Doğalgaz buldum $ 30 milyar, Ekrem'i içeri attım $ 143 milyar –
Kaynak: https://www.youtube.com/watch?v=bZ17tiREvpk
Sorsan ülke uçuyor, fakat nereye uçtuğunu bilen yok ! AKePeli Cumhurbaşkanı Tayyib Erdoğan’ın son Arnavutluk dönüşü yaptığı uçak röportajındaki gazetecilerin kamuoyuna yabancı isimlerden oluşması, basın özgürlüğünün geldiği noktayı simgeliyor. Eskiden kamuya mal olmuş gazetecilerle yapılan bu görüşmeler, artık tanınmayan, çoğunlukla yandaş ve iktidar yanlısı medya temsilcileriyle yürütülüyor. Bu değişim, iktidarın medya üzerindeki hakimiyetinin bir yansıması olarak görülüyor.
Soruların İçeriği ve Gazetecilik Krizi
Bir gazetecinin Erdoğan’a yönelttiği '50 yıllık kabus sona erdi, bu Nobel Barış Ödülü gerektiren bir devrim' şeklindeki övgü dolu soru, gazetecilik adına utanç verici olarak değerlendiriliyor. Bu soru üzerinden, medyada eleştirel yaklaşımın yerini propagandaya bıraktığı vurgulanıyor. Sorunun nesnellikten uzak yapısı, iktidarın gazetecileri araçsallaştırmasının bir sonucudur.
PKK Açıklaması ve Anlamı:
Bebek katili Abdullah Öcalanı’ın kurduğu TERÖR örgütü PKK’nın 'fesih ve silah bırakma' açıklamasının ne anlama geldiği net değil. Fesih mi etti, niyet mi beyan etti sorusu gündemde. Bu açıklamanın zamanlaması ve içeriği belirsiz. Erdoğan hükümetinin bu süreci şeffaf yürütmediği, kamuoyuna tam bilgi verilmeden arka planda pazarlıklarla ilerlediği iddia ediliyor.
Kaldıki ABD, İsrail ve Suriye aleni Planı, Türkiye’nin Suriye'deki politikaları, ABD ve İsrail’le örtük ittifaklar çerçevesinde şekillendiriliyor olabilir. Özellikle kuzey Suriye’de gevşek federatif yapı ve Kürt antitesi oluşturulması ihtimali üzerinde duruluyor. Bu senaryo Lozan Antlaşması çerçevesinde tartışılıyor; Erdoğan’ın Lozan’ı hiç ağzına almaması ise çok dikkat çekici. Lozan ve Anayasa Değişikliği Tartışmalarında Erdoğan, Lozan’ı reddederek siyasi sorumluluktan kaçıyor. Anayasa değişikliği süreciyle 'üniter yapı, bayrak, resmi dil' gibi semboller değişmeden, içerikte ciddi dönüşümlerin mümkün olduğu vurgulanıyor. Bu, anayasanın 'eşit yurttaşlık' temelinde yeniden yazılması gibi sonuçlar doğurabilir.
İmamoğlu'nun Barış ve Demokrasi Vurgusu ile İmamoğlu, sadece silahların susmasının barış getirmeyeceğini, sosyal adalet ve demokratik düzenin sağlanmaması durumunda daha büyük çatışmalar yaşanabileceğini belirtiyor. Sürecin içerikten ve toplumsal destekten yoksun olması, Türkiye’yi daha tehlikeli bir noktaya sürükleyebilir. Bu durumda mevcut Yargı Üzerinden Muhalefeti Bastırma, İmamoğlu ve çevresine karşı sürdürülen yargı operasyonları, etkin pişmanlıkla itirafçı yaratma süreci, baskı ve korku atmosferinin bir parçası olarak görülüyor. Özellikle Ertan Yıldız örneği, bu baskının dozunu gözler önüne seriyor. Somut deliller ortaya konmadan algı yaratılmaya çalışılıyor.
Savcılar ve Yargıdaki Siyasi Rolünde, Mansur Yavaş’ın 'bundan sonra muhatabımız AKePe değil, savcılar ve polisler' açıklaması, yargının siyasallaştığını gösteriyor. Yargı, iktidarın muhalefeti baskılama ve etkisizleştirme aracı haline geliyor. Bu gelişme, Türkiye’de hukukun bağımsızlığına dair ciddi kaygılara yol açıyor. Çünkü İtiraflar ve Kamu Algısında, Yargı baskısıyla yaratılan itiraflar, kamuoyunda 'İmamoğlu suçludur' algısı yaratmayı hedefliyor. Ancak 2 aydır herhangi bir somut yolsuzluk kanıtı sunulamamış olması, operasyonun siyasi amaçlı olduğunu düşündürüyor. İktidarın asıl amacının algı yönetimi olduğu savunuluyor.
Bir taraftan Nüfus oranına göre EN BÜYÜK ticari ortağımız İsrail ile AKePe hükümeti tarihsel rekorlar kırarken, Gazze ve Dış Politikadaki Tutarsızlıkları, İsrail’in Gazze işgaline karşı EN BÜYÜK Yahudi liyakat nişanı almış Tayyib Erdoğan’ın söylem düzeyindeki tepkisiyle fiili eylemleri arasında tutarsızlık var. Yardım açıklamalarıyla sahadaki gerçeklik örtüşmüyor. Türkiye’nin ihracat ve diplomasi düzeyinde İsrail’le ilişkilerini en üst sevyede sürdürmesi, hükümetin Filistinlilere karşı samimiyetini sorgulatıyor.
Her defasında artan artık toplamda DÜNYA genelinden daha büyük rakamlara ulaşan Doğalgaz Keşfi ve Gerçeklerinde, AKePe Hükümetinin Karadeniz’de 75 milyar m³ daha doğalgaz bulduğu iddiası, ekonomik sorunları gölgelemek için Meeee leyen AKkoyunlar için alışılmış bir propaganda malzemesi olarak görülüyor. Bu gazın uluslararası konsorsiyumlarca onaylanmadığı, çıkarma maliyetinin yüksek olduğu ve ekonomik katkısının çok uzun yıllar alacağı – astarı maliyetinden çok daha büyük olacağı PALAVRA diye belirtiliyor.
Kaldıki: Sadece İmamoğlu’na yapılan operasyonlar nedeniyle son iki ayda $ 143 Milyarlık Ekonomik Kayıp yaşandığı, bunun, doğalgazdan elde edilmesi beklenen gelirin onlarca – hatta yüzlerce katı oluşu ile Ekonomik gerçekler, siyasi şovlarla perdeleniyor.
Bir taraftan AKePe hükümeti ile içiçe Uyuşturucu ve İktidar Aileleri olayında örneğin: AKePe milletvekili Ahmet Zembilci’nin oğlunun babasının Resmi plakalı milletvekili arabasında uyuşturucu taşırken yakalanması, iktidar çevresindeki kronik TALAN hastalığına gelmiş yozlaşmayı gözler önüne seriyor. Olayın yargıya ve kamuoyuna yansıtılma biçimi, hükümetin çifte standart uyguladığını gösteriyor. Bütün bu gerçeklerden dolayı İktidarın Sandık Korkusu çok büyük. Dar-ül harb, Cumhuriyeti talan etme helal Haktır ! diyen Mevcut iktidarın seçimle gitmeyeceğine dair yaygın bir kanaat var. Sandıkta kaybedeceklerini bildikleri için yargı yoluyla muhalefeti bertaraf ettikleri düşünülüyor. Demokratik yolların tıkanması ile muhalefetin çok daha etkin - yeni stratejiler geliştirmesini zorunlu kılıyor.
Artık belliki Sistemik Yolsuzluk ve Devletin Yağmalanması, TALAN mekanizması boğazına dek pislik içine bulaşmış İktidarın çevresinde oluşan çıkar çetesi, içinde yargı ve polisinde dahil olduğu onbinlerce kişilik bir ağa dönüşmüş durumda. Bu ahlak yoksunu milletiçalan yapı, AKePe nin siyasi iktidarı kaybetmeleri durumunda geçmişin hesabının sorulacağından korkuyor. Bu yüzden iktidarı terk etmemekte ısrarcılar ve devletin tüm imkanlarını kullanarak yolsuzluklarını gizlemeye çalışıyorlar.