Mersin escort Bodrum escort Bursa escort

Tuzla russian escort Alanya russian escort Kayseri russian escort Antalya russian escort Diyarbakır russian escort Anadolu yakası russian escort Adana russian escort Ataşehir russian escort Şirinevler russian escort Beylikdüzü russian escort Halkalı russian escort Maltepe russian escort Ümraniye russian escort Samsun russian escort Avcılar russian escort Pendik russian escort Beylikdüzü russian escort Maltepe russian escort Ümraniye russian escort Mersin russian escort Avrupa yakası russian escort Kocaeli russian escort Bodrum russian escort Bakırköy russian escort Kadıköy russian escort İzmir russian escort bayan Beşiktaş russian escort Eskişehir russian escort Bursa russian escort Şişli russian escort Şişli russian escort russian escort İzmir Gaziantep russian escort Ankara russian escort Denizli russian escort Samsun escort kızlar Malatya russian escort İzmir russian escorts Samsun russian escort

Guymak
Sitenin sağında bir giydirme reklam
eleştiri
Köşe Yazarı
eleştiri
 

isyan öncesi tuhaf durumlar gibi

          Hukuk Darbesi: Yargının Yargıya Müdahalesi Türkiye yine bir hukuk tartışmasının tam ortasında. İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin CHP - İl başkanlığı seçimleri için verdiği ara karar, sadece bir dava dosyasının değil, bütün bir hukuk sisteminin tartışmaya açılmasına yol açtı. Çünkü mesele basit bir prosedür değil; Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) kesin hüküm niteliğindeki kararını tanımayan bir mahkemenin çıkışı, “hukuk darbesi” olarak niteleniyor. Bu ülkede daha önce de benzer şeyler yaşandı. Örneğin: Can Atalay davasında Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali kararları hiçe sayıldı. Şimdi de seçim hukukunun tek yetkilisi YSK’nın verdiği karara yerel bir mahkeme ANARŞİ yaratmak istercesine “ben tanımıyorum” diyebiliyor. Adaletin kendisi kendi kararını yok sayarsa geriye hangi güven kalır? CHP ve Kayyum Senaryoları CHP cephesinde işin içine bir de siyasi manevralar girdi. Tıpkı 13 seçim kaybettiği halde utanmadan hala tekrardan CHP başına gelmek isteyen Kemal Kılıçdaroğlu rezaleti gibi,  Gürsel Tekin’in tam da bu süreçte yeniden partiye kaydolması, aidat yatırması “büyük tesadüf mü, yoksa önceden bilinen bir plan mı?” sorularını gündeme taşıdı. Tesadüf olabilir mi? Belki. Ama siyaset sahnesinde tesadüfler genellikle planlı hamlelerin gölgesinde kalır. Özgür Özel’in çok doğru “Bu karar hukuken yok hükmündedir” sözleri ve daha ileri gidip, AKePe’li Cumhurbaşkanı Tayyib’e “erkeksen 2 Kasım’da seçim yap, ben genel başkanlığı bırakırım” Cesur çıkışı, kendi anketlerinde bile yerlerde sürünen AKePe için PANİK butonuna basıldı anlamına gelir.  Fakat Mafya + Devlet elele talan edili mahvedilmiş ülkede, yeniden kürt S’açılımına umut bağlamış AKePe iktidarının mevcut koşullarda seçime gitmeyi hiç göze alamayacağı besbelli. Yargının Gölgesinde Siyaset Türkiye’de yıllardır tekrarlanan tabloda Yargı siyasetin gölgesine sıkışıyor. Hiçbir hukuk devletinde görülmez – akıl almaz bir şekilde , Türkiye’deki Yerel mahkemeler Anayasa Mahkemesi’ni tanımıyor, YSK kararlarını yok sayıyor. Bu durum sadece hukuku değil, ekonomiyi de çökertiyor. Çünkü yatırımcının da vatandaşın da ilk baktığı şey güven ve onun vereceği yatırım huzuru. Hukukun olmadığı yerde güven de olmaz. Güvenin olmadığı yerde ise ülke fakirleşir, küçük bir azınlık zenginleşir. Bir hukukçunun dediği gibi “Adaletin işlemediği yerde devletin direği çöker” Bugün yaşadığımız kriz, tam da bu çivileri çıkmış direğin – adalet mafyasına teslimiyetle feci şekilde YOKOLUŞ benzeri sallandığını gösteriyor. Kamu Vicdanı ve Gelecek Kaygısı Sokaktaki vatandaşa sorun; aHaber benzeri Yandaş Yalaka Yoz - 3Y medyasını izleyeen AKePe seçmeni dahi bu tabloyu adaletsiz buluyor. Çünkü Tamamıyla Mafya + Devlet elele TALAN düzeninde bile sağ kalabildiği kadarıyla – azda olsa kamu vicdanı hâlâ yaşıyor. İnsanlar sahte delilleri, siyasi davaları, tutuklu yargılamaları daha önce olduğu gibi affetmiyor. 12 Eylül’ü, Ergenekon-Balyoz süreçlerini, yapılan haksızlıkları bugün bile asla kimsenin hafızalarından silinmedi. Ve işte tam da bu yüzden, iktidar değiştiğinde bugünkü kararları veren hakimlerin de hesap vermek zorunda kalacağı – mahkeme edilip ASILACAKLARI konuşuluyor. Belki de asıl panik buradan kaynaklanıyor. Çünkü koltuğun gücü bitince geriye yalnızca “temiz isim” kalıyor. Aşık Veysel’in “Dünya bir pazar yeri, yıllarca uğraştım, üç metre bez aldım gidiyorum” dediği gibi: İnsan geride ne villa bırakır ne banka hesabı… Yalnızca namusuyla anılır ya da utancıyla. Bu yaşananlar, sadece bir partinin iç meselesi değil. Ankara’da ülkemizi rencide eder HAYSİYETSİZ tavırları ile ünlü ABD Türkiye Büyük elçisi, aynı zamanda Suriye ve Orta Doğu oda yetmezmiş gibi - Ukrainya Anlaşmalarında bile maydonoz olan Özel temsilci – YAHUDİ Tom Barak, Türkiye Cumhuriyeti Devletine ayar verircesine, alenen PKK – YPG avukatlığını yapar KÜSTAH söylemleri ile, İŞGAL ALTINDA – çok yakında S’açılım senaryolarıyla parçalanacak gibi görünümlü ülkede, toplumun vicdanıyla ilgili. Eğer hukuk gerçekten AKePe siyasetinin sopası olmaya devam ederse, sadece partiler değil, hepimiz kaybederiz. Ama eğer adalet yeniden tesis edilirse, o zaman belki çocuklarımız, torunlarımız için hâlâ umut vardır. Namusu üzerine koruyacağına yemin ettiği halde ANAYASAYI – Mahkemesinin kararlarını TANIMIYORUM diyebilen DİPLOMASIZ AKePe’li cumhurbaşkanı gibi şayet CHP’de ‘kıytırık mahkemelerin Kararlarını tanımıyorum’ diye isyan başlatır, Belediyeleri işgal eder Polisle karşı karşıya gelirse GEZİ benzeri çok büyük sonu felaketlerle bitebilir olaylar yaşanacağı kesin. İstenen: Yandaş çetelerle ülke talanına son ve Adalet, adalet, adalet…   Hukuk Darbesi: Yargının Yargıya Müdahalesi Türkiye yine bir hukuk tartışmasının tam ortasında. İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin CHP - İl başkanlığı seçimleri için verdiği ara karar, sadece bir dava dosyasının değil, bütün bir hukuk sisteminin tartışmaya açılmasına yol açtı. Çünkü mesele basit bir prosedür değil; Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) kesin hüküm niteliğindeki kararını tanımayan bir mahkemenin çıkışı, “hukuk darbesi” olarak niteleniyor. Bu ülkede daha önce de benzer şeyler yaşandı. Örneğin: Can Atalay davasında Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali kararları hiçe sayıldı. Şimdi de seçim hukukunun tek yetkilisi YSK’nın verdiği karara yerel bir mahkeme ANARŞİ yaratmak istercesine “ben tanımıyorum” diyebiliyor. Adaletin kendisi kendi kararını yok sayarsa geriye hangi güven kalır? CHP ve Kayyum Senaryoları CHP cephesinde işin içine bir de siyasi manevralar girdi. Tıpkı 13 seçim kaybettiği halde utanmadan hala tekrardan CHP başına gelmek isteyen Kemal Kılıçdaroğlu rezaleti gibi,  Gürsel Tekin’in tam da bu süreçte yeniden partiye kaydolması, aidat yatırması “büyük tesadüf mü, yoksa önceden bilinen bir plan mı?” sorularını gündeme taşıdı. Tesadüf olabilir mi? Belki. Ama siyaset sahnesinde tesadüfler genellikle planlı hamlelerin gölgesinde kalır. Özgür Özel’in çok doğru “Bu karar hukuken yok hükmündedir” sözleri ve daha ileri gidip, AKePe’li Cumhurbaşkanı Tayyib’e “erkeksen 2 Kasım’da seçim yap, ben genel başkanlığı bırakırım” Cesur çıkışı, kendi anketlerinde bile yerlerde sürünen AKePe için PANİK butonuna basıldı anlamına gelir.  Fakat Mafya + Devlet elele talan edili mahvedilmiş ülkede, yeniden kürt S’açılımına umut bağlamış AKePe iktidarının mevcut koşullarda seçime gitmeyi hiç göze alamayacağı besbelli. Yargının Gölgesinde Siyaset Türkiye’de yıllardır tekrarlanan tabloda Yargı siyasetin gölgesine sıkışıyor. Hiçbir hukuk devletinde görülmez – akıl almaz bir şekilde , Türkiye’deki Yerel mahkemeler Anayasa Mahkemesi’ni tanımıyor, YSK kararlarını yok sayıyor. Bu durum sadece hukuku değil, ekonomiyi de çökertiyor. Çünkü yatırımcının da vatandaşın da ilk baktığı şey güven ve onun vereceği yatırım huzuru. Hukukun olmadığı yerde güven de olmaz. Güvenin olmadığı yerde ise ülke fakirleşir, küçük bir azınlık zenginleşir. Bir hukukçunun dediği gibi “Adaletin işlemediği yerde devletin direği çöker” Bugün yaşadığımız kriz, tam da bu çivileri çıkmış direğin – adalet mafyasına teslimiyetle feci şekilde YOKOLUŞ benzeri sallandığını gösteriyor. Kamu Vicdanı ve Gelecek Kaygısı Sokaktaki vatandaşa sorun; aHaber benzeri Yandaş Yalaka Yoz - 3Y medyasını izleyeen AKePe seçmeni dahi bu tabloyu adaletsiz buluyor. Çünkü Tamamıyla Mafya + Devlet elele TALAN düzeninde bile sağ kalabildiği kadarıyla – azda olsa kamu vicdanı hâlâ yaşıyor. İnsanlar sahte delilleri, siyasi davaları, tutuklu yargılamaları daha önce olduğu gibi affetmiyor. 12 Eylül’ü, Ergenekon-Balyoz süreçlerini, yapılan haksızlıkları bugün bile asla kimsenin hafızalarından silinmedi. Ve işte tam da bu yüzden, iktidar değiştiğinde bugünkü kararları veren hakimlerin de hesap vermek zorunda kalacağı – mahkeme edilip ASILACAKLARI konuşuluyor. Belki de asıl panik buradan kaynaklanıyor. Çünkü koltuğun gücü bitince geriye yalnızca “temiz isim” kalıyor. Aşık Veysel’in “Dünya bir pazar yeri, yıllarca uğraştım, üç metre bez aldım gidiyorum” dediği gibi: İnsan geride ne villa bırakır ne banka hesabı… Yalnızca namusuyla anılır ya da utancıyla. Bu yaşananlar, sadece bir partinin iç meselesi değil. Ankara’da ülkemizi rencide eder HAYSİYETSİZ tavırları ile ünlü ABD Türkiye Büyük elçisi, aynı zamanda Suriye ve Orta Doğu oda yetmezmiş gibi - Ukrainya Anlaşmalarında bile maydonoz olan Özel temsilci – YAHUDİ Tom Barak, Türkiye Cumhuriyeti Devletine ayar verircesine, alenen PKK – YPG avukatlığını yapar KÜSTAH söylemleri ile, İŞGAL ALTINDA – çok yakında S’açılım senaryolarıyla parçalanacak gibi görünümlü ülkede, toplumun vicdanıyla ilgili. Eğer hukuk gerçekten AKePe siyasetinin sopası olmaya devam ederse, sadece partiler değil, hepimiz kaybederiz. Ama eğer adalet yeniden tesis edilirse, o zaman belki çocuklarımız, torunlarımız için hâlâ umut vardır. Namusu üzerine koruyacağına yemin ettiği halde ANAYASAYI – Mahkemesinin kararlarını TANIMIYORUM diyebilen DİPLOMASIZ AKePe’li cumhurbaşkanı gibi şayet CHP’de ‘kıytırık mahkemelerin Kararlarını tanımıyorum’ diye isyan başlatır, Belediyeleri işgal eder Polisle karşı karşıya gelirse GEZİ benzeri çok büyük sonu felaketlerle bitebilir olaylar yaşanacağı kesin. İstenen: Yandaş çetelerle ülke talanına son ve Adalet, adalet, adalet…  

isyan öncesi tuhaf durumlar gibi

 

 

 

 

 

Hukuk Darbesi: Yargının Yargıya Müdahalesi

Türkiye yine bir hukuk tartışmasının tam ortasında. İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin CHP - İl başkanlığı seçimleri için verdiği ara karar, sadece bir dava dosyasının değil, bütün bir hukuk sisteminin tartışmaya açılmasına yol açtı. Çünkü mesele basit bir prosedür değil; Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) kesin hüküm niteliğindeki kararını tanımayan bir mahkemenin çıkışı, “hukuk darbesi” olarak niteleniyor.

Bu ülkede daha önce de benzer şeyler yaşandı. Örneğin: Can Atalay davasında Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali kararları hiçe sayıldı. Şimdi de seçim hukukunun tek yetkilisi YSK’nın verdiği karara yerel bir mahkeme ANARŞİ yaratmak istercesine “ben tanımıyorum” diyebiliyor. Adaletin kendisi kendi kararını yok sayarsa geriye hangi güven kalır?

CHP ve Kayyum Senaryoları

CHP cephesinde işin içine bir de siyasi manevralar girdi. Tıpkı 13 seçim kaybettiği halde utanmadan hala tekrardan CHP başına gelmek isteyen Kemal Kılıçdaroğlu rezaleti gibi,  Gürsel Tekin’in tam da bu süreçte yeniden partiye kaydolması, aidat yatırması “büyük tesadüf mü, yoksa önceden bilinen bir plan mı?” sorularını gündeme taşıdı. Tesadüf olabilir mi? Belki. Ama siyaset sahnesinde tesadüfler genellikle planlı hamlelerin gölgesinde kalır.

Özgür Özel’in çok doğru “Bu karar hukuken yok hükmündedir” sözleri ve daha ileri gidip, AKePe’li Cumhurbaşkanı Tayyib’e “erkeksen 2 Kasım’da seçim yap, ben genel başkanlığı bırakırım” Cesur çıkışı, kendi anketlerinde bile yerlerde sürünen AKePe için PANİK butonuna basıldı anlamına gelir.  Fakat Mafya + Devlet elele talan edili mahvedilmiş ülkede, yeniden kürt S’açılımına umut bağlamış AKePe iktidarının mevcut koşullarda seçime gitmeyi hiç göze alamayacağı besbelli.

Yargının Gölgesinde Siyaset

Türkiye’de yıllardır tekrarlanan tabloda Yargı siyasetin gölgesine sıkışıyor. Hiçbir hukuk devletinde görülmez – akıl almaz bir şekilde , Türkiye’deki Yerel mahkemeler Anayasa Mahkemesi’ni tanımıyor, YSK kararlarını yok sayıyor. Bu durum sadece hukuku değil, ekonomiyi de çökertiyor. Çünkü yatırımcının da vatandaşın da ilk baktığı şey güven ve onun vereceği yatırım huzuru. Hukukun olmadığı yerde güven de olmaz. Güvenin olmadığı yerde ise ülke fakirleşir, küçük bir azınlık zenginleşir.

Bir hukukçunun dediği gibi “Adaletin işlemediği yerde devletin direği çöker” Bugün yaşadığımız kriz, tam da bu çivileri çıkmış direğin – adalet mafyasına teslimiyetle feci şekilde YOKOLUŞ benzeri sallandığını gösteriyor.

Kamu Vicdanı ve Gelecek Kaygısı

Sokaktaki vatandaşa sorun; aHaber benzeri Yandaş Yalaka Yoz - 3Y medyasını izleyeen AKePe seçmeni dahi bu tabloyu adaletsiz buluyor. Çünkü Tamamıyla Mafya + Devlet elele TALAN düzeninde bile sağ kalabildiği kadarıyla – azda olsa kamu vicdanı hâlâ yaşıyor. İnsanlar sahte delilleri, siyasi davaları, tutuklu yargılamaları daha önce olduğu gibi affetmiyor. 12 Eylül’ü, Ergenekon-Balyoz süreçlerini, yapılan haksızlıkları bugün bile asla kimsenin hafızalarından silinmedi.

Ve işte tam da bu yüzden, iktidar değiştiğinde bugünkü kararları veren hakimlerin de hesap vermek zorunda kalacağı – mahkeme edilip ASILACAKLARI konuşuluyor. Belki de asıl panik buradan kaynaklanıyor. Çünkü koltuğun gücü bitince geriye yalnızca “temiz isim” kalıyor. Aşık Veysel’in “Dünya bir pazar yeri, yıllarca uğraştım, üç metre bez aldım gidiyorum” dediği gibi: İnsan geride ne villa bırakır ne banka hesabı… Yalnızca namusuyla anılır ya da utancıyla.

Bu yaşananlar, sadece bir partinin iç meselesi değil. Ankara’da ülkemizi rencide eder HAYSİYETSİZ tavırları ile ünlü ABD Türkiye Büyük elçisi, aynı zamanda Suriye ve Orta Doğu oda yetmezmiş gibi - Ukrainya Anlaşmalarında bile maydonoz olan Özel temsilci – YAHUDİ Tom Barak, Türkiye Cumhuriyeti Devletine ayar verircesine, alenen PKK – YPG avukatlığını yapar KÜSTAH söylemleri ile, İŞGAL ALTINDA – çok yakında S’açılım senaryolarıyla parçalanacak gibi görünümlü ülkede, toplumun vicdanıyla ilgili. Eğer hukuk gerçekten AKePe siyasetinin sopası olmaya devam ederse, sadece partiler değil, hepimiz kaybederiz. Ama eğer adalet yeniden tesis edilirse, o zaman belki çocuklarımız, torunlarımız için hâlâ umut vardır.

Namusu üzerine koruyacağına yemin ettiği halde ANAYASAYI – Mahkemesinin kararlarını TANIMIYORUM diyebilen DİPLOMASIZ AKePe’li cumhurbaşkanı gibi şayet CHP’de ‘kıytırık mahkemelerin Kararlarını tanımıyorum’ diye isyan başlatır, Belediyeleri işgal eder Polisle karşı karşıya gelirse GEZİ benzeri çok büyük sonu felaketlerle bitebilir olaylar yaşanacağı kesin.

İstenen: Yandaş çetelerle ülke talanına son ve Adalet, adalet, adalet…

 

Hukuk Darbesi: Yargının Yargıya Müdahalesi

Türkiye yine bir hukuk tartışmasının tam ortasında. İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin CHP - İl başkanlığı seçimleri için verdiği ara karar, sadece bir dava dosyasının değil, bütün bir hukuk sisteminin tartışmaya açılmasına yol açtı. Çünkü mesele basit bir prosedür değil; Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) kesin hüküm niteliğindeki kararını tanımayan bir mahkemenin çıkışı, “hukuk darbesi” olarak niteleniyor.

Bu ülkede daha önce de benzer şeyler yaşandı. Örneğin: Can Atalay davasında Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali kararları hiçe sayıldı. Şimdi de seçim hukukunun tek yetkilisi YSK’nın verdiği karara yerel bir mahkeme ANARŞİ yaratmak istercesine “ben tanımıyorum” diyebiliyor. Adaletin kendisi kendi kararını yok sayarsa geriye hangi güven kalır?

CHP ve Kayyum Senaryoları

CHP cephesinde işin içine bir de siyasi manevralar girdi. Tıpkı 13 seçim kaybettiği halde utanmadan hala tekrardan CHP başına gelmek isteyen Kemal Kılıçdaroğlu rezaleti gibi,  Gürsel Tekin’in tam da bu süreçte yeniden partiye kaydolması, aidat yatırması “büyük tesadüf mü, yoksa önceden bilinen bir plan mı?” sorularını gündeme taşıdı. Tesadüf olabilir mi? Belki. Ama siyaset sahnesinde tesadüfler genellikle planlı hamlelerin gölgesinde kalır.

Özgür Özel’in çok doğru “Bu karar hukuken yok hükmündedir” sözleri ve daha ileri gidip, AKePe’li Cumhurbaşkanı Tayyib’e “erkeksen 2 Kasım’da seçim yap, ben genel başkanlığı bırakırım” Cesur çıkışı, kendi anketlerinde bile yerlerde sürünen AKePe için PANİK butonuna basıldı anlamına gelir.  Fakat Mafya + Devlet elele talan edili mahvedilmiş ülkede, yeniden kürt S’açılımına umut bağlamış AKePe iktidarının mevcut koşullarda seçime gitmeyi hiç göze alamayacağı besbelli.

Yargının Gölgesinde Siyaset

Türkiye’de yıllardır tekrarlanan tabloda Yargı siyasetin gölgesine sıkışıyor. Hiçbir hukuk devletinde görülmez – akıl almaz bir şekilde , Türkiye’deki Yerel mahkemeler Anayasa Mahkemesi’ni tanımıyor, YSK kararlarını yok sayıyor. Bu durum sadece hukuku değil, ekonomiyi de çökertiyor. Çünkü yatırımcının da vatandaşın da ilk baktığı şey güven ve onun vereceği yatırım huzuru. Hukukun olmadığı yerde güven de olmaz. Güvenin olmadığı yerde ise ülke fakirleşir, küçük bir azınlık zenginleşir.

Bir hukukçunun dediği gibi “Adaletin işlemediği yerde devletin direği çöker” Bugün yaşadığımız kriz, tam da bu çivileri çıkmış direğin – adalet mafyasına teslimiyetle feci şekilde YOKOLUŞ benzeri sallandığını gösteriyor.

Kamu Vicdanı ve Gelecek Kaygısı

Sokaktaki vatandaşa sorun; aHaber benzeri Yandaş Yalaka Yoz - 3Y medyasını izleyeen AKePe seçmeni dahi bu tabloyu adaletsiz buluyor. Çünkü Tamamıyla Mafya + Devlet elele TALAN düzeninde bile sağ kalabildiği kadarıyla – azda olsa kamu vicdanı hâlâ yaşıyor. İnsanlar sahte delilleri, siyasi davaları, tutuklu yargılamaları daha önce olduğu gibi affetmiyor. 12 Eylül’ü, Ergenekon-Balyoz süreçlerini, yapılan haksızlıkları bugün bile asla kimsenin hafızalarından silinmedi.

Ve işte tam da bu yüzden, iktidar değiştiğinde bugünkü kararları veren hakimlerin de hesap vermek zorunda kalacağı – mahkeme edilip ASILACAKLARI konuşuluyor. Belki de asıl panik buradan kaynaklanıyor. Çünkü koltuğun gücü bitince geriye yalnızca “temiz isim” kalıyor. Aşık Veysel’in “Dünya bir pazar yeri, yıllarca uğraştım, üç metre bez aldım gidiyorum” dediği gibi: İnsan geride ne villa bırakır ne banka hesabı… Yalnızca namusuyla anılır ya da utancıyla.

Bu yaşananlar, sadece bir partinin iç meselesi değil. Ankara’da ülkemizi rencide eder HAYSİYETSİZ tavırları ile ünlü ABD Türkiye Büyük elçisi, aynı zamanda Suriye ve Orta Doğu oda yetmezmiş gibi - Ukrainya Anlaşmalarında bile maydonoz olan Özel temsilci – YAHUDİ Tom Barak, Türkiye Cumhuriyeti Devletine ayar verircesine, alenen PKK – YPG avukatlığını yapar KÜSTAH söylemleri ile, İŞGAL ALTINDA – çok yakında S’açılım senaryolarıyla parçalanacak gibi görünümlü ülkede, toplumun vicdanıyla ilgili. Eğer hukuk gerçekten AKePe siyasetinin sopası olmaya devam ederse, sadece partiler değil, hepimiz kaybederiz. Ama eğer adalet yeniden tesis edilirse, o zaman belki çocuklarımız, torunlarımız için hâlâ umut vardır.

Namusu üzerine koruyacağına yemin ettiği halde ANAYASAYI – Mahkemesinin kararlarını TANIMIYORUM diyebilen DİPLOMASIZ AKePe’li cumhurbaşkanı gibi şayet CHP’de ‘kıytırık mahkemelerin Kararlarını tanımıyorum’ diye isyan başlatır, Belediyeleri işgal eder Polisle karşı karşıya gelirse GEZİ benzeri çok büyük sonu felaketlerle bitebilir olaylar yaşanacağı kesin.

İstenen: Yandaş çetelerle ülke talanına son ve Adalet, adalet, adalet…

 

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.