Batının Gizli anlaşması 1916 Sykes-Picot özeti
ORTA DOĞU ARAP SINIRLARININ TESPITI
HASTA ADAM OSMANLININ PAYLASILMASI
BALKANLARIN HANEDANLAR ARASI BÖLÛNMESI
Çoğumuzun duyduğu fakat gerçekte ne anlam ifade ettiğine hiç akıl yormadığımız İngiliz ve Fransız diplomatlar Mark Sykes ve François Georges-Picot kısa adı ile Sykes-Picot aslında ‘’Hasta adam’’ diye gördükleri, 1789 Fransız ihtilali ile ilk kez ‘Ulus devlet – MİLLET’ kavramlarının salgın gibi her yana yayıldığını göremeyene, hala tıpkı bugün olduğu gibi Millet yerine ‘Müslüman ÜMMET’ diye tutturmuş – çağı yakalayamamış Osmanlı’nın Avrupadan sökülüp atılması anlaşmasıdır.
Konuyu iyi anlayabilmek için, o dönem ruh haline bakmak lazım. Aynen bugün olduğu gibi hala ‘Kutsal arapça !’ saçmalıklarını savunan, delide olsa babadan oğula geçen - Halife ! oldukları halde HERBİRİ içki içer esrar çeker, Osmanlının – Türke tarih boyu ‘Yeccücü – Meccüc’ Doğudan gelen çekik gözlü ŞEYTAN diyen, Hz. Muhammede övgü diye Çelebinin yazdığı Baştan sona Türkçe olan Mevlüt’un kuran kadar saygı görmesine kızan, arap hayranlığı, Bilim – Tarih bilmez ZIR CAHİL hacı – hocalar tarafından halkın beynine kazınmasıydı.
Oysa: Fas'tan Irak'a kadar her şey çoğunlukla Müslüman ve Arap olmamalarına rağmen, çoğunlukla Müslüman olmayan ve Arapça konuşmaya geçiş yapmış birçok değişik ırk – kavim ve topluluklara ‘Arab’ demek saçmalıktan öte bir şey değildir. Öyle ki: etnik olarak, Mısır, Fars, Med, Sümer, Babil, Akad, ASURyen – Süryani .. gibi ÇOK sayıda kendi dillerini konuşan, tarihin bilinen en eski kadim medeniyetleri zamanla tıpkı bugün hala Pakistan-Hindistan URDU lisanı gibi, İran – Acem Diyarında konuşulan Farsça ve Osmanlı döneminde kullanılan ‘Eski Türkçe’ gibi araplardan onbinlerce yıl eski toplumların kendi dillerini sadece arapça harf - alfabe kullanmıştır.
Bu durum keza 800 yıl İberya Yarım adasını kontrol eden Endülüs ‘Moor’ Moracco – Eski Türkçede ‘Mağrip’ dediğimiz Fas içinde geçerli. Arapça harfleri kullandıkları halde, Faslıların DNA'sınnde muhtemelen en fazla %5 arap kanı vardır. Aynı şey Cezayir – Firavunlar diyarı araplardan çok eski dile sahip Mısır ve aslen Levand - bugünün Lübnan ve Kuzey Suriye topraklarından göç etmiş adına yerleşim merkezimizin olduğu tüm Akdenizi kolonize etmiş FİNİKE medeniyeti merkezi – Romaya diz çöktürmüş Kartacalı Hanibalin ülkesi Tunus için de geçerli.
ASUR diyarı Asuryen denen Suriye içinde öyle. Evet Suriye'de arap nüfusu vardı ama nüfusun çoğunluğu ASLA arap değildi. Onlar Süryani idi ve tarih boyu köklerine tümü BAŞKA DİL olan: Yunan, Roma, Pers, Türk …. kanları karışmıştı. Sonuçta kullandıkları alfabeden dolayı arapça konuşan, çoğunluğu Müslüman olan ama etnik olarak ASLA Arap olmayan büyük bir toprak parçasında, beraber yaşadıkları araplarla bazı benzerlikleri vardı ama binlerce yıl daha eski kültürel farklılıkları ÇOK daha fazlaydı.
Dolayısıyla, bir kişinin ya da - Suriye örneğinde olduğu gibi bir ülkenin Arap olduğunu söylediğinizde, bu aslında biraz BELİRSİZ bir şeydir. Çünkü kültürel olarak tamamen farklı kök ve dilden gelen Suriye ile Cezayir arasında çok fazla ortak nokta yoktur. Aslında onları birbirine bağlayan tek şey tıpkı buhünün TÜRKİ dediğimiz bizim tarihimizle ilgili Orta Asya devletleri nasıl biribirilerini anlayamaz derecede büyük farklılıklar gösteriyorsa, zamanla büyük ölçekte karışıp değişen arapça Orta Doğu – Kuzey Afrikada ASLA asla ortak bir dil olamamıştır. Suriyelileri alıp Cezayir'e bıraksanız ve aralarında konuşmaya başlasalar, onun için Cezayir - Suriye Arapçasından önemli ölçüde farklı dil sorunu ortaya çıkar.
Bu durum keza, Kayı boyu Oğuz Türklerinden Osmanlı'nın Orta Doğuda büyük başarılarına rağmen, Osmanlı İmparatorluğu kendilerini asla müslüman bile kabul etmeyen Arap değildi. Ortadoğu ve Kuzey Afrika coğrafyası Memlük, Kölemen, Selçuklu, Osmanlı …. gibi binlerce yıl çoğunluktaki Arap nüfusu azınlıktaki Türkler yönetiyordu.
Olaylara bize öğretilen basma kalıp ‘Emin Oktay’ tarih kitapları yerine başka açılardan bakmak mecburiyetinde olduğumuz gerçekler bize aslında ‘’Binlerce yıl’’ Orta Doğu ve Kuzey Afrika coğrafyasına hakim - en sonuncusu Kayı – Oğuz boyundan TÜRK olduğunu inkar eden günümüz osmanlısever zavallıları, Sykes – Picot anlaşmasının devamı sayılabilecek Büyük Ortadoğu Projesi BOP, Müslüman dünyasını yok etmek için ‘’ÖNCE ARAPLAŞTIR’ senaryosunun parçası olduğunu anlamak gerek.
1789 Fransız ihtilali ile tüm dünya ‘Millet’ kavramını, kabul edip ‘Ulus devlet’ ile sınırlarını çizerken, gerçekleri göremiyen ‘Özü Türk Milleti’ ruhundan, ütöpik ‘’Ümmet’’ anlayışına geçen – padişahlarının nerdeyse hiçbirinin anneleri Türk ve müslüman olmayan Osmanlı İmparatorluğu, özellikle Halifeliği alıp devletin Resmi dini müslümanlıkla, maalesef ilim ve bilimden uzaklaşırken, herkesi etkileyen Ulus devlet kavramını ıskalaması ve yobazlık yüzünden, teknolojik olarak Avrupa'ya ayak uyduramadığı için eninde sonunda çöküşe geçmesi kaçınılmazdı.
1. Dünya Savaşı'na gelindiğinde ‘Hasta adam’ olarak tanımlanan, 1789 Fransız ihtilalinin Millet kavramını – teknoloji gibi ıskalayan, yobaz din anlayışı ile sanayileşmeyi göremeyen, bazıları bebek – evlat, kardeş hatta baba katili – sorsan halife lakin herbiri içki içer – esrar çeker, genç erkek çocuklara şiirler yazan Osmanlı padişahları Lale devri gibi zevk ve sefa içinde ‘Borç paralarla’ saraylar yapmaya devam ederken, İttihat ve Terakki – Jön Türkler gibi dünyayı görebilen eğitimli modernist subay ve devlet adamları, aynen bugün olduğu gibi ağzını açan ‘padişaha darbe yapabilir’ diye hapse atılırken, dalkavuk yönetici ve saraya damat komutanlarla, topraklarının büyük çoğunluğunu kaybeden osmanlı avrupalıların yılbaşı hindisi – Turkey dedikleri halde oaylaşılmaya hazırdı.
Aslında Osmanlı ve kontrol ettiği Orta Doğu – Kuzey Afrika gibi Balkanlardan kovulması adınan hazırlanan bugün BOP projesi gibi - Sykes Picot GİZLİ anlaşması 1. Dünya Savaşı çıkmadan çok önce yapmaya karar verilmişti. Fransa ve İngiltere – din halifelik diye sefahat içine düşmüş Osmanlıdan, Mora yarımadası isyanı ile başlayan Yunanistan ve diğer Balkan Ülkeleri gibi keza ‘’Hiristiyan’’ koalisyon kulüp üyeleri: İtalya – Rusya …. Benzeri müttefiklere birer parça koparıp verirken İngiltere ve Fransa büyük parçaları kendilerine alma planları vardı.
16 Mayıs 1916'da imzalanan Sykes-Picot bu gizli anlaşma, I. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı İmparatorluğu'nun paylaşılması ve Orta Doğu'nun bugünkü BOP – Planları doğrultusunda – en sonuncusu daha düne düne kadar BM tarafından başına $ 10 MİYON ödül konan, Türk askerlerini diri diri yakan TERÖRİST KATIL colani ile ele geçirilip 2. Kürt devletinin tescil edildiği mahvedilen Suriye gibi adım adım işleyen siyasi haritası, büyük ölçüde şekillendiren anlaşmanın temel detayları:
- Birleşik Krallık: Sir Mark Sykes tarafından temsil edildi.
- Fransa: François Georges-Picot tarafından temsil edildi.
- Rusya: Başlangıçta anlaşmaya dahil oldu ancak 1917 Bolşevik Devrimi'nden sonra çekildi. İtalya'nın da anlaşmaya onayı …
Taraflar arasında Bölgeler ve Nüfuz Alanları: Osmanlı İmparatorluğu'nun Arap topraklarını kabaca beş bölgeye ayırıyordu:
- Fransız Kontrol Alanı (Mavi Bölge): Bugünkü Lübnan, Suriye'nin kıyı bölgeleri ve dolaylı Fransız etkisi altında olacak Suriye'nin iç bölgelerini kapsıyordu.
- İngiliz Kontrol Alanı (Kırmızı Bölge): Bugünkü Irak'ın büyük bir bölümü (Bağdat ve Basra dahil) ve dolaylı İngiliz etkisi altında olacak Ürdün ve Güney Irak'ı içeriyordu. Ayrıca Akdeniz'e erişim için Hayfa ve Akka limanlarını da İngiliz kontrolüne bırakıyordu.
- Uluslararası Yönetim Altındaki Bölge (Kahverengi Bölge): Bugünkü Filistin'i (Kudüs dahil) kapsıyordu. Bu bölgenin yönetimi konusunda müttefikler arasında daha sonra görüşmeler yapılması planlanıyordu.
- (A Bölgesi): Fransız nüfuz alanı olarak belirlenen Suriye'nin iç kısımları. Bu bölgede yerel bir Arap devleti veya konfederasyonu kurulacak, ancak Fransa bu devlet veya konfederasyon üzerinde öncelikli haklara sahip olacaktı.
- (B Bölgesi): İngiliz nüfuz alanı olarak belirlenen Ürdün ve Güney Irak. Bu bölgede de benzer şekilde yerel bir Arap devleti veya konfederasyonu kurulacak ve İngiltere bu oluşum üzerinde öncelikli haklara sahip olacaktı.
Sykes-Picot gizli anlaşmasının diğer Önemli Maddeleri:
- Serbest Ticaret ve Geçiş Hakkı: Boğazlar dahil Her iki tarafın nüfuz alanlarında da diğer tarafın ticareti ve malları için serbest geçiş hakkı tanınacaktı.
- Limanlar: İskenderun (Fransız bölgesinde) İngiliz ticareti için serbest liman ilan edilecek, Hayfa (İngiliz bölgesinde) ise Fransız malları için serbest geçiş noktası olacaktı.
- Demiryolları: Fransız malları Hayfa üzerinden İngiliz demiryollarıyla B bölgesine ve İngiliz malları İskenderun üzerinden Fransız demiryollarıyla A bölgesine serbestçe taşınabilecekti.
- Araplarla İlişkiler: İngiltere ve Fransa, kurulacak Arap devleti veya konfederasyonu ile işbirliği içinde olacak ve onlara danışmanlar ve yabancı yetkililer sağlama konusunda öncelikli hak sahibi olacaklardı.
- Toprak Edinme: İngiltere ve Fransa, Arap Yarımadası'nda doğrudan toprak edinmeyecek ve üçüncü bir gücün bu bölgede deniz üssü kurmasına izin vermeyeceklerdi.
Sonuç olarak 1. Dünya savaşı sonrasında ortaya çıkan gizli Sykes-Picot Anlaşması, bölgedeki Arap halklarının kendi kaderlerini tayin etme istekleri, tıpkı bugün başta Filistin felaketinde olduğu gibi tamamen göz ardı edilerek, Orta Doğu'nun cetvelle yapay sınırlarla bölünmesine yol açtı. Bu durum, günümüzde hala devam eden birçok siyasi anlaşmazlığın ve sınır sorunlarının temelini oluşturmuştur.
Orta Doğuda Kıbrıs gibi üs kurmak – Doğudaki kolonilere Süvey geçişini garantilemek isteyen ayrıca değeri yeni bilinmeye başlanan – İran Petrol yatakları kontrolü gizli emelleri olan İngilizlerin, gizlice anlaştıkları Wahabi mezhebi olan Suud’ları yeni kurulacak ‘Birleşik arap imparatorluğu başına geçirme’ diye başlattıkları Osmanlıyı parçalama olaynda herkes biribirini aldatma oyunları ortaya saçıldı. İngilizler kandırdıkları Fransızlara ve sonunda ikisi birden İtalyan ve piyon olarak Ege’ye yollattıkları Yunanlılar kullanıldıklarını anlarken bir MUCİZE gerçekleşti.
Başta İttifak içinde olan Çarlık Rusyasında: 1914 ‘Min’ ve ardından 1917 ‘Bol’ şevik ihtilalleri gerçekleşti. Komünistler plandan ayrıldı, İngiltere ve Fransa hiç beklenmedik Bolşevik ihtilali ile yalnız kaldı – gizli planları ifşa oldu. Tıpkı Megali idea rüyanı ile anadoluya gelip perişan olan Yunan ordusu gibi ‘Yeniden Roma başkenti İstanbul’ yerine, anadoluda ufak toprak parçası ile kandırıldığını anlayan İtalya ve ardından Fransa bende yokum deyince, Atatürk tıpkı İstanbul’a gelen – Toplarını Dolmabahçeye çeviren ittifak gemileri için ‘Geldikleri gibi giderler’ dediği gibi Kurtuluş savaşı sırasında en küçük kızından 4 yaş daha küçük olan 4. Eşi için düğün yapan son padişah - REZİL lakaplı Vahdettin ile son bulan Osmanlı’nın küllerinden yeni bir ULUS DEVLET – Türkiye Cumhuriyeti yarattı.
Hala dahi çoğu yobazların kin ve nefretle bahsettiği Komünistelerin Türklerin sonu olacak Sykes – Picot anlaşmasından çekilerek bize hayat verdiğini çoğumuz bilmez. Lakin İstanbul Taksim ‘Hürriyet’ abidesine dikkatle bakılırsa varlığımız sebebi Ulu önder Atatürk’ün her iki yanında duran – bize Kurtuluş savaşı sırasında verdikleri silah ve para yardımıyla hürriyetimizi kazandıran - Rus halkını temsil eden 2 Rus Mareşallerden başkası değildi.