Mersin escort Bodrum escort Bursa escort

Tuzla russian escort Alanya russian escort Kayseri russian escort Antalya russian escort Diyarbakır russian escort Anadolu yakası russian escort Adana russian escort Ataşehir russian escort Şirinevler russian escort Beylikdüzü russian escort Halkalı russian escort Maltepe russian escort Ümraniye russian escort Samsun russian escort Avcılar russian escort Pendik russian escort Beylikdüzü russian escort Maltepe russian escort Ümraniye russian escort Mersin russian escort Avrupa yakası russian escort Kocaeli russian escort Bodrum russian escort Bakırköy russian escort Kadıköy russian escort İzmir russian escort bayan Beşiktaş russian escort Eskişehir russian escort Bursa russian escort Şişli russian escort Şişli russian escort russian escort İzmir Gaziantep russian escort Ankara russian escort Denizli russian escort Samsun escort kızlar Malatya russian escort İzmir russian escorts Samsun russian escort

Guymak
Sitenin sağında bir giydirme reklam
Merkez valisi Ömer Durukan
Köşe Yazarı
Merkez valisi Ömer Durukan
 

Durum acil - kırmızı alarm veriyor

        Kırmızı alarm Mine Kırıkkanat 13 Nisan 2025 Amerikan rüyası dedikleri, muktedirlerin yuları Beyaz Saray’a bağlı uydu halklar için zaten ve daima bir Amerikan kâbusuydu. Ama üstüne Trump’ın iri gövdesi oturduğundan beri, bizzat Amerikanların da karabasanı oldu. Gerçeğin düşlerle hiç olmadığı kadar çeliştiği; salt Türkiye değil, dünya genelinde umudu simgeleyen güneşli ufukların giderek karardığı zor zamanlar başlıyor, insanlık için. Emperyalizm; demokrasinin beşiği, var olanın en köklüsü, en büyüğü, en gelişmişi falan diye örnek gösterilen devletlerin yatak odalarında, çelişkileri çözmek amacıyla faşizmi doğuruyor. Faşizmin yenidoğan türleri zamana, yere, koşullara göre farklılık gösterebiliyor. Ama ortak DNA’sı değişmiyor: yolsuz muktedirler aracılığıyla yoksul ve cahil halkları sömürmek, iliğini kemiğini emdikten sonra da acımasızca yok etmek. İşte Suriye. Koca bir ülkeyi parçalayıp ahalisini tarumar etmeyi gözümüzün önünde, adım adım, ne de kolay başardılar, değil mi? EMPERYALİZMİN SOPASI İSRAİL İşini bitirip fişini çektikleri Suriye’yi, şimdi emperyalizmin Ortadoğu’daki çivili sopası İsrail’e “Yok et” emriyle devrettiler. İsrail zaten yılların temizlikçisi. En iyi bildiğini, kadın çocuk demeden etnik temizlik yapıyor, ortalığı kanla yıkıyor. Suriye, emperyalistler için uzun zamandır gözlerine kestirdikleri İran’a uzanan köprüydü. Köprü ele geçirildi ve İran’a yönelik saldırı yığınağı aşağı yukarı tamamlandı: Yığınağın birinci ayağı olarak Suriye’nin kuzeyinde artık otonom bir Kürt devleti var. Tepeden tırnağa askeri garnizon niteliğindeki bu devletin bir köşesinde, Yahudi Kürtler yaşıyor ve İsrail bayrağı dalgalanıyor. KAYIKÇI KAVGASI Yahudi Kürtler deyip geçmeyin, MÖ birinci yüzyılda Erbil; Haçlı Seferleri sırasında da Musul, Yahudilerin özerk yönetimindeydi. Tarih bilmek önemlidir. Çünkü zaman değişir, mekân kalır. Aynı olaylar, değişik parametrelerle aynı yerde tekrarlanabilir. Yığınağın ikinci ayağı Şam’da, avuçlarının içine aldıkları Ahmet Şara yönetimi ve İsrail konuşlanıyor. Burada, parazit yapabilecek planı korumak için bir kayıkçı kavgası uyduruluyor. Neymiş? İsrail, Türkiye’nin askeri üs kuracağı yerleri vurmuşmuş, Türkiye ile İsrail karşı karşıya gelebilirmişmiş, falan filan. Yalan: Bu bölgede Türkiye ile İsrail’in çatışması olmaz, olamaz. Uyduruk kayıkçı kavgası, göstermelik gerginlikler tümüyle İran’ı köşeye sıkıştırma planı. İran çoktan uyandı, kurulan tezgâha. Ama yapabileceği bir şey yok. Koca bir coğrafyaya yayılan İran’ı ya Suriye’deki cumhurbaşkanı Ahmet Şara türünde sahte bir mollayı kullanarak ya da savaşla parçalayacaklar. KİMLER GELİR, KİMLER GEÇER İran, hazırlanan tuzağı dünya kamuoyuna duyurmaya çalışıyor. Türkiye’ye de iktidarın duymazdan geldiği bir nota verdiği iddia ediliyor. Özetle “İran’a saldırmak için topraklarına konuşlanan silahları ya da üsleri kullandıracak olan ülkeleri vururuz” diyor ve her şeyi göze almışa benziyor. Ülkemiz ister istemez yüzmek zorunda kaldığı dış politikada çok tehlikeli sulara girerken iç politikada halk kitlelerini karşısına alan ve kendi hatalarına sıkışmışlığın hıncını muhalefetten çıkaran bir iktidar var. Dış tehlikelere karşı ihtiyacı olan halk desteğini giderek kaybediyor ve Trump efendi ne derse yaparak varlığını sürdüreceğini sanıyor. Yanılıyor. Ortadoğu ayakta, muktedirler diken üstünde duruyor. Beklenen gelişmeler olup bittikten sonra kimler gider, kimler kalır, soru bu. ÖNE EĞİLEN BAŞ, DÜŞER Röveşata’da en az iki kez yazdım. Emperyalizmin ağa babası ABD’nin planı Suriye’den sonra İran’ı, İran’ı çökertmeyi başarırsa da ardından Türkiye’yi parçalamaktır. Eğer sıranın gelmesine izin verilirse Trump ya da halefi; hiçbir hedef ülkede hiçbir iktidarı veya hiç kimseyi zaten “Ne dediysek yaptı” diye sakınmaz. Tam tersine, önce ne dediyse yapanları harcar. Hep böyle olmuştur ve olacaktır. Doğu Akdeniz’de ABD-İsrail-Güney Kıbrıs-İngiltere ve Yunanistan arasında gaz ve petrol anlaşmaları yapıldı. Güney Kıbrıs bütün limanlarını anlaştığı ülkelerin hizmetine açtı. Yetmedi, Girit ve Rodos’un önemli bölgelerini de hizmetlerine sundu. Lefkoşa’da Türk düşmanı aşırı sağcı EOKA tekrar kuruluyor. Bizim petrol, gaz arama gemilerimiz Somali’de. Mavi Vatan’ın rengi ne oldu bilen var mı? Beka tablosu kırmızı alarm veriyor, gören var mı?  

Durum acil - kırmızı alarm veriyor

 

 

 

 

Kırmızı alarm

Mine Kırıkkanat 13 Nisan 2025

Amerikan rüyası dedikleri, muktedirlerin yuları Beyaz Saray’a bağlı uydu halklar için zaten ve daima bir Amerikan kâbusuydu. Ama üstüne Trump’ın iri gövdesi oturduğundan beri, bizzat Amerikanların da karabasanı oldu.

Gerçeğin düşlerle hiç olmadığı kadar çeliştiği; salt Türkiye değil, dünya genelinde umudu simgeleyen güneşli ufukların giderek karardığı zor zamanlar başlıyor, insanlık için.

Emperyalizm; demokrasinin beşiği, var olanın en köklüsü, en büyüğü, en gelişmişi falan diye örnek gösterilen devletlerin yatak odalarında, çelişkileri çözmek amacıyla faşizmi doğuruyor. Faşizmin yenidoğan türleri zamana, yere, koşullara göre farklılık gösterebiliyor. Ama ortak DNA’sı değişmiyor: yolsuz muktedirler aracılığıyla yoksul ve cahil halkları sömürmek, iliğini kemiğini emdikten sonra da acımasızca yok etmek.

İşte Suriye. Koca bir ülkeyi parçalayıp ahalisini tarumar etmeyi gözümüzün önünde, adım adım, ne de kolay başardılar, değil mi?

EMPERYALİZMİN SOPASI İSRAİL

İşini bitirip fişini çektikleri Suriye’yi, şimdi emperyalizmin Ortadoğu’daki çivili sopası İsrail’e “Yok et” emriyle devrettiler. İsrail zaten yılların temizlikçisi. En iyi bildiğini, kadın çocuk demeden etnik temizlik yapıyor, ortalığı kanla yıkıyor.

Suriye, emperyalistler için uzun zamandır gözlerine kestirdikleri İran’a uzanan köprüydü. Köprü ele geçirildi ve İran’a yönelik saldırı yığınağı aşağı yukarı tamamlandı:

Yığınağın birinci ayağı olarak Suriye’nin kuzeyinde artık otonom bir Kürt devleti var. Tepeden tırnağa askeri garnizon niteliğindeki bu devletin bir köşesinde, Yahudi Kürtler yaşıyor ve İsrail bayrağı dalgalanıyor.

KAYIKÇI KAVGASI

Yahudi Kürtler deyip geçmeyin, MÖ birinci yüzyılda Erbil; Haçlı Seferleri sırasında da Musul, Yahudilerin özerk yönetimindeydi. Tarih bilmek önemlidir. Çünkü zaman değişir, mekân kalır. Aynı olaylar, değişik parametrelerle aynı yerde tekrarlanabilir.

Yığınağın ikinci ayağı Şam’da, avuçlarının içine aldıkları Ahmet Şara yönetimi ve İsrail konuşlanıyor. Burada, parazit yapabilecek planı korumak için bir kayıkçı kavgası uyduruluyor. Neymiş? İsrail, Türkiye’nin askeri üs kuracağı yerleri vurmuşmuş, Türkiye ile İsrail karşı karşıya gelebilirmişmiş, falan filan.

Yalan: Bu bölgede Türkiye ile İsrail’in çatışması olmaz, olamaz.

Uyduruk kayıkçı kavgası, göstermelik gerginlikler tümüyle İran’ı köşeye sıkıştırma planı.

İran çoktan uyandı, kurulan tezgâha. Ama yapabileceği bir şey yok. Koca bir coğrafyaya yayılan İran’ı ya Suriye’deki cumhurbaşkanı Ahmet Şara türünde sahte bir mollayı kullanarak ya da savaşla parçalayacaklar.

KİMLER GELİR, KİMLER GEÇER

İran, hazırlanan tuzağı dünya kamuoyuna duyurmaya çalışıyor. Türkiye’ye de iktidarın duymazdan geldiği bir nota verdiği iddia ediliyor.

Özetle “İran’a saldırmak için topraklarına konuşlanan silahları ya da üsleri kullandıracak olan ülkeleri vururuz” diyor ve her şeyi göze almışa benziyor.

Ülkemiz ister istemez yüzmek zorunda kaldığı dış politikada çok tehlikeli sulara girerken iç politikada halk kitlelerini karşısına alan ve kendi hatalarına sıkışmışlığın hıncını muhalefetten çıkaran bir iktidar var.

Dış tehlikelere karşı ihtiyacı olan halk desteğini giderek kaybediyor ve Trump efendi ne derse yaparak varlığını sürdüreceğini sanıyor. Yanılıyor.

Ortadoğu ayakta, muktedirler diken üstünde duruyor. Beklenen gelişmeler olup bittikten sonra kimler gider, kimler kalır, soru bu.

ÖNE EĞİLEN BAŞ, DÜŞER

Röveşata’da en az iki kez yazdım. Emperyalizmin ağa babası ABD’nin planı Suriye’den sonra İran’ı, İran’ı çökertmeyi başarırsa da ardından Türkiye’yi parçalamaktır.

Eğer sıranın gelmesine izin verilirse Trump ya da halefi; hiçbir hedef ülkede hiçbir iktidarı veya hiç kimseyi zaten “Ne dediysek yaptı” diye sakınmaz. Tam tersine, önce ne dediyse yapanları harcar. Hep böyle olmuştur ve olacaktır.

Doğu Akdeniz’de ABD-İsrail-Güney Kıbrıs-İngiltere ve Yunanistan arasında gaz ve petrol anlaşmaları yapıldı. Güney Kıbrıs bütün limanlarını anlaştığı ülkelerin hizmetine açtı. Yetmedi, Girit ve Rodos’un önemli bölgelerini de hizmetlerine sundu. Lefkoşa’da Türk düşmanı aşırı sağcı EOKA tekrar kuruluyor. Bizim petrol, gaz arama gemilerimiz Somali’de. Mavi Vatan’ın rengi ne oldu bilen var mı?

Beka tablosu kırmızı alarm veriyor, gören var mı?

 
Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.