Kıtlık ve karne gerçekleri
Demokrat Partiyi yeregöğe sığdıramayanlar .....
10 Kasım 1938 günü varlığımız sebebi Atasını yitiren genç Türkiye Cumhuriyeti I. Dünya Savaşı ve bu savaşın başlamasının ardından büyük Erzincan depremi ile ağır bir ekonomik Buhran yaşıyordu. İyi bir öngörü ile savaşa katılmazken, sınırları daha sıkı kontrol için eli silah tutanların askere alınması nedeniyle tarımda üretim çöktü.
Başta ekmek olmak üzere birçok ürün karneye bağlandı. Savaşan ülkeler ihracatı yasakladığı için yurt dışından gelen ürünler durdu. Üretilen konservelere teneke bile bulunamıyordu. Çarşıda pazarda görülmemiş bir kaos hakimdi en temel ihtiyaç maddeleri karaborsacıların elindeydi. Girmediği savaş pahalılığın sebebimi ? sorusuyla vatandaşın öfkesi büyüyordu. Çok geçerli mazeret olmadan kimse çalıştığı iş yerini terk edemiyordu.
Fiyatlarını artıran kara borsacılara karşı amansız bir mücadele başladı, hemen her gün dükkanlara depolara baskınlar düzenleniyor, ele geçirilen stok ürün sahiplerine hapis, para ve sürgün cezaları verilsede halkın başta temel ihtiyaç maddelerine ulaşımı sağlanamadı. Muhalefetteki Demokrat Parti ‘Serbest Piyasa ekonomisi olmadıkça durum düzelmeyecek gelirsek milli korunma kanununu kaldıracağız’ vaad ediyordu.
Gittikçe bunalan halk 14 Mayıs 1950 seçimlerinde Demokrat Partiyi iktidara getirdi. Mucizevi şekilde ! ABD desteği hemen devreye girdi, çok kısa sürede ülkede bir anda müthiş bir bolluk ve bereket hakim oldu. İktidara geldikten hemen sonra Milli sanayii terk edildi, ithalat serbest bırakıldı, Marshall yardımlarıyla gelen traktör - pulluk gibi zirai makineler üst üste 2 yıl çok yüksek rekolt ile zirai mahsul bolluğuna kavuşmuş, artık herşey bollaşmıştı.
Fakat aklı selim ekonomistler Tıpkı bugün bütçe açığında olduğu gibi ithalatın hızla artmasının ÇOK YANLIŞ uyarısı yapmakta, liberasyon sisteminde yaşanacak tehlikeye dikkat çekerken, yetki sarhoşu iktidar eleştirilere şiddetle karşı çıkıyordu. Hesapsızca yapılan aşırı ithalat neticesinde çok kısa süren bolluk, 1953 yılında yerini yeniden kabusa bırakmıştı. Savaş döneminde biriktirilen önemli altın ve döviz rezervleri iki senede tükenmiş, kasası boş ülke bastıran buz gibi bir ayazda çırıl çıplak kalmıştı.
Ynı yıl ABD yeni başkanı Marshall planında değişiklik yapıp, artık Avrupaya nakit yardım yerine ağır faizli ekonomik destek kredileri sağlanacak haberi ile heryer kısa sürede eski savaş haline dönmüştü. Sorumsuz harcamayla kasası boşalan iktidar, piyasadaki yokluk - iğneden ipliğe her şeyin aşırı fiyatı artışı CHP iktidarını Karne yıllarını aratır olmuştu. Hesapsızca başlatılan yol ve altyapı çalışmalarıyla talan edilen, sadece Vatan caddesinde istimlakla 7 cami yıkan İktidar, yandaş müteahhitlerle İstanbul'un her tarafını şantiye haline getirirken başlatınan birçok İnşaat çimento ve demir bulunamadığından durdurulmuştu.
Piyasada çift Kurlu döviz sistemi oluşmuş döviz darlığı baş göstermeye başlayınca, İlk kez Hacı adayları gibi yurt dışına Eğitime gidecek öğrencilere, uluslararası müsabakalara gidecek milli sporcularımıza … döviz bulunamadı, tüm turistik Seyahatlere yasaklar konuldu. ABD film şirketleri bile paralarını alamadıkları için film göndermezken, ithal üründe vergiler aşırı şekilde artırıldı. Kara borsacılık ve stokçuluk tamamen Hükümetle ortak kaçakçıların eline geçmiş, Piyasayı onlar belirler olmuştu. Fabrikaların ürettiği malı koyacak ambalajı kalmamış, Hatta ihracaatta Karadenizin can suyu fındığı koyacak çuval bile kalmamıştı.
Yemenden gelen ! 40 yıllık hatırı olan kahve piyasadan çekilmiş, şeker satışları bir kiloyla sınırlandırılmış, elektrik idaresinin bile sadece birkaç günlük kömürü kalmıştı. Başbakan Menderes ve hükümeti, muhalefette iken yaptıkları eleştirilerin, bu kez tam aksini söyleyip, darlığın sebebi kendi aç gözlü yandaşları - kara borsacıları suçlamaya başlayıp, eleştirdiği CHP Milli korunma kanununu yeniden devreye soktu. Piyasaya tarihte görülmemiş müdahale başladı, her yerde dükkanlar, depolar ardiyeler - basılıyor satışta olmayan mallara el konulurken, sahiplerinin banka mevduatları - mal ve mülkleri de Müsadere ediliyordu.
Bugün yaşananlar benzeri, Hammadde bulamayanlar, ithalat belgesi - bir miktar döviz için günlerce bakanlıkların kapısında beklemeye başlamış, Hükümet köyden büyük kentlere aşırı göç olduğunu iddia ederek yeni yasa tasarıları hazırlarken, yoklukla gelen kontrol dışı fırsatçılık ve vurgunu Teftişe görevlilerin resmi evrakla el konulan ürünleri Kara borsada sattıkları ortaya çıkmıştı.
1950 sonlarına doğru bulunamayan binlerce ürün dışında Yedek parça - lastik olmadığı için özel araçların şehir dışına çıkışları yasaklandı, ülke genelinde birçok otobüs seferleri kaldırılıp - Benzin karneye bağlanırken ekmek de bulunamaz oldu. Artık dış borçlarını ödeyemeyecek durumda Demokrat Parti hükümeti ölüm fermanı - Moratoryum ve hemen ardından 4 Ağustos 1958 en büyük devalüasyon kararını aldı - Doları 2.l8 den 9 liraya zıpladı.
Dünya çapında saygın Türk ekonomistleri Mender hükümetini uyararak, üretimle tüketim arasında denge kurulmadığı takdirde, ne kadar önlem alınırsa alınsın piyasanın daha da kötüye gideceğini öngörürken, daha sonra popülist ‘Bakara – Makara’ din iman – yetmeyince vatan millet sakarya … türü politikalarla ülke: enflasyon - devalüasyon ve alım gücü sarmalından kurtulamayan - vatandaşın adeta kaderi haline gelecekti.
Diplomasız Ekonomist - Tek adam rejimi felakettir.