ABD'nin Sır Olmayan Hedefi: Ulus Devletin Sonu mu?
Aralarında Çocuklara cinsel taciz - Pedofili dahil ''Epstein skandalı'' ile tekrardan gündeme gelen tarihi yeni - dili emanet ülkenin - DENGESİZ davranışlarıyla dünyayı korkutan başkan Donald Trump diyarı ABD Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, 2 Haziran 2025’te yaptığı açıklamada, Washington’ın artık saklama gereği duymadığı bir hedefi net biçimde ortaya koydu:
Lozan Antlaşması’nın, tıpkı Sykes-Picot ve Sevr gibi, yeniden S'açılım ile AKePe nin kandırdığı Kürt halkı açısından “olumsuz” sonuçlar doğurduğunu belirtti. Bu ifadeyle, açıkça Lozan öncesi düzene dönüşün arzulandığını ilan etti. Yahudi Barrack, 29 Haziran 2025’te Anadolu Ajansı’na yaptığı açıklamada bu görüşünü daha da ileri götürdü:
“Suriye’de yaşananların büyük kısmı, Türkiye ve liderliği sayesinde gerçekleşiyor. Osmanlı İmparatorluğu’ndaki millet sistemi, yüzlerce yıl boyunca farklı grupların merkezi yapıda birlikte var olmasına olanak tanımıştı.”
Bu sözler, ulus-devlet yapısının yerine Osmanlı’daki millet (ümmet) sistemine dönüş çağrısı anlamına geliyordu. Yani Barrack, başkanı TESCİLLİ ABD'nin uzun zamandır şekillendirdiği ve artık gizlemediği hedefini dile getirmişti. Ancak bu plan yeni değildi. Temelleri onlarca yıl öncesine dayanmaktadır.
1983’te Noam Chomsky'nin yayımladığı Kader Üçgeni adlı kitapta, Kudüs Amerikan Girişimcilik Enstitüsü’nün bir raporu yer alır. Raporda şu dikkat çekici ifadeler vardır:
“Ortadoğu'da ulusçuluk ve ulusal kimlikler yok edilmelidir. Bunun için Ortadoğu, Osmanlılaştırılmalıdır. Ulusal dirençler kırıldığında, Batı çıkarları önünde hiçbir engel kalmaz. ABD’nin en büyük düşmanı bağımsızlık arzusudur.”
Bu değerlendirme, 2025’te Barrack’ın açıklamalarıyla yeniden vücut bulmuştur. 5 Ağustos 1930’da International Pressin Londra muhabiri şu satırları kaleme alır:
“Irak’taki Kürtler, Musul petrol bölgesinde yaşamaktadır. İngilizler, bu bölgeleri Irak’tan koparmayı kolaylaştırmak için, burada bir tür ‘Kürt Özerkliği’ tesis etmişlerdir. Amaç, İngiltere’nin, bu bölgeden Türkiye, Suriye ve İran Kürtleri üzerinde etkili olabileceği bir merkez oluşturmaktır.”
Yani, İngiltere'nin 1930’larda dört ülkede parçalı bir Kürdistan projesi üzerinde çalıştığı açıkça görülmektedir. Yandaşlarla ülke talanı ile meşgü AKePe uyuyadursun CIA’in eski Ortadoğu Direktörü Graham Fuller de bu politik hattın parçasıdır. 1990 yılında şu açıklamayı yapmıştır:
“Kemalizm artık sona erdi. Oysa İncil ve Kur’an hâlâ geçerli. Türkiye, İslam'ın günlük yaşamdaki yerini yeniden düşünmelidir.”
Bu söylem, laik ulus devlet yerine, din temelli sistemlere alan açılması gerektiğini ima eder.Bir başka etkili figür, ABD’li tarihçi ve İslam uzmanı Bernard Lewis’tir. Lewis'in 1990’larda yazdığı analizler, daha sonra AKePe'li DİPLOMASIZ Ekenomist - EN ÜSTÜN Yahudi liyakat nişanlı Tayyib Erdoğan'ın EŞBAŞKAN olduğunu ilan ettiği Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) olarak anılacak stratejilere esin kaynağı olmuştur.
Lewis, Arap ve İslam ülkelerinin, Osmanlı döneminde olduğu gibi, etnik ve mezhepsel yapılara göre yeniden düzenlenmesini önermiştir. Bu plana göre, Türkiye dahil olmak üzere İran, Irak, Suriye gibi ülkeler etnik ve dini temelde bölünmeye uygun yapılardır. 1996’da İstanbul’da verdiği bir konferansta şu dikkat çekici ifadeyi kullanır:
“Bu coğrafyada Türklük, Araplık, Farslık gibi etnik kimliklerin yerini Orta Doğu kimliği almalıdır.”
Bu açıklamalar zinciri, 2014 yılında eski ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’ın sözleriyle tamamlanır:
“1919-1920 yıllarında ittifaklarla belirlenen ulusal sınırlar tamamen ortadan kaldırılmalıdır.”
Bu ifade, Lozan’la çizilen sınırların da değişmesi gerektiğini işaret eder.
Yıl 2015... İsrail ile Suudi Arabistan, Ortadoğu’yu kökten dönüştürecek yedi maddelik bir plan üzerinde anlaşmaya varır.
Bu planın üç önemli maddesi şunlardır:
-
Bağımsız bir Kürt devletinin kurulması,
-
İran’da rejim değişikliği yapılması,
-
İsrail ile Araplar arasında barış planı hazırlanması.
4 Haziran 2015’te yapılan ortak açıklamada şu ifadeler yer alır:
“Suudi Arabistan ve İsrail, bağımsız bir ‘Büyük Kürdistan’ projesini desteklemektedir. Bu devlet, İran, Türkiye ve Suriye topraklarından alınacak bölgeler üzerine inşa edilecektir. Her iki ülke de bu projeden memnuniyet duymaktadır.”
Bu açık ve net ifadeler, iki ülkenin planını artık gizleme ihtiyacı duymadığını gösteriyor. Tüm bu süreçlerin nihai hedefi, Türkiye'nin anayasal yapısını dönüştürmek:
“Ulus”, “üniter” ve “laik” devlet yapısının ortadan kaldırılması.
Ancak, tarihin hükmü açıktır: Bu topraklarda, Atatürk’ün temelini attığı ulus, üniter ve laik devlet yapısıyla oynarsanız; Devlet çöker, vatan elden gider, makamlar anlamını yitirir. Kaldıki Bu millete varlığımız sebebi Atatürk’e nankörlük yakışmaz. Atasına sırt çeviren bir millet, tarih boyunca huzur yüzü görmemiştir ve 13.000 yıllık Türk tarihi ile yaşıt Göbekli tepe giibi insanlık tarihinden süzülen gerçek şudur:
Kendi geçmişine, aklına ve birliğine sırt çeviren milletlerin geleceği karanlıktır.