Mahvolmuş Türkiye tarifi …..
Zafer Partisi lideri, Ümit Özdağ, kamuoyunda bugüne kadar dillendirilmeyen çarpıcı iddiaları gündeme taşıdı. Türkiye’nin yakın çevresinde yaşanan gelişmelerin perde arkasına ışık tutarken, İsrail’in ve Batı’nın stratejik hamlelerine dikkat çekti. Özdağ’ın anlattıkları, yalnızca Suriye ve İran savaşlarını değil, Ortadoğu’da yapılan Gizli Operasyonlar ile Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı büyük tehlikeyi de gözler önüne seriyor.
Halep ve Şam’ın Düşüşü: Türkiye’nin Haberi Yoktu
Özdağ’a göre 21 Kasım’da İdlib’de HTŞ birliklerinin cep telefonları toplandı ve saldırıya hazırlık başladı. Özbek, Uygur ve Çeçen unsurlar ABD ve İsrail kontrolünde sahaya sürüldü. Türkiye’nin bilgisi olmadan 27 Kasım’da başlayan saldırı kısa sürede Halep’in düşmesine yol açtı.
Rusya, Esad rejimine verdiği desteği iki gün içinde çekti. Böylece ABD, HTŞ’ye Şam’a kadar ilerleme izni verdi. Ankara ancak 4 Aralık’ta, Hama’nın kuzeyinde HTŞ birlikleri mevzilenince tepki vermeye başladı. Kısa sürede Şam düştü ve “Suriye’nin fethi” diye sunulan süreç aslında üniter devletin parçalanmasının başlangıcı oldu.
İsrail–İran Çatışmasının Perde Arkası
Beşar Esad’ın devrilmesinin ardından İsrail, İran’a karşı saldırıya geçti. Daha ilk iki saatte İranlı 22 üst düzey generalin 21’i öldürüldü. Bu, Afgan mülteciler üzerinden alınan istihbaratla gerçekleşti. Ancak İran’ın füze saldırıları İsrail’i de ağır şekilde vurdu.
İsrail üçüncü günden itibaren ABD’den yardım istedi. Trump başta dirense de İsrail lobisinin baskısıyla Amerikan uçakları da savaşa katıldı. Özdağ’a göre İsrail’in tek başına kapasitesi sınırlı, fakat arkasında ABD ve İngiltere olduğu için etkili olabiliyor.
Lübnan ve Gazze: İsrail’in Saha Kayıpları
1 Ekim 2024’te İsrail, Lübnan’a girdi ancak 45 gün içinde Hizbullah’tan darbe yiyerek geri çekilmek zorunda kaldı. Kara savaşında beklenen hedefleri ele geçiremedi. İran’la da yalnızca 12 gün savaşabildi.
Bugün savaş yorgunu bir İsrail, hem Gazze’de hem Batı Şeria’da yeni saldırılara hazırlanıyor. Özdağ, “Kaynakları tükenmiş, yorgun ama saldırgan bir İsrail ile karşı karşıyayız” değerlendirmesini yaptı.
Türkiye–İsrail Arasında “Kontrollü Gerilim”
Ümit Özdağ’a göre Türkiye ile İsrail arasında büyük bir konvansiyonel savaş ihtimali düşük olsa da, iki ülke arasında uzun süredir süren jeopolitik çatışma var. İsrail’in hedefi, bölgede bir “Büyük Kürdistan” projesi.
2003’te Irak’ın kuzeyinden başlayan süreç, Suriye’nin kuzeyinde PKK yapılanmasını destekleyerek devam etti. Özdağ, AKP’nin 2011’den itibaren izlediği hatalı Suriye politikasının İsrail’in stratejik çıkarlarına hizmet ettiğini vurguladı.
En Büyük Tehlike: Sığınmacılar
Türkiye’nin en zayıf noktası, ülke içinde yaşayan milyonlarca sığınmacı ve kaçak. Özdağ, “Bir iç karışıklık çıkarılmak istenirse kullanılacak en büyük koz budur” diyerek uyarıyor. PKK ve YPG’nin bu kaosu destekleyeceğini, Mossad’ın da sığınmacılar üzerinden operasyon yürüttüğünü öne sürüyor.
Milli İstihbarat Akademisi’nin 2025’te yayımladığı raporda da benzer tespitlere yer verildi. Rapora göre Türkiye’nin güvenlik kurumları, ülkedeki yabancılarla ilgili istihbaratı sağlamakta yetersiz.
“Türkiye Hızla Savaşa Hazırlanmalı”
Özdağ, Türkiye’nin askeri ve politik olarak acilen hazırlanması gerektiğini belirterek şu adımları sıraladı:
- Kuvvet komutanlıklarının yeniden Genelkurmay’a bağlanması,
- Jandarma’nın TSK’ya entegre edilmesi,
- Hava savunma ve siber güvenliğin güçlendirilmesi,
- Zırhlı birliklerin modernize edilmesi,
- Türk savaş filosunun Milgem projesiyle daha da geliştirilmesi.
“Bugün ihtiyaç duyduğumuz şey uçak gemisi değil, güçlü zırhlı tugaylardır” diyerek öncelikleri sıraladı.
Üniter Devletin Savunusu
Özdağ, Türkiye’nin etnik fay hatları üzerinden parçalanmak istendiğini savunarak, Atatürk’ün kurduğu milli ve üniter devletin korunması gerektiğini vurguladı. “Türkiye Türktür, Türk kalacak” sözleriyle çizgilerini ortaya koydu.
Mağduriyet edebiyatı üzerinden “Türk–Kürt–Arap Yugoslavyası” projesine izin vermeyeceklerini, gerçek mağdurların çiftçiler, işçiler, emekliler ve dul-yetimler olduğunu söyledi.
“Mustafa Kemal’in Askerleriyiz”
Zafer Partisi lideri, Türkiye’nin her yerinde mitingler, paneller, toplantılar düzenleyeceklerini açıkladı. Tarihten örnekler vererek, Cumhuriyet’in kuruluş felsefesine sadık kalacaklarını dile getirdi.
Konuşmasını “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sözleriyle bitiren Özdağ, hem içerideki hem dışarıdaki tehditlere karşı mücadelenin devam edeceğini vurguladı.
Mahvolmuş Türkiye tarifi ….. Zafer Partisi lideri, Ümit Özdağ, kamuoyunda bugüne kadar dillendirilmeyen çarpıcı iddiaları gündeme taşıdı. Türkiye’nin yakın çevresinde yaşanan gelişmelerin perde arkasına ışık tutarken, İsrail’in ve Batı’nın stratejik hamlelerine dikkat çekti. Özdağ’ın anlattıkları, yalnızca Suriye ve İran savaşlarını değil, Ortadoğu’da yapılan Gizli Operasyonlar ile Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı büyük tehlikeyi de gözler önüne seriyor.
Halep ve Şam’ın Düşüşü: Türkiye’nin Haberi Yoktu
Özdağ’a göre 21 Kasım’da İdlib’de HTŞ birliklerinin cep telefonları toplandı ve saldırıya hazırlık başladı. Özbek, Uygur ve Çeçen unsurlar ABD ve İsrail kontrolünde sahaya sürüldü. Türkiye’nin bilgisi olmadan 27 Kasım’da başlayan saldırı kısa sürede Halep’in düşmesine yol açtı.
Rusya, Esad rejimine verdiği desteği iki gün içinde çekti. Böylece ABD, HTŞ’ye Şam’a kadar ilerleme izni verdi. Ankara ancak 4 Aralık’ta, Hama’nın kuzeyinde HTŞ birlikleri mevzilenince tepki vermeye başladı. Kısa sürede Şam düştü ve “Suriye’nin fethi” diye sunulan süreç aslında üniter devletin parçalanmasının başlangıcı oldu.
İsrail–İran Çatışmasının Perde Arkası
Beşar Esad’ın devrilmesinin ardından İsrail, İran’a karşı saldırıya geçti. Daha ilk iki saatte İranlı 22 üst düzey generalin 21’i öldürüldü. Bu, Afgan mülteciler üzerinden alınan istihbaratla gerçekleşti. Ancak İran’ın füze saldırıları İsrail’i de ağır şekilde vurdu.
İsrail üçüncü günden itibaren ABD’den yardım istedi. Trump başta dirense de İsrail lobisinin baskısıyla Amerikan uçakları da savaşa katıldı. Özdağ’a göre İsrail’in tek başına kapasitesi sınırlı, fakat arkasında ABD ve İngiltere olduğu için etkili olabiliyor.
Lübnan ve Gazze: İsrail’in Saha Kayıpları
1 Ekim 2024’te İsrail, Lübnan’a girdi ancak 45 gün içinde Hizbullah’tan darbe yiyerek geri çekilmek zorunda kaldı. Kara savaşında beklenen hedefleri ele geçiremedi. İran’la da yalnızca 12 gün savaşabildi.
Bugün savaş yorgunu bir İsrail, hem Gazze’de hem Batı Şeria’da yeni saldırılara hazırlanıyor. Özdağ, “Kaynakları tükenmiş, yorgun ama saldırgan bir İsrail ile karşı karşıyayız” değerlendirmesini yaptı.
Türkiye–İsrail Arasında “Kontrollü Gerilim”
Ümit Özdağ’a göre Türkiye ile İsrail arasında büyük bir konvansiyonel savaş ihtimali düşük olsa da, iki ülke arasında uzun süredir süren jeopolitik çatışma var. İsrail’in hedefi, bölgede bir “Büyük Kürdistan” projesi.
2003’te Irak’ın kuzeyinden başlayan süreç, Suriye’nin kuzeyinde PKK yapılanmasını destekleyerek devam etti. Özdağ, AKP’nin 2011’den itibaren izlediği hatalı Suriye politikasının İsrail’in stratejik çıkarlarına hizmet ettiğini vurguladı.
En Büyük Tehlike: Sığınmacılar
Türkiye’nin en zayıf noktası, ülke içinde yaşayan milyonlarca sığınmacı ve kaçak. Özdağ, “Bir iç karışıklık çıkarılmak istenirse kullanılacak en büyük koz budur” diyerek uyarıyor. PKK ve YPG’nin bu kaosu destekleyeceğini, Mossad’ın da sığınmacılar üzerinden operasyon yürüttüğünü öne sürüyor.
Milli İstihbarat Akademisi’nin 2025’te yayımladığı raporda da benzer tespitlere yer verildi. Rapora göre Türkiye’nin güvenlik kurumları, ülkedeki yabancılarla ilgili istihbaratı sağlamakta yetersiz.
“Türkiye Hızla Savaşa Hazırlanmalı”
Özdağ, Türkiye’nin askeri ve politik olarak acilen hazırlanması gerektiğini belirterek şu adımları sıraladı:
- Kuvvet komutanlıklarının yeniden Genelkurmay’a bağlanması,
- Jandarma’nın TSK’ya entegre edilmesi,
- Hava savunma ve siber güvenliğin güçlendirilmesi,
- Zırhlı birliklerin modernize edilmesi,
- Türk savaş filosunun Milgem projesiyle daha da geliştirilmesi.
“Bugün ihtiyaç duyduğumuz şey uçak gemisi değil, güçlü zırhlı tugaylardır” diyerek öncelikleri sıraladı.
Üniter Devletin Savunusu
Özdağ, Türkiye’nin etnik fay hatları üzerinden parçalanmak istendiğini savunarak, Atatürk’ün kurduğu milli ve üniter devletin korunması gerektiğini vurguladı. “Türkiye Türktür, Türk kalacak” sözleriyle çizgilerini ortaya koydu.
Mağduriyet edebiyatı üzerinden “Türk–Kürt–Arap Yugoslavyası” projesine izin vermeyeceklerini, gerçek mağdurların çiftçiler, işçiler, emekliler ve dul-yetimler olduğunu söyledi.
“Mustafa Kemal’in Askerleriyiz”
Zafer Partisi lideri, Türkiye’nin her yerinde mitingler, paneller, toplantılar düzenleyeceklerini açıkladı. Tarihten örnekler vererek, Cumhuriyet’in kuruluş felsefesine sadık kalacaklarını dile getirdi.
Konuşmasını “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sözleriyle bitiren Özdağ, hem içerideki hem dışarıdaki tehditlere karşı mücadelenin devam edeceğini vurguladı.
Mahvolmuş Türkiye tarifi ….. Zafer Partisi lideri, Ümit Özdağ, kamuoyunda bugüne kadar dillendirilmeyen çarpıcı iddiaları gündeme taşıdı. Türkiye’nin yakın çevresinde yaşanan gelişmelerin perde arkasına ışık tutarken, İsrail’in ve Batı’nın stratejik hamlelerine dikkat çekti. Özdağ’ın anlattıkları, yalnızca Suriye ve İran savaşlarını değil, Ortadoğu’da yapılan Gizli Operasyonlar ile Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı büyük tehlikeyi de gözler önüne seriyor.
Halep ve Şam’ın Düşüşü: Türkiye’nin Haberi Yoktu
Özdağ’a göre 21 Kasım’da İdlib’de HTŞ birliklerinin cep telefonları toplandı ve saldırıya hazırlık başladı. Özbek, Uygur ve Çeçen unsurlar ABD ve İsrail kontrolünde sahaya sürüldü. Türkiye’nin bilgisi olmadan 27 Kasım’da başlayan saldırı kısa sürede Halep’in düşmesine yol açtı.
Rusya, Esad rejimine verdiği desteği iki gün içinde çekti. Böylece ABD, HTŞ’ye Şam’a kadar ilerleme izni verdi. Ankara ancak 4 Aralık’ta, Hama’nın kuzeyinde HTŞ birlikleri mevzilenince tepki vermeye başladı. Kısa sürede Şam düştü ve “Suriye’nin fethi” diye sunulan süreç aslında üniter devletin parçalanmasının başlangıcı oldu.
İsrail–İran Çatışmasının Perde Arkası
Beşar Esad’ın devrilmesinin ardından İsrail, İran’a karşı saldırıya geçti. Daha ilk iki saatte İranlı 22 üst düzey generalin 21’i öldürüldü. Bu, Afgan mülteciler üzerinden alınan istihbaratla gerçekleşti. Ancak İran’ın füze saldırıları İsrail’i de ağır şekilde vurdu.
İsrail üçüncü günden itibaren ABD’den yardım istedi. Trump başta dirense de İsrail lobisinin baskısıyla Amerikan uçakları da savaşa katıldı. Özdağ’a göre İsrail’in tek başına kapasitesi sınırlı, fakat arkasında ABD ve İngiltere olduğu için etkili olabiliyor.
Lübnan ve Gazze: İsrail’in Saha Kayıpları
1 Ekim 2024’te İsrail, Lübnan’a girdi ancak 45 gün içinde Hizbullah’tan darbe yiyerek geri çekilmek zorunda kaldı. Kara savaşında beklenen hedefleri ele geçiremedi. İran’la da yalnızca 12 gün savaşabildi.
Bugün savaş yorgunu bir İsrail, hem Gazze’de hem Batı Şeria’da yeni saldırılara hazırlanıyor. Özdağ, “Kaynakları tükenmiş, yorgun ama saldırgan bir İsrail ile karşı karşıyayız” değerlendirmesini yaptı.
Türkiye–İsrail Arasında “Kontrollü Gerilim”
Ümit Özdağ’a göre Türkiye ile İsrail arasında büyük bir konvansiyonel savaş ihtimali düşük olsa da, iki ülke arasında uzun süredir süren jeopolitik çatışma var. İsrail’in hedefi, bölgede bir “Büyük Kürdistan” projesi.
2003’te Irak’ın kuzeyinden başlayan süreç, Suriye’nin kuzeyinde PKK yapılanmasını destekleyerek devam etti. Özdağ, AKP’nin 2011’den itibaren izlediği hatalı Suriye politikasının İsrail’in stratejik çıkarlarına hizmet ettiğini vurguladı.
En Büyük Tehlike: Sığınmacılar
Türkiye’nin en zayıf noktası, ülke içinde yaşayan milyonlarca sığınmacı ve kaçak. Özdağ, “Bir iç karışıklık çıkarılmak istenirse kullanılacak en büyük koz budur” diyerek uyarıyor. PKK ve YPG’nin bu kaosu destekleyeceğini, Mossad’ın da sığınmacılar üzerinden operasyon yürüttüğünü öne sürüyor.
Milli İstihbarat Akademisi’nin 2025’te yayımladığı raporda da benzer tespitlere yer verildi. Rapora göre Türkiye’nin güvenlik kurumları, ülkedeki yabancılarla ilgili istihbaratı sağlamakta yetersiz.
“Türkiye Hızla Savaşa Hazırlanmalı”
Özdağ, Türkiye’nin askeri ve politik olarak acilen hazırlanması gerektiğini belirterek şu adımları sıraladı:
- Kuvvet komutanlıklarının yeniden Genelkurmay’a bağlanması,
- Jandarma’nın TSK’ya entegre edilmesi,
- Hava savunma ve siber güvenliğin güçlendirilmesi,
- Zırhlı birliklerin modernize edilmesi,
- Türk savaş filosunun Milgem projesiyle daha da geliştirilmesi.
“Bugün ihtiyaç duyduğumuz şey uçak gemisi değil, güçlü zırhlı tugaylardır” diyerek öncelikleri sıraladı.
Üniter Devletin Savunusu
Özdağ, Türkiye’nin etnik fay hatları üzerinden parçalanmak istendiğini savunarak, Atatürk’ün kurduğu milli ve üniter devletin korunması gerektiğini vurguladı. “Türkiye Türktür, Türk kalacak” sözleriyle çizgilerini ortaya koydu.
Mağduriyet edebiyatı üzerinden “Türk–Kürt–Arap Yugoslavyası” projesine izin vermeyeceklerini, gerçek mağdurların çiftçiler, işçiler, emekliler ve dul-yetimler olduğunu söyledi.
“Mustafa Kemal’in Askerleriyiz”
Zafer Partisi lideri, Türkiye’nin her yerinde mitingler, paneller, toplantılar düzenleyeceklerini açıkladı. Tarihten örnekler vererek, Cumhuriyet’in kuruluş felsefesine sadık kalacaklarını dile getirdi.
Konuşmasını “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sözleriyle bitiren Özdağ, hem içerideki hem dışarıdaki tehditlere karşı mücadelenin devam edeceğini vurguladı.