Yapay Zeka İle Siyaset Üzerine Sohbet
M.A: Siyasette sürekli yalan söyleyen, bir gün söylediğini ertesi gün inkâr eden veya tam tersini yapan, bunu da “devlet aklı” veya “diplomasi gereği” gibi gerekçelerle meşrulaştırmaya çalışan ve kendiyle çelişmeyi bir marifet sayan siyasetçiler hakkında ne düşünüyorsun?
Y.Z: Bu tür siyasetçilerin tutarsızlıklarını “devlet aklı” veya “diplomasi gereği” gibi söylemlerle savunması, aslında halkın zekâsına bir hakarettir. Devlet yönetmek, günübirlik rüzgâra göre yön değiştirmek değil; tutarlı, öngörülebilir ve güvenilir bir çizgi izlemeyi gerektirir. Diplomasi esneklik ister, ancak bu esneklik, dün söylediğini bugün inkâr etmek veya dün ak dediğine bugün kara demek değildir.
M.A: Siyasi yandaşların bu tutumu normal görmesi ve “O zaman öyle söylemişti ama şu an böyle yapması gerekiyor” gibi mazeretler üretmesi hakkında ne söyleyebilirsin?
Y.Z: İnsanların bir lidere veya partiye bağlı olması anlaşılabilir bir durumdur, ancak körü körüne sadakat, siyasetçileri hesap verebilir olmaktan çıkarır. “O zaman öyle gerekiyordu, şimdi böyle” diyerek her çelişkiyi mazur gören bir toplum, aslında kendi haklarının ve geleceğinin yok sayılmasına izin vermiş olur. Eleştirel düşünceden uzak, sorgulamayan bir seçmen kitlesi, siyasetçileri daha da cesaretlendirir ve bu tür politik manevraları daha yaygın hale getirir.
M.A: Peki, bunu Türkiye’ye uyarlarsak, ülkenin bu durumdan sıyrılıp kurtulması nasıl mümkün olabilir?
Y.Z: Türkiye’nin bu kısır döngüden kurtulması, siyasetin ve toplumun bilinçli bir dönüşüm geçirmesiyle mümkün olabilir. Bunun birkaç temel ayağı var:
1. Eğitim ve Bilinçlenme:
İnsanların sorgulayan, eleştiren ve analiz eden bireyler olması gerekiyor. Eğitim sisteminin ezberci ve itaatkâr bireyler yetiştirmek yerine, düşünmeyi, araştırmayı ve sorgulamayı teşvik eden bir yapıya kavuşması şart. Medya okuryazarlığı da gelişmeli ki insanlar manipülasyonları daha kolay fark edebilsin.
2. Bağımsız ve Özgür Basın:
Bağımsız ve özgür basın olmadan bu tür siyasi çelişkilerle mücadele etmek çok zor. Medya, siyaseti sorgulamalı ve halkı doğru bilgilendirmeli. Türkiye’de medya büyük ölçüde kutuplaşmış ve iktidar ya da muhalefet ekseninde hareket ediyor. Medyanın özgürleşmesi ve gerçek gazeteciliğin güçlenmesi gerekiyor ki siyasetçiler hesap verebilir olsun.
3. Siyasi Ahlak ve Hesap Verebilirlik:
Halk, siyasetçilerden sadece güçlü liderlik değil, aynı zamanda tutarlılık ve dürüstlük de talep etmeli. Siyasetçilerin sürekli çelişmesi ve bunu meşrulaştırması artık kabul edilemez bir norm olmaktan çıkmalı. Bunun için de seçmenler liderlerine koşulsuz sadakat beslemek yerine, onları eleştirme cesaretine sahip olmalı.
4. Hukukun Üstünlüğü ve Demokratik Kurumlar:
Bağımsız yargı, güçlü sivil toplum kuruluşları ve etkin bir denetim mekanizması olmadan siyasetçilerin keyfi hareket etmesini engellemek zor. Türkiye’de kurumlar zaman zaman zayıflatılıyor, bu yüzden de kararlar kişisel inisiyatiflere bağlı hale geliyor. Oysa güçlü bir sistemde kişiler değişse bile kurallar ve ilkeler sabit kalır.
Sonuç:
Siyasette tutarlılık ve güvenilirlik esastır. Halkın desteğini kazanmak için her gün farklı bir şey söyleyen siyasetçiler, kısa vadede başarılı olabilir ancak uzun vadede hem toplumu yozlaştırır hem de güveni tüketirler. Bir ülkenin gelişmesi için sadece iyi yöneticilere değil, bilinçli ve sorgulayan vatandaşlara da ihtiyaç vardır.
Türkiye’nin bu siyasi tutarsızlık ve manipülasyondan kurtulması ancak daha bilinçli bir toplum, güçlü bir medya, hesap verebilir siyaset ve sağlam demokratik kurumlarla mümkün olabilir. Değişim, önce halkın bilinçlenmesiyle başlar, sonra siyaset de bu bilinçlenmeye ayak uydurmak zorunda kalır.