Mersin escort Bodrum escort Bursa escort

Tuzla russian escort Alanya russian escort Kayseri russian escort Antalya russian escort Diyarbakır russian escort Anadolu yakası russian escort Adana russian escort Ataşehir russian escort Şirinevler russian escort Beylikdüzü russian escort Halkalı russian escort Maltepe russian escort Ümraniye russian escort Samsun russian escort Avcılar russian escort Pendik russian escort Beylikdüzü russian escort Maltepe russian escort Ümraniye russian escort Mersin russian escort Avrupa yakası russian escort Kocaeli russian escort Bodrum russian escort Bakırköy russian escort Kadıköy russian escort İzmir russian escort bayan Beşiktaş russian escort Eskişehir russian escort Bursa russian escort Şişli russian escort Şişli russian escort russian escort İzmir Gaziantep russian escort Ankara russian escort Denizli russian escort Samsun escort kızlar Malatya russian escort İzmir russian escorts Samsun russian escort

Guymak
Sitenin sağında bir giydirme reklam
Kadir Yamiç
Köşe Yazarı
Kadir Yamiç
 

Mısırlı kadınların tarifi ile

          Yeni Dünya Düzeni: Kadın yoksa, iş de yok refah ve İNSANLIK YOK.   Sene 1915. Anzak askeri Alistor J. Taylor ailesine Çanakkale'den mektup yazıyor: "İlk defa Türkleri yakından gördük. Türkler canavar değilmiş. Onların da aileleri, sevgilileri var." Şaka değil. Gerçekten de Türkleri "canavar" olarak biliyorlardı. Hatta öyle ki bizi "Unspeakable" diye tanımlıyorlardı. "İğrenç, korkunç, adı söylenmez" anlamında. Karikatürlerde Türkleri fesli, şalvarlı, elinde pala, çirkin yüzlü biri olarak çizip korku uyandırıyorlardı. Çanakkale'de şaşırmaları bundan.   Tarih 1922. Refet Paşa İstanbul'da. Yönetimi İngilizlerden söke söke almış. Halk sokaklarda. Öğrenciler, izciler, kostümler, yeniçeri kıyafetliler ve kadınlar... Hani Osmanlı döneminde nüfus sayımında sayılmayan Türk kadınları, İstanbul'da Türk yönetimine kavuşmayı kutluyorlar. Bazıları burkalarını çıkarıp atıyor. "Biz de bu savaşta vardık, bizim de haklarımız var." diyorlar. Mustafa Kemal Paşa'nın kulağına gidiyor bu söylemleri. İngiliz yazar, gazeteci ve bir Türk dostu olan Grace Allison'a verdiği mülakatta Gazi Paşa, "1 yıl içinde kadınların üzerindeki tüm baskıları kaldıracağım." diyor.   Daha barış anlaşması bile yapılmamıştı. Sokağa çıkma, çalışma kısıtlaması, kılık kıyafet vs. tüm baskı ve yasakları kaldırıyor. Cumhuriyet inkılapları, aynı zamanda kadın devrimidir. İskit atalarımız gibi giyinmeye başlayınca, bir başka deyişle jilet gibi kılık kıyafete kavuşunca, Avrupalıların "canavar" imajından sıyrılıveriyoruz.   Cumhuriyet’e Giden Yol ve Kadın Devrimi “Unspeakable Turk” Propagandası 19. yüzyılın sonlarından 1. Dünya Savaşı sonuna kadar Batı basınında “Unspeakable Turk” (Adı Anılmaz Türk) tabiri, Osmanlı’ya karşı yürütülen yoğun propagandanın bir parçasıydı. Karikatürlerde Türkler fesli, pala taşıyan, kaba yüz hatlı, “barbar” figürler olarak resmediliyor; Osmanlı askeri ise genellikle vahşi ve merhametsiz olarak gösteriliyordu. Bu imaj, özellikle Balkan Savaşları ve Ermeni olayları üzerinden pekiştirildi.   Çanakkale’de Gerçeğin Fark Edilişi (1915) Birçok Australien and New Zealand Army Corp - ANZAC - Anzak askeri, Çanakkale’ye gelmeden önce bu karikatürlerle büyümüştü. Cephede Türk askerinin cesaretine, centilmenliğine ve esirlerine karşı tutumuna tanık olduklarında şaşkınlık yaşadılar. Avustralya ve Yeni Zelanda savaş günlüklerinde, “Türkler canavar değilmiş, onların da aileleri var” anlamına gelen ifadeler yer aldı. Bazı askerler, savaş öncesi anlatılanların abartılı olduğunu mektuplarında yazdı. Bu, propaganda ile gerçek arasındaki farkın cephede ortaya çıkmasının tipik bir örneğiydi.   Refet Paşa’nın İstanbul’a Girişi (6 Ekim 1923) Milli Mücadele zaferinin ardından Refet Bele Paşa, 6 Ekim 1923’te İstanbul’a girerek İtilaf Devletleri işgaline fiilen son verdi. Şehirde büyük bir karşılama yapıldı. Öğrenciler, izciler, yeniçeri kıyafeti giymiş gençler ve halk sokaklardaydı. Bu kutlamalarda dikkat çeken bir sahne yaşandı: Bazı Türk kadınları burkalarını çıkararak “Biz de bu savaşta vardık, bizim de haklarımız var - ilk kez - tıpkı bugün söylenen MUSTAFA KEMALİN ASKERLERİYİZ” diyerek önemli mesaj verdiler. Bu, Cumhuriyet’in kadın devrimine giden sürecin ilk sembolik adımlarından biri oldu.   Mustafa Kemal Paşa ve Grace Ellison Röportajı (1923) İngiliz gazeteci Grace Ellison, 1923’te Mustafa Kemal Paşa ile yaptığı röportajda, Paşa’nın kadınların sosyal hayata katılımını hızla sağlayacağına dair kararlı sözler verdiğini aktardı. Henüz barış anlaşması imzalanmamışken, kadınların çalışma, giyim ve kamusal alanda bulunma haklarının önündeki engellerin kaldırılacağı mesajı verilmişti.   Cumhuriyet ve Kadın Hakları Devrimi Cumhuriyet’in ilanı (29 Ekim 1923) ile başlayan inkılaplar, yalnızca siyasi bir dönüşüm değil, aynı zamanda bir kadın devrimi niteliği taşıdı: 1924 – Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile kız-erkek eğitimi eşitlendi. 1926 – Medeni Kanun ile tek eşlilik yasalaştı, kadınlara boşanma, miras ve mahkemede tanıklık hakkı geldi. 1930 – Belediye seçimlerinde kadınlara seçme hakkı tanındı. 1934 – Kadınlar milletvekili seçme ve seçilme hakkını elde etti.   Dünyayı kıskandıran İmajın Değişimi Cumhuriyet reformları ile Türk kadını modern eğitim, iş hayatı ve siyasette görünür olmaya başladı. Bu değişim, Batı basınındaki “barbar Türk” imajını da kademeli olarak zayıflattı. Tarih boyunca İskit/Saka gibi Samsun Termede yaşayan Amazon kadınlarının savaşçı ve özgür ruhuna sahip olan Türk kadını, Cumhuriyet sayesinde yeniden kamusal hayatta yerini aldı. Türk ordularının işgalden kurtarılan İstanbul’a girdiği törenler, halkın coşkulu kutlamaları, Kadınların öcübücü gibi çirkincesine yüzlerini kapatan burkalarını çıkarıp özgürleşme mesajı vermesi sadece Türkiyede değil tüm Doğunun - Müslüman ülkelerin ilham kaynağı oldu. 1935’te İstanbul’da düzenlenen Uluslararası Kadınlar Birliği Kongresi sırasında Mısırlı kadın temsilciler, Mustafa Kemal Atatürk’e derin saygı ve hayranlıklarını dile getirmişlerdir. Kongreye ülkesi adına katılan bayan delege Sitti Şaravi, Atatürk için “Siz ona Atatürk dersiniz. Biz ise onu kadını insan yerine koyan ATAŞARK diye anarız” sözleri Mısır’da Atatürk’ün sadece bir lider değil, aynı zamanda “Şark - Doğu’nun atası” gibi manevi bir figür olarak görüldüğünü anlatır. Bu ifade hem sıcaklık hem de yüksek bir takdiri yansıtır. Bu sözün ne kadar ilham verici olduğuna düşünülürse: Ortak tarihsel deneyim ve mücadelelerden doğan güçlü bir dayanışma duygusu var. Mısırlı kadınlar yalnızca Türkiye’deki reformları değil, bu reformların samimiyetle ve insan odaklı bir yaklaşımla gerçekleştiğini görüyorlar. O yüzden “Ataşark” ifadesi, sadece bir unvan değil, bir şükran, bir övgü ve bir umut simgesi.olarak şu mesajı vermiştir. Sınırlara sığmayan etkiler: Atatürk’ün vizyonu sadece Türkiye’yle sınırlı kalmamış, komşu coğrafyalarda da derin bir saygı uyandırmıştır. Kadınların ortak sesi: Sitti Şaravi gibi delegeler, bu derin saygıyı temsilen sözlerini cesurca dile getirmiştir. İlham verici bağlar: Geçmişten günümüze uzanan bu tür ifadeler, kadın dayanışmasının ulusal sınırları aşabileceğini gösterir ve bizlere güçlü ilhamlar sunar.  

Mısırlı kadınların tarifi ile

 
 
 
 
 
Yeni Dünya Düzeni: Kadın yoksa, iş de yok refah ve İNSANLIK YOK.
 
Sene 1915. Anzak askeri Alistor J. Taylor ailesine Çanakkale'den mektup yazıyor: "İlk defa Türkleri yakından gördük. Türkler canavar değilmiş. Onların da aileleri, sevgilileri var."
Şaka değil. Gerçekten de Türkleri "canavar" olarak biliyorlardı. Hatta öyle ki bizi "Unspeakable" diye tanımlıyorlardı. "İğrenç, korkunç, adı söylenmez" anlamında.
Karikatürlerde Türkleri fesli, şalvarlı, elinde pala, çirkin yüzlü biri olarak çizip korku uyandırıyorlardı. Çanakkale'de şaşırmaları bundan.
 
Tarih 1922. Refet Paşa İstanbul'da. Yönetimi İngilizlerden söke söke almış. Halk sokaklarda. Öğrenciler, izciler, kostümler, yeniçeri kıyafetliler ve kadınlar...
Hani Osmanlı döneminde nüfus sayımında sayılmayan Türk kadınları, İstanbul'da Türk yönetimine kavuşmayı kutluyorlar. Bazıları burkalarını çıkarıp atıyor. "Biz de bu savaşta vardık, bizim de haklarımız var." diyorlar. Mustafa Kemal Paşa'nın kulağına gidiyor bu söylemleri. İngiliz yazar, gazeteci ve bir Türk dostu olan Grace Allison'a verdiği mülakatta Gazi Paşa, "1 yıl içinde kadınların üzerindeki tüm baskıları kaldıracağım." diyor.
 
Daha barış anlaşması bile yapılmamıştı. Sokağa çıkma, çalışma kısıtlaması, kılık kıyafet vs. tüm baskı ve yasakları kaldırıyor. Cumhuriyet inkılapları, aynı zamanda kadın devrimidir.
İskit atalarımız gibi giyinmeye başlayınca, bir başka deyişle jilet gibi kılık kıyafete kavuşunca, Avrupalıların "canavar" imajından sıyrılıveriyoruz.
 
Cumhuriyet’e Giden Yol ve Kadın Devrimi
“Unspeakable Turk” Propagandası 19. yüzyılın sonlarından 1. Dünya Savaşı sonuna kadar Batı basınında “Unspeakable Turk” (Adı Anılmaz Türk) tabiri, Osmanlı’ya karşı yürütülen yoğun propagandanın bir parçasıydı. Karikatürlerde Türkler fesli, pala taşıyan, kaba yüz hatlı, “barbar” figürler olarak resmediliyor; Osmanlı askeri ise genellikle vahşi ve merhametsiz olarak gösteriliyordu. Bu imaj, özellikle Balkan Savaşları ve Ermeni olayları üzerinden pekiştirildi.
 
Çanakkale’de Gerçeğin Fark Edilişi (1915)
Birçok Australien and New Zealand Army Corp - ANZAC - Anzak askeri, Çanakkale’ye gelmeden önce bu karikatürlerle büyümüştü. Cephede Türk askerinin cesaretine, centilmenliğine ve esirlerine karşı tutumuna tanık olduklarında şaşkınlık yaşadılar. Avustralya ve Yeni Zelanda savaş günlüklerinde, “Türkler canavar değilmiş, onların da aileleri var” anlamına gelen ifadeler yer aldı. Bazı askerler, savaş öncesi anlatılanların abartılı olduğunu mektuplarında yazdı. Bu, propaganda ile gerçek arasındaki farkın cephede ortaya çıkmasının tipik bir örneğiydi.
 
Refet Paşa’nın İstanbul’a Girişi (6 Ekim 1923) Milli Mücadele zaferinin ardından Refet Bele Paşa, 6 Ekim 1923’te İstanbul’a girerek İtilaf Devletleri işgaline fiilen son verdi. Şehirde büyük bir karşılama yapıldı. Öğrenciler, izciler, yeniçeri kıyafeti giymiş gençler ve halk sokaklardaydı. Bu kutlamalarda dikkat çeken bir sahne yaşandı: Bazı Türk kadınları burkalarını çıkararak “Biz de bu savaşta vardık, bizim de haklarımız var - ilk kez - tıpkı bugün söylenen MUSTAFA KEMALİN ASKERLERİYİZ” diyerek önemli mesaj verdiler. Bu, Cumhuriyet’in kadın devrimine giden sürecin ilk sembolik adımlarından biri oldu.
 
Mustafa Kemal Paşa ve Grace Ellison Röportajı (1923)
İngiliz gazeteci Grace Ellison, 1923’te Mustafa Kemal Paşa ile yaptığı röportajda, Paşa’nın kadınların sosyal hayata katılımını hızla sağlayacağına dair kararlı sözler verdiğini aktardı. Henüz barış anlaşması imzalanmamışken, kadınların çalışma, giyim ve kamusal alanda bulunma haklarının önündeki engellerin kaldırılacağı mesajı verilmişti.
 
Cumhuriyet ve Kadın Hakları Devrimi
Cumhuriyet’in ilanı (29 Ekim 1923) ile başlayan inkılaplar, yalnızca siyasi bir dönüşüm değil, aynı zamanda bir kadın devrimi niteliği taşıdı:
1924 – Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile kız-erkek eğitimi eşitlendi.
1926 – Medeni Kanun ile tek eşlilik yasalaştı, kadınlara boşanma, miras ve mahkemede tanıklık hakkı geldi.
1930 – Belediye seçimlerinde kadınlara seçme hakkı tanındı.
1934 – Kadınlar milletvekili seçme ve seçilme hakkını elde etti.
 
Dünyayı kıskandıran İmajın Değişimi
Cumhuriyet reformları ile Türk kadını modern eğitim, iş hayatı ve siyasette görünür olmaya başladı. Bu değişim, Batı basınındaki “barbar Türk” imajını da kademeli olarak zayıflattı.
Tarih boyunca İskit/Saka gibi Samsun Termede yaşayan Amazon kadınlarının savaşçı ve özgür ruhuna sahip olan Türk kadını, Cumhuriyet sayesinde yeniden kamusal hayatta yerini aldı.
Türk ordularının işgalden kurtarılan İstanbul’a girdiği törenler, halkın coşkulu kutlamaları, Kadınların öcübücü gibi çirkincesine yüzlerini kapatan burkalarını çıkarıp özgürleşme mesajı vermesi sadece Türkiyede değil tüm Doğunun - Müslüman ülkelerin ilham kaynağı oldu.

1935’te İstanbul’da düzenlenen Uluslararası Kadınlar Birliği Kongresi sırasında Mısırlı kadın temsilciler, Mustafa Kemal Atatürk’e derin saygı ve hayranlıklarını dile getirmişlerdir. Kongreye ülkesi adına katılan bayan delege Sitti Şaravi, Atatürk için “Siz ona Atatürk dersiniz. Biz ise onu kadını insan yerine koyan ATAŞARK diye anarız” sözleri Mısır’da Atatürk’ün sadece bir lider değil, aynı zamanda “Şark - Doğu’nun atası” gibi manevi bir figür olarak görüldüğünü anlatır. Bu ifade hem sıcaklık hem de yüksek bir takdiri yansıtır.

Bu sözün ne kadar ilham verici olduğuna düşünülürse: Ortak tarihsel deneyim ve mücadelelerden doğan güçlü bir dayanışma duygusu var. Mısırlı kadınlar yalnızca Türkiye’deki reformları değil, bu reformların samimiyetle ve insan odaklı bir yaklaşımla gerçekleştiğini görüyorlar. O yüzden “Ataşark” ifadesi, sadece bir unvan değil, bir şükran, bir övgü ve bir umut simgesi.olarak şu mesajı vermiştir.

  • Sınırlara sığmayan etkiler: Atatürk’ün vizyonu sadece Türkiye’yle sınırlı kalmamış, komşu coğrafyalarda da derin bir saygı uyandırmıştır.

  • Kadınların ortak sesi: Sitti Şaravi gibi delegeler, bu derin saygıyı temsilen sözlerini cesurca dile getirmiştir.

  • İlham verici bağlar: Geçmişten günümüze uzanan bu tür ifadeler, kadın dayanışmasının ulusal sınırları aşabileceğini gösterir ve bizlere güçlü ilhamlar sunar.

 
Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.