını ispatlar. Çünkü Türklerde İslam vizyonu, sadece camide değil, kontrol ettikleri tüm topraklar - milletler için geçerli çarşıda-pazarda, mahkemede, devlet dairesinde ve evde yaşayan bir model hâline gelmiştir.
Devlet Vizyonu: İslamî Adalet ve Türk İdaresinde: Selçuklulardan Osmanlı’ya Türkler, İslam’ın siyaset ve yönetim anlayışını da vizyoner biçimde yorumladılar. Halifelik kurumunun Osmanlı’ya geçişiyle birlikte, Türkler sadece yöneten değil, İslam ümmetinin tepesinde yüzlerce yıl koruyucusu oldular. Kanun ile şeriatın birlikte uygulandığı “örfî-şer’î denge” sistemi ve Cumhuriyetle birlikte Dinin devlet işlerinden ayrılmasıyla, Türkler İslam dünyasına eşsiz bir devlet vizyonu kazandırdılar.
Cumhuriyet Döneminde İslam ve Vizyon Algısı: dinin kamusal alandaki etkisi değişsede padişah kapısı yerine SADECE yaradana kulluk esasıyla halk nezdinde İslam hâlâ bir değer ve yön belirleyici olarak varlığını sürdürdü. Günümüzde Türk toplumu içinde dinî vizyon artık daha çok bireysel anlam arayış, sosyal dayanışma ve kimlik inşası üzerinden tanımlanıyor. Cumhuriyet ve laiklik ilkeleriyle asla çelişmeden İslam’ı bir ahlak ve rehberlik zemini olarak yorumlayan geniş bir anlayış mevcuttur.
Günümüz Türk Toplumunda İslamî Vizyonun Görünümleri: üç ana alanda şekillenmektedir:
1, Bireysel yönüyle: Maneviyat, dua, ahlak ve anlam arayışı
2,Toplumsal yönüyle: Dürüstlük, yardımlaşma, hak ve adalet
3, Küresel yönüyle: İslam dünyasına liderlik, insani diplomasi, mazlumların savunulması
Modern dünyada İslam vizyonu, yalnızca geçmişteki gibi fetih ve devlet kurma değil; daha çok insanî değerleri temsil etme, dijital çağda ahlakı koruma ve İslamofobiye karşı durma şeklinde gelişmektedir. Dolayısıyla Türkler için İslam’ın gelecekteki vizyonu: İslam’ı bilim ve teknolojiyle uyumlu bir ahlaki sistem olarak yeniden yorumlamak, Genç kuşaklara bireysel özgürlükle dini aidiyeti çeliştirmeyen bir yaklaşım sunmak, İslam'ı çağdaşça barış, hoşgörü ve adalet temelinde dünyaya anlatan bir kültürel diplomasi geliştirmek olmalı. Bu vizyon, ne yalnızca geleneksel ne de sadece modern; ikisini sentezleyen bir anlayışla Türklerin İslam Vizyonu Sadece İnanç Değil, yeniden günümüz gerçeklerine uygun bir Medeniyet Bakışı ile ele almalıdır.
Türkler için ‘anlayamadıkları arapça’ ile asırlar boyu uyguladıkları İslam dini, yalnızca bireysel ibadetlerin toplamı değil; 1208 Büyük Selçuklu Türk Devlet geleneği - LAYİKLİK ilkeleri doğrultusunda özellikle, artık en katı Suudi Arabistan gibi tüm Müslüman dünyanın kopyaladığı Atatürk ilkeleri doğrultusunda din ve devlet işlerinin AYRI tutulması gerekliliği ile ek: kimlik, yön, vicdan, toplumsal ahlak ve nihayetinde bir medeniyet vizyonu olarak örnek ülke olmasıdır.