Mersin escort Bodrum escort Bursa escort

Tuzla russian escort Alanya russian escort Kayseri russian escort Antalya russian escort Diyarbakır russian escort Anadolu yakası russian escort Adana russian escort Ataşehir russian escort Şirinevler russian escort Beylikdüzü russian escort Halkalı russian escort Maltepe russian escort Ümraniye russian escort Samsun russian escort Avcılar russian escort Pendik russian escort Beylikdüzü russian escort Maltepe russian escort Ümraniye russian escort Mersin russian escort Avrupa yakası russian escort Kocaeli russian escort Bodrum russian escort Bakırköy russian escort Kadıköy russian escort İzmir russian escort bayan Beşiktaş russian escort Eskişehir russian escort Bursa russian escort Şişli russian escort Şişli russian escort russian escort İzmir Gaziantep russian escort Ankara russian escort Denizli russian escort Samsun escort kızlar Malatya russian escort İzmir russian escorts Samsun russian escort

Guymak
Sitenin sağında bir giydirme reklam
evrensel haberler
Köşe Yazarı
evrensel haberler
 

Hesaplaşma arkasında kimler var ?

        İsrail-Filistin Savaşının Arkasındaki Gerçekler 2500 yıldır süren İsrail-Filistin mücadelesi, vaat edilmiş toprak inancının ve dini metinlere dayandırılan yayılmacı anlayışın sonucu. Bugün yaşanan katliamların kökleri, Musa peygamber döneminden beri anlatılan “Kenan diyarını tamamen yok etme” emirlerine dayanıyor. Bu kutsallaştırılmış şiddet anlayışı, bölgeyi sürekli ateşe atmış, Haçlı seferlerinden Büyük Ortadoğu Projesi’ne kadar birçok senaryonun zeminini oluşturmuştur. İsrailoğulları, Mısır’a göç edip yüzyıllar sonra geri döndüklerinde yeni krallıklar buldular; “buralar bize verildi” diyerek tekrar tekrar talepte bulundular. Bu, modern çağda dini gerekçelerle yapılan cihatçı yaklaşımlarla benzerlik taşır. Tarih boyunca Davud ve Süleyman’ın genişlemesi, ardından Babil sürgünü, Roma’nın ikinci tapınağı yıkması, Yahudilerin Avrupa’ya dağılması, sonra Osmanlı’nın gelişiyle görece barış dolu yıllar yaşandı. 1517’den 1. Dünya Savaşı’na kadar Osmanlı bölgeyi yönetti, halklar nispeten huzurlu yaşadı. Ancak İngilizlerin Arapları kışkırtmasıyla ihanetler zinciri başladı. Hicaz Demiryolu’na tuzak kurup Osmanlı askerlerini öldüren Arap isyancılar, İngilizlerle işbirliği yaptı. 1917’de Kudüs düştü. Osmanlı çekilirken, İngilizler aynı yıl Balfour Deklarasyonu’yla Yahudilere “ulusal yurt” sözü verdi, Filistinlileri yüzüstü bıraktı. 1948’te İsrail resmen kuruldu. Yahudiler uzun süredir stratejik toprak alımlarıyla nüfus yoğunluğu oluşturmuştu. Bu, “artık azınlık değiliz” argümanıyla genişlemelerine zemin hazırladı. Günümüzde de aynı taktikle Filistin sıkıştırılıyor. Baskı arttıkça direniş olacak, İsrail karşı saldırıyla tüm bölgeyi ele geçirme fırsatı bulacak. Filistin’in de hataları oldu: Osmanlı’ya ihanet, İngilizlere güven. Ama asıl bedeli halk ödüyor. Bugün de masum çocuklar, kadınlar, hayvanlar ölüyor. Her iki taraf da dini metinlerden haklılık devşiriyor. Biri Tevrat’tan, diğeri Kur’an’dan delil gösteriyor. Böyle olunca çıkmaz büyüyor ve barış imkânsızlaşıyor. Türkiye açısından tehlike büyük. Savaş artık göğüs göğüse olmuyor; ekonomik çökertme ve göç dalgalarıyla içeriden yıpratma var. Milyonlarca göçmenle şehirlerde Türklerin yaşaması zorlaşabilir. Bölgedeki her kriz bize yeni dalgalar getirecek. Sonuç olarak, Ortadoğu’daki bu kavga ne dini ne insani açıdan çözülebilir gibi görünüyor. İnsanların istediği tek şey refah içinde yaşamak. Ama dogmalar ve çıkarlar yüzünden kardeş kardeşi öldürüyor. Hem İsrail’in yayılmacılığı hem Filistin’in geçmişteki yanlışları bugünkü trajediyi hazırladı. Ve ne yazık ki bu cehennem en çok masumları yakıyor. Sırada Kimler Var? İsrail-Filistin Savaşının Arkasındaki Gerçekler: 2500 senedir bitmemiş İsrail ve Filistin savaşı büyük ihtimal artık sona ermek üzere. Sözde Tanrı'nın vaat edilmiş topraklar dediği alanın Filistin katliamını gerçekleştiren İsraillilerin bölgeyi nasıl bir cehenneme döndüğünü ve bunun hem ilahi sayılan emirle yaptıklarının ve o ateşin günün birinde YENİDEN HAÇLI SEFERLERİ – Büyük Ortadoğu Projesi BOP doğrultusunda İLLAKİ bizi de yakabileceği gerçeğini görmemezlikten gelemeyiz.   M.Ö., 3.000. Kökenlerinin nereye dayandığı daha çözülememiş ama İsrailiyat kaynaklı tarihi verilere göre Nuh peygamberin soyundan gelen ve bugünün filistin toprakları - Kenan diyarının kaderi İbrahim peygamberin oraya yerleşmesiyle değişir ve alan iki farklı eşinden gelen İsmail ve İshak kardeşlerin - günümüz yaklaşımı ile Arapların ve İsraillerin ayrı soylar yüzünden tek etnik kimliğini kaybeder.   Zamanla coğrafyaya yayılırlar herkes kendini farklı şekilde isimlendirmeye başlar. Yayılma olaylarından birisi Mısır'a yapılan büyük göçtür. Seneler boyunca Kenan diyarında yaşamış İsrailoğulları sıkı ilişkiler içinde oldukları Mısır'a göç ederler.  Bu uzun süreç M.Ö. 2000'lerin sonu ve 1000'lerin başı Hz. Yusuf zamanında başlamış.  Ağırlıklı olarak işçi sınıfını oluşturmuş İsrailoğulları, Musa peygamberin göklerden aldığı emir ile Mısır'dan çıkarlar ve tanrının onlara vaat ettiği topraklara gitmeye başlarlar. Sorun işte bizzat Tanrının bu emirinde yatıyor. Tanrı onlara Mısır'dan çıkın, eski evinize barışla, selametle dönün yerine sapkınca ’’Rabbin - Tanrı'nın emri: Vaat ettiğimiz topraklara gidin ve Kenanlıları insan, kadın, çocuk, sığır, koyun ve keçi ayırmaksızın tümünü tamamen yok edeceksiniz - oradakileri öldürün !’’ diyor.  Takip eden binlerce sene boyunca her şey mahvoluyor. Hz Musa'ya Sina dağında o dağın tepesine inen, parlak bulut ile görüşmesinden ve hem ahit sandığının şemalarını aldığı toplantıda verilen hem de sonrasında yoldayken gönderilen ’’Tanrınız Rab, mülk edinmek üzere gideceğiniz ülkeye sizi götürdüğünde önünüzden birçok ulusu, Girgaçlıları, Amorluları, Kenanlıları, Perizlileri, Hivlileri, Yevusluları, sizden daha büyük ve daha güçlü yedi ulusu kovacak. Tanrınız Rab bu ulusları elinize teslim ettiğinde onları bozguna uğrattığınızda tümünü yok etmelisiniz. Bu uluslarla asla anlaşma yapmayacaksınız, onlara acımayacaksınız….’’ Ayetlerle kutsuyor !. Oysa Mısır’a göç etmiş yahudiler, Kenan diyarından çıkmalarının üzerinden yüzlerce sene geçmiş. O tarihten beri trk ettikleri topraklarda çoktan yeni toplumlar gelişmiş, krallıklar, şehirler kurulmuş, ama bunca seneden sonra İsrailoğulları ‘bizzat Tanrı'nın emri ve onun peygamberinin önderliğinde tekrar tekrar filistine dönüp - burası bizim hepiniz öleceksiniz !’ demeleri tıpkı müslüman cihadist diniDAR sapıklar safsatası.  Düşünsenize, BİNLERCE yıldır Türk vatanı Anadolu için birileri kalkıp ‘sizden önce buralar bizimdi, işgalcisiniz, sizi öldüreceğiz  !’ deseler herhalde doğal tepkimiz aziz Atatürk sözü ‘geldikleri gibi gönderirdik’ olurdu. Bilinmeyen şey Kenan diyarındaki krallıklarda ne gibi bir ayıp varki kutsal kitaplar onları lanetlemiş ? Neden Tanrı ve güçleri İsrailoğullarına verdikleri destek ve teknoloji ile onları helak etmiş ?   Jeriko şehri kapılarından içeri giriş ve çıkışlar yasaklandığı için Rab Yeşûya ‘İşte size verdiğim bu şehrin surları ve kapıları sizin önünüzdedir. Altı gün boyunca şehri kuşatıp etrafını dolaşın. Kâhinler borularını çaldıklarında ve siz bu işareti duyduğunuzda halkın büyük bir sesle bağırması gerekecek ve şehir surları çökecektir. Sonra herkes doğruca ilerleyecek !’ ayetle emir yollamış !. Ayetteki yerle bir edilen Jeriko aslında bir Antik Filistin kralıydı ve günümüzde Batı Şeria’da bulunuyordu. Takip eden senelerde Kral Davud ve Süleyman bölgedeki yayılımı arttırırlar ve İsrailoğulları bir kez daha bölgedeki ana güç haline gelir.  Ta ki Babililer tarafından yıkıldıkları güne kadar. O olaydan seneler sonra da bir kez daha esaretten kurtulan İsrailoğulları tekrar eski diyarlarına gidip  Yehuda krallığını kurarken, günümüz Yahudi inancı bu felsefesinin eseridir. Yehuda krallığı döneminde ikinci tapınak tekrar inşa edilir ve bir kez daha temelde İsrailoğulları olan kavim bölgede yeniden kök salar yayılır. Fakat bu sefer de onları Roma İmparatorluğu harcar ve ikinci tapınağı yıkarlar ve İsrailoğullarının yurtsuz kalacakları uzun seneler başlarken Topluluk Avrupa içlerine göç eder, çevre yerlere göç eder.  1517 ve sonrasındaki yıllarda ise Oğuz Kayı boyu Türk Devleti Osmanlı bölgeyi ve takip eden senelerde Arap coğrafyasının en kritik yerleri – yine bir Türk hanedanlığından Mısır ve tüm bölgeyi hakimiyeti altına alır. Türk kontrolü dönemi belki de bölgenin rahat nefes aldığı son dönemdi.  Bölgedeki etnik halkların inanış ve yaşayışlarına çok karışmamış, Yahudiler, Müslümanlar, Hristiyanlar son kez barış içinde yaşama şansını yakaladılar.  Fakat en zayıf anımızda Tarih boyu Türke düşman – İngilizlerle işbirlikçi Kalleş araplar tarafından sırtımızdan vuruluşumuzdan sonra bölge kendini bizzat kendi elleriyle cehenneme attı, meşhur YENİDEN HAÇLI SEFERLERİ -  Tayyib Erdoğanın ‘eşbaşkanıyım’ dediği Büyük Ortadoğu Projesi BOP hayata geçti. Tüm Orta Doğu İslam ülkeleri: Filistin, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt, Sudan, Ürdün, Irak, Suriye …. neredeyse tamamen aynı bayrakların atası olan Filistin bayrağı Büyük Britanyalı Mark Sykes tarafından tasarlanmış Osmanlının zülmü diye tasarlanmış Arap isyan bayrağıdır. Bu bayrak 1. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı İmparatorluğuna karşı Arap milletlerinin isyanı için düzenlenmiş bir sembolüydü. Ve tüm Orta Doğu coğrafyasından Osmanlı'yı silmeye görev edinmiş İngiliz ajanlarının bir yaratımıydı. Ya nasıl olur onlar bizim din kardeşimiz. (09:07) Senelerce Osmanlı altında en azından barış içinde yaşadılar. Yapmazlar ya öyle şeyler diyenler. Derin bir nefes alsınlar. Din kardeşlerinizi daha iyi tanıyacaksınız. Bu gördüğünüz zamanında Osmanlı'nın Mekke'ye hızlı ulaşım için yaptığı Hicaz Demir Yolu. Ve burada gördüğünüz trende Osmanlı'dan yardım isteyen Araplara destek için giden Türk askerlerini taşıyan trenden kalanlar. (09:26) Dünya savaşının zirvesinde olduğu senelerde kutsal toprakların korunması için Mekkeliler oranın yönetimini elinde tutan Osmanlı'dan yardım isterler. Din kardeşlerinin bu isteğini savaşın zirve yaptığı dönemde olsa bile Osmanlı reddetmez ve malzeme, silah, asker yüklü koca treni bölgeye yardıma gönderir. (09:45) Ama Arap din kardeşlerimiz çoktan gavur dedikleri İngilizleriyle iş birliği yapmışlardır ve treni çölün ortasında tuzak kurarak havaya uçururlar. Askerlerimizi öldürürler, silahlara el koyarlar ve Mekke, Medine başta olmak üzere Arap isyanı sonucu Osmanlı oradaki varlığını kaybeder. Tabi bu dalga orayla sınırlı değil. (10:03) Aynı anda Kudüs'te de yaşanıyordu. 1917 senesinde İngiliz General Edmund Allenby tarafından Kudüs kuşatılır. Fakat Osmanlı'nın bilmediği bir şeyi İngilizler biliyordur. Filistinlilerin Osmanlı'yı çoktan satmış olduğu gerçeği. İngilizler oradaki Arap aşiretlerini çoktan Osmanlı'yı buradan defetmemize yardım edin, size eski krallığınızı vereceği sözleriyle aldatmışlardır. (10:25) Ve yine bir başka din kardeşimiz de bizim yerimize kendi tabirleriyle gavurları tercih etmişlerdi. Nihayetinde kuşatma esnasında bu hainler Osmanlı askerlerini sırtlarından vururlar. Akabinde de 400 senedir Osmanlı'nın kontrolünde olan Kudüs 11 Aralık 1917'de kaybedilir. İşte bu olayların neredeyse birebir aynıları demin bayraklarını gördüğünüz ülkelerinde hepsinde yaşanır ve Osmanlı varlığı oralarda da yok edilir. (10:50) Tabii İngilizlere güvenenlere tarihte ne olduğunu az biraz kitap okuyanlar bilir. Nitekim burada da olay değişmedi. Size devletinizi vereceğiz dedikleri Filistinlileri çöp gibi kenara atan İngilizler Kudüs'ün ele geçtiği aynı sene Balfour Deklarasyonu ile günümüz İsrail bölgesinin Yahudiler için ulusal ev oluşturulması politikasını devreye sokarlar. (11:09) Ve Filistinliler tabiri caizse asrın kazığını yerler. Tabi bununla bitmez. Artık Osmanlı yoktur. Yeni Türkiye savaştan yeni çıkmıştır ve bundan dolayı gücü azdır. Bunu fırsat bilen İngilizler 2. Dünya Savaşı planının bir parçası olarak Yahudi soykırımını organize ederler. Nasıl ya? Onu Hitler yapmadı mı diyenler Büyük Orta Doğu Projesi videomu izlesinler. Tüm detaylar orada. (11:31) İşte hem bu soykırım hem ondan önce Birinci Dünya Savaşı döneminde çıkan Avrupa'da Yahudilerin istenmemesi hareketlerinden ötürü o bölgelerde yaşayan büyük gruplar bir keza İngilizlerin politik teşvikleri ve 14 Mayıs 1948'deki Birleşmiş Milletler Toplantısında alınan karar ile Filistin'in parçalanıp ikiye ayrılması ve günümüz İsrail Devleti'nin kurulması ile bu topraklara geri dönerler. (11:52) Sadece politik olarak da değil, taktik olarak da 1880'lerdeki Yahudi göççülerinden tutun Osmanlı'nın bölgeden silinmesine ve sonrasında 1948 resmi kararına kadar Yahudiler Filistin topraklarında satın almayı ihmal etmediler. Büyüklüğü küçüklüğü fark etmez. Adamlar verilere göre ülkenin %4'ü ile %6'sı arası toprak satın almışlar. (12:15) Bu internette gördüğünüz gibi tüm Filistin İsraillilere satıldı anlamına gelmiyor. O yanlış bir bilgi. Ama %6 size küçük gelse de çok stratejik bir hamleydi. Anlatayım. İsrail devleti resmi olarak kurulmadan önce ve sonra parça parça bu topraklara kendi halkını yerleştirmeye başladı. Daha sonra oralarda toplu konutlar filan inşa edilerek nüfus yoğunlaştırıldı ve yavaş yavaş etrafa yayılarak büyüdüler. (12:36) Nihayetinde bir yerden sonra İsrail devleti bizim halkımız orada azınlık değildir o sebepten bizim de oralarda sözümüz geçmeli demeye başladı. Olayların gidiş örüntüsünü anlıyorsunuz değil mi? Bu çok zekice bir taktik. İster şeytani deyin ister demeyin ama zekice. İşte şimdi de günümüzdeki bütün problemler bu sebepten çıkıyor. (12:54) Filistin ikiye bölünmesini falan geçin çoktan o günlerde bile yayılma politikası ile ele geçirilmişti. Şimdi ise İsrail son derece güçlü bir halde. Arkasında kimlerin olduğu malum. Ve Filistin'i sıktıkça sıkmaya, sert kontroller altında yaşatmaya devam ediyor. Ve bu cendereyi o kadar sıkacaklar ki birileri yeter diyecek ve saldıracak. (13:13) Sonrasında ise bakın bize vurdular, şimdi sıra bizde deyip Filistin'i dümdüz edecekler. Ve o topraklar tamamen İsrail'in olacak. Bu dediklerim 10 sene bile sürmez. Nitekim şu son olay bunu şoktan başlatmış bile olabilir. Şimdi bunca bilgiden sonra olaylara karşı en azından daha objektif bir bakış açısı kazanmışsınızdır. (13:37) Ne din kardeşi dediğimiz adamlar gerçekte din kardeşlerimiz ne de diğer taraf eski topraklarını almaya çalışan haklı bir kitle. Ha olayın temeline baktığımız zaman ben de burada İsrail'i kesinlikle aklı bulmuyorum. Demin verdiğim örneklerdeki gibi aradan yüzlerce yıl geçecek, sen gidip kurulu düzeni olan bir yere tekrar gideceksin ve barış içinde yaşamak yerine ya çıkın ya ölün burayı Allah bana verdi diyeceksin ve karşındakilerin buna hay hay tabi efendim demesini bekleyeceksin. (14:03) Yetmeyecek Birleşmiş Milletler kafasına göre karar alacak, ben o ülkeyi ikiye böldüm bundan sonra böyle hadi hayırlı olsun diyecek falan. Bunlar cidden hak hukuk olmayan sıra dışı saçmalıklar. Ama biraz önce de anlattığım gibi 400 senelik barış yıllarını İngilizler olarak gözüken ama aslında dünyayı yöneten gizli ellerin sözlerini aldanarak bozan ve din kardeşini sırtından vuran Filistin de bana göre başına bu çorabı kendi ördü. (14:25) Bunun da bedelini ne yazık ki ödüyorlar. Sadece Filistin de değil, yakında bakın o Arap isyan bayrağının dalgalandığı her ülke yavaş yavaş yok olup gidecek. Başından beri plan zaten buydu. Üzüldüğüm tek şey yöneticilerin bu sapkın takıntıları yüzünden her iki tarafta da masum insanların ve orada yaşayan masum canlıların ölecek olması. (14:48) Halbuki insanların tek istediği refah içinde mutlu bir hayat sürmek. Bu dünyanın her köşesinde böyle. Ama işin içine saçma ideyalar ve dogmalar girince işte kardeş kardeşi gözünü kırpmadan öldürüyor. Bunu da laf olsun diye demiyorum. Cidden soylara aynı babaya çıkan uluslardan bahsediyoruz. Gerçekten kardeş kardeşi öldürüyor. (15:06) Beni şahsen kendi ülkemin geleceği daha çok ilgilendiriyor. Çünkü biz de büyük risk altındayız. Evet Türkiye'yi savaşarak yenmek falan bunlar imkansıza yakın şeyler. Zaten kimse de dikkat ederseniz bu taktiği uygulamıyor. Ama uyguladıkları taktik belli. Önce ekonomik olarak çökertme ki şu an ekonomi malumunuz. Akabinde de dev göç dalgaları ile iç karışıklık. (15:25) E zaten milyonlarca göçmen hala hazırda ülkemizde. Bir de üstüne tüm buralar karıştığı zaman oralardan gelecek yeni dev göç dalgalarını düşünün. Bunlar nereye gidecek zannediyorsunuz? Tabii ki bize gelecekler. Eğer çok ciddi önlemler alınmazsa, bizi de ciddi iç karışıklıklar bekliyor olacak. (15:43) Ve özellikle büyük şehirlerde Türklerin artık barınamaz hale geldiğini görmeye başlayacağız. Mahallenizdeki kiraları yazın lütfen. Neydi, ne oldu? Ve bu yükselişe nereye kadar dayanabilirsiniz? Savaşlar artık eskisi gibi göğüs göğüs olmuyor. Gölgelerin arkasında uzun planlar yapılarak oluyor ne yazık ki. Dostça, kardeşçe, insan gibi yaşamak herkesin hakkı ve hedefi olmalıyken bir grup gidiyor ele geçirdiği kadınları soyup cesetlerini arabaların arkasında gezdiriyor. (16:11) Diğeri gidiyor koca apartmana roketi gönderiyor, yıkıyor. Orada küçücük çocuk yanında kedisiyle enkazın altında kalmış. Ya bunlar insanlık ayıbı ya. Bu iğrenç bir şey. Ama bu sorun çözülemez arkadaşlar. Çünkü her iki tarafta politikayı falan geçtim, ilahi olarak da kendilerini haklı görüyorlar. Yahudi'ye gidiyorsun, oraları bana Allah verdi, al kitap diyor. (16:30) Araba Filistinli'ye gidiyorsun, Kur'an din Allah'ın oluncaya kadar savaşın diyor. Ben toprağımı Yahudi'ye vermem diyor. Şimdi burada paradoks oluşuyor. Tevrat'ı gönderen Allah. Müslümansanız buna inanmak zorundasınız. Ve cidden deminki ayetleri gördünüz. Yine Müslümansanız Kur'an'ı gönderen de Allah. (16:48) Ve hem Tevrat'taki ayetlerde hem Kur'an'daki ayetlerde Allah'ın sözü asla değişmez yazıyor. Şimdi o zaman burada dine göre kim haklı işin içinden çıkabilen bizi daydınlatsın. İşte bu çıkmazlardan dolayı bölge ne yazık ki cehenneme dönmüş durumda. Hem de üzerinde yaşayan tüm canlılar için. Ne diyelim günün birinde umarım gelecek nesiller bizim bu aptal kavgalarımıza bakarlar yaşarlar. Videoyu izlediğiniz için teşekkür ederim. Gündemde olan bir konuydu. (17:12) Baktım millet sokakta kola filan döküyor boykot yapıyor. En azından arkasında yatan gerçekleri anlayın istedim.

Hesaplaşma arkasında kimler var ?

 

 

 

 

İsrail-Filistin Savaşının Arkasındaki Gerçekler

2500 yıldır süren İsrail-Filistin mücadelesi, vaat edilmiş toprak inancının ve dini metinlere dayandırılan yayılmacı anlayışın sonucu. Bugün yaşanan katliamların kökleri, Musa peygamber döneminden beri anlatılan “Kenan diyarını tamamen yok etme” emirlerine dayanıyor. Bu kutsallaştırılmış şiddet anlayışı, bölgeyi sürekli ateşe atmış, Haçlı seferlerinden Büyük Ortadoğu Projesi’ne kadar birçok senaryonun zeminini oluşturmuştur.

İsrailoğulları, Mısır’a göç edip yüzyıllar sonra geri döndüklerinde yeni krallıklar buldular; “buralar bize verildi” diyerek tekrar tekrar talepte bulundular. Bu, modern çağda dini gerekçelerle yapılan cihatçı yaklaşımlarla benzerlik taşır. Tarih boyunca Davud ve Süleyman’ın genişlemesi, ardından Babil sürgünü, Roma’nın ikinci tapınağı yıkması, Yahudilerin Avrupa’ya dağılması, sonra Osmanlı’nın gelişiyle görece barış dolu yıllar yaşandı.

1517’den 1. Dünya Savaşı’na kadar Osmanlı bölgeyi yönetti, halklar nispeten huzurlu yaşadı. Ancak İngilizlerin Arapları kışkırtmasıyla ihanetler zinciri başladı. Hicaz Demiryolu’na tuzak kurup Osmanlı askerlerini öldüren Arap isyancılar, İngilizlerle işbirliği yaptı. 1917’de Kudüs düştü. Osmanlı çekilirken, İngilizler aynı yıl Balfour Deklarasyonu’yla Yahudilere “ulusal yurt” sözü verdi, Filistinlileri yüzüstü bıraktı.

1948’te İsrail resmen kuruldu. Yahudiler uzun süredir stratejik toprak alımlarıyla nüfus yoğunluğu oluşturmuştu. Bu, “artık azınlık değiliz” argümanıyla genişlemelerine zemin hazırladı. Günümüzde de aynı taktikle Filistin sıkıştırılıyor. Baskı arttıkça direniş olacak, İsrail karşı saldırıyla tüm bölgeyi ele geçirme fırsatı bulacak.

Filistin’in de hataları oldu: Osmanlı’ya ihanet, İngilizlere güven. Ama asıl bedeli halk ödüyor. Bugün de masum çocuklar, kadınlar, hayvanlar ölüyor. Her iki taraf da dini metinlerden haklılık devşiriyor. Biri Tevrat’tan, diğeri Kur’an’dan delil gösteriyor. Böyle olunca çıkmaz büyüyor ve barış imkânsızlaşıyor.

Türkiye açısından tehlike büyük. Savaş artık göğüs göğüse olmuyor; ekonomik çökertme ve göç dalgalarıyla içeriden yıpratma var. Milyonlarca göçmenle şehirlerde Türklerin yaşaması zorlaşabilir. Bölgedeki her kriz bize yeni dalgalar getirecek.

Sonuç olarak, Ortadoğu’daki bu kavga ne dini ne insani açıdan çözülebilir gibi görünüyor. İnsanların istediği tek şey refah içinde yaşamak. Ama dogmalar ve çıkarlar yüzünden kardeş kardeşi öldürüyor. Hem İsrail’in yayılmacılığı hem Filistin’in geçmişteki yanlışları bugünkü trajediyi hazırladı. Ve ne yazık ki bu cehennem en çok masumları yakıyor.

Sırada Kimler Var?

İsrail-Filistin Savaşının Arkasındaki Gerçekler:

2500 senedir bitmemiş İsrail ve Filistin savaşı büyük ihtimal artık sona ermek üzere. Sözde Tanrı'nın vaat edilmiş topraklar dediği alanın Filistin katliamını gerçekleştiren İsraillilerin bölgeyi nasıl bir cehenneme döndüğünü ve bunun hem ilahi sayılan emirle yaptıklarının ve o ateşin günün birinde YENİDEN HAÇLI SEFERLERİ – Büyük Ortadoğu Projesi BOP doğrultusunda İLLAKİ bizi de yakabileceği gerçeğini görmemezlikten gelemeyiz.  

M.Ö., 3.000. Kökenlerinin nereye dayandığı daha çözülememiş ama İsrailiyat kaynaklı tarihi verilere göre Nuh peygamberin soyundan gelen ve bugünün filistin toprakları - Kenan diyarının kaderi İbrahim peygamberin oraya yerleşmesiyle değişir ve alan iki farklı eşinden gelen İsmail ve İshak kardeşlerin - günümüz yaklaşımı ile Arapların ve İsraillerin ayrı soylar yüzünden tek etnik kimliğini kaybeder.   Zamanla coğrafyaya yayılırlar herkes kendini farklı şekilde isimlendirmeye başlar.

Yayılma olaylarından birisi Mısır'a yapılan büyük göçtür. Seneler boyunca Kenan diyarında yaşamış İsrailoğulları sıkı ilişkiler içinde oldukları Mısır'a göç ederler.  Bu uzun süreç M.Ö. 2000'lerin sonu ve 1000'lerin başı Hz. Yusuf zamanında başlamış.  Ağırlıklı olarak işçi sınıfını oluşturmuş İsrailoğulları, Musa peygamberin göklerden aldığı emir ile Mısır'dan çıkarlar ve tanrının onlara vaat ettiği topraklara gitmeye başlarlar.

Sorun işte bizzat Tanrının bu emirinde yatıyor. Tanrı onlara Mısır'dan çıkın, eski evinize barışla, selametle dönün yerine sapkınca ’’Rabbin - Tanrı'nın emri: Vaat ettiğimiz topraklara gidin ve Kenanlıları insan, kadın, çocuk, sığır, koyun ve keçi ayırmaksızın tümünü tamamen yok edeceksiniz - oradakileri öldürün !’’ diyor.  Takip eden binlerce sene boyunca her şey mahvoluyor.

Hz Musa'ya Sina dağında o dağın tepesine inen, parlak bulut ile görüşmesinden ve hem ahit sandığının şemalarını aldığı toplantıda verilen hem de sonrasında yoldayken gönderilen ’’Tanrınız Rab, mülk edinmek üzere gideceğiniz ülkeye sizi götürdüğünde önünüzden birçok ulusu, Girgaçlıları, Amorluları, Kenanlıları, Perizlileri, Hivlileri, Yevusluları, sizden daha büyük ve daha güçlü yedi ulusu kovacak. Tanrınız Rab bu ulusları elinize teslim ettiğinde onları bozguna uğrattığınızda tümünü yok etmelisiniz. Bu uluslarla asla anlaşma yapmayacaksınız, onlara acımayacaksınız….’’ Ayetlerle kutsuyor !.

Oysa Mısır’a göç etmiş yahudiler, Kenan diyarından çıkmalarının üzerinden yüzlerce sene geçmiş. O tarihten beri trk ettikleri topraklarda çoktan yeni toplumlar gelişmiş, krallıklar, şehirler kurulmuş, ama bunca seneden sonra İsrailoğulları ‘bizzat Tanrı'nın emri ve onun peygamberinin önderliğinde tekrar tekrar filistine dönüp - burası bizim hepiniz öleceksiniz !’ demeleri tıpkı müslüman cihadist diniDAR sapıklar safsatası.  Düşünsenize, BİNLERCE yıldır Türk vatanı Anadolu için birileri kalkıp ‘sizden önce buralar bizimdi, işgalcisiniz, sizi öldüreceğiz  !’ deseler herhalde doğal tepkimiz aziz Atatürk sözü ‘geldikleri gibi gönderirdik’ olurdu.

Bilinmeyen şey Kenan diyarındaki krallıklarda ne gibi bir ayıp varki kutsal kitaplar onları lanetlemiş ? Neden Tanrı ve güçleri İsrailoğullarına verdikleri destek ve teknoloji ile onları helak etmiş ?   Jeriko şehri kapılarından içeri giriş ve çıkışlar yasaklandığı için Rab Yeşûya ‘İşte size verdiğim bu şehrin surları ve kapıları sizin önünüzdedir. Altı gün boyunca şehri kuşatıp etrafını dolaşın. Kâhinler borularını çaldıklarında ve siz bu işareti duyduğunuzda halkın büyük bir sesle bağırması gerekecek ve şehir surları çökecektir. Sonra herkes doğruca ilerleyecek !’ ayetle emir yollamış !.

Ayetteki yerle bir edilen Jeriko aslında bir Antik Filistin kralıydı ve günümüzde Batı Şeria’da bulunuyordu. Takip eden senelerde Kral Davud ve Süleyman bölgedeki yayılımı arttırırlar ve İsrailoğulları bir kez daha bölgedeki ana güç haline gelir.  Ta ki Babililer tarafından yıkıldıkları güne kadar. O olaydan seneler sonra da bir kez daha esaretten kurtulan İsrailoğulları tekrar eski diyarlarına gidip  Yehuda krallığını kurarken, günümüz Yahudi inancı bu felsefesinin eseridir.

Yehuda krallığı döneminde ikinci tapınak tekrar inşa edilir ve bir kez daha temelde İsrailoğulları olan kavim bölgede yeniden kök salar yayılır. Fakat bu sefer de onları Roma İmparatorluğu harcar ve ikinci tapınağı yıkarlar ve İsrailoğullarının yurtsuz kalacakları uzun seneler başlarken Topluluk Avrupa içlerine göç eder, çevre yerlere göç eder.  1517 ve sonrasındaki yıllarda ise Oğuz Kayı boyu Türk Devleti Osmanlı bölgeyi ve takip eden senelerde Arap coğrafyasının en kritik yerleri – yine bir Türk hanedanlığından Mısır ve tüm bölgeyi hakimiyeti altına alır.

Türk kontrolü dönemi belki de bölgenin rahat nefes aldığı son dönemdi.  Bölgedeki etnik halkların inanış ve yaşayışlarına çok karışmamış, Yahudiler, Müslümanlar, Hristiyanlar son kez barış içinde yaşama şansını yakaladılar.  Fakat en zayıf anımızda Tarih boyu Türke düşman – İngilizlerle işbirlikçi Kalleş araplar tarafından sırtımızdan vuruluşumuzdan sonra bölge kendini bizzat kendi elleriyle cehenneme attı, meşhur YENİDEN HAÇLI SEFERLERİ -  Tayyib Erdoğanın ‘eşbaşkanıyım’ dediği Büyük Ortadoğu Projesi BOP hayata geçti.

Tüm Orta Doğu İslam ülkeleri: Filistin, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt, Sudan, Ürdün, Irak, Suriye …. neredeyse tamamen aynı bayrakların atası olan Filistin bayrağı Büyük Britanyalı Mark Sykes tarafından tasarlanmış Osmanlının zülmü diye tasarlanmış Arap isyan bayrağıdır. Bu bayrak 1. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı İmparatorluğuna karşı Arap milletlerinin isyanı için düzenlenmiş bir sembolüydü. Ve tüm Orta Doğu coğrafyasından Osmanlı'yı silmeye görev edinmiş İngiliz ajanlarının bir yaratımıydı. Ya nasıl olur onlar bizim din kardeşimiz.

(09:07) Senelerce Osmanlı altında en azından barış içinde yaşadılar. Yapmazlar ya öyle şeyler diyenler. Derin bir nefes alsınlar. Din kardeşlerinizi daha iyi tanıyacaksınız. Bu gördüğünüz zamanında Osmanlı'nın Mekke'ye hızlı ulaşım için yaptığı Hicaz Demir Yolu. Ve burada gördüğünüz trende Osmanlı'dan yardım isteyen Araplara destek için giden Türk askerlerini taşıyan trenden kalanlar.

(09:26) Dünya savaşının zirvesinde olduğu senelerde kutsal toprakların korunması için Mekkeliler oranın yönetimini elinde tutan Osmanlı'dan yardım isterler. Din kardeşlerinin bu isteğini savaşın zirve yaptığı dönemde olsa bile Osmanlı reddetmez ve malzeme, silah, asker yüklü koca treni bölgeye yardıma gönderir.

(09:45) Ama Arap din kardeşlerimiz çoktan gavur dedikleri İngilizleriyle iş birliği yapmışlardır ve treni çölün ortasında tuzak kurarak havaya uçururlar. Askerlerimizi öldürürler, silahlara el koyarlar ve Mekke, Medine başta olmak üzere Arap isyanı sonucu Osmanlı oradaki varlığını kaybeder. Tabi bu dalga orayla sınırlı değil.

(10:03) Aynı anda Kudüs'te de yaşanıyordu. 1917 senesinde İngiliz General Edmund Allenby tarafından Kudüs kuşatılır. Fakat Osmanlı'nın bilmediği bir şeyi İngilizler biliyordur. Filistinlilerin Osmanlı'yı çoktan satmış olduğu gerçeği. İngilizler oradaki Arap aşiretlerini çoktan Osmanlı'yı buradan defetmemize yardım edin, size eski krallığınızı vereceği sözleriyle aldatmışlardır.

(10:25) Ve yine bir başka din kardeşimiz de bizim yerimize kendi tabirleriyle gavurları tercih etmişlerdi. Nihayetinde kuşatma esnasında bu hainler Osmanlı askerlerini sırtlarından vururlar. Akabinde de 400 senedir Osmanlı'nın kontrolünde olan Kudüs 11 Aralık 1917'de kaybedilir. İşte bu olayların neredeyse birebir aynıları demin bayraklarını gördüğünüz ülkelerinde hepsinde yaşanır ve Osmanlı varlığı oralarda da yok edilir.

(10:50) Tabii İngilizlere güvenenlere tarihte ne olduğunu az biraz kitap okuyanlar bilir. Nitekim burada da olay değişmedi. Size devletinizi vereceğiz dedikleri Filistinlileri çöp gibi kenara atan İngilizler Kudüs'ün ele geçtiği aynı sene Balfour Deklarasyonu ile günümüz İsrail bölgesinin Yahudiler için ulusal ev oluşturulması politikasını devreye sokarlar.

(11:09) Ve Filistinliler tabiri caizse asrın kazığını yerler. Tabi bununla bitmez. Artık Osmanlı yoktur. Yeni Türkiye savaştan yeni çıkmıştır ve bundan dolayı gücü azdır. Bunu fırsat bilen İngilizler 2. Dünya Savaşı planının bir parçası olarak Yahudi soykırımını organize ederler. Nasıl ya? Onu Hitler yapmadı mı diyenler Büyük Orta Doğu Projesi videomu izlesinler. Tüm detaylar orada.

(11:31) İşte hem bu soykırım hem ondan önce Birinci Dünya Savaşı döneminde çıkan Avrupa'da Yahudilerin istenmemesi hareketlerinden ötürü o bölgelerde yaşayan büyük gruplar bir keza İngilizlerin politik teşvikleri ve 14 Mayıs 1948'deki Birleşmiş Milletler Toplantısında alınan karar ile Filistin'in parçalanıp ikiye ayrılması ve günümüz İsrail Devleti'nin kurulması ile bu topraklara geri dönerler.

(11:52) Sadece politik olarak da değil, taktik olarak da 1880'lerdeki Yahudi göççülerinden tutun Osmanlı'nın bölgeden silinmesine ve sonrasında 1948 resmi kararına kadar Yahudiler Filistin topraklarında satın almayı ihmal etmediler. Büyüklüğü küçüklüğü fark etmez. Adamlar verilere göre ülkenin %4'ü ile %6'sı arası toprak satın almışlar.

(12:15) Bu internette gördüğünüz gibi tüm Filistin İsraillilere satıldı anlamına gelmiyor. O yanlış bir bilgi. Ama %6 size küçük gelse de çok stratejik bir hamleydi. Anlatayım. İsrail devleti resmi olarak kurulmadan önce ve sonra parça parça bu topraklara kendi halkını yerleştirmeye başladı. Daha sonra oralarda toplu konutlar filan inşa edilerek nüfus yoğunlaştırıldı ve yavaş yavaş etrafa yayılarak büyüdüler.

(12:36) Nihayetinde bir yerden sonra İsrail devleti bizim halkımız orada azınlık değildir o sebepten bizim de oralarda sözümüz geçmeli demeye başladı. Olayların gidiş örüntüsünü anlıyorsunuz değil mi? Bu çok zekice bir taktik. İster şeytani deyin ister demeyin ama zekice. İşte şimdi de günümüzdeki bütün problemler bu sebepten çıkıyor.

(12:54) Filistin ikiye bölünmesini falan geçin çoktan o günlerde bile yayılma politikası ile ele geçirilmişti. Şimdi ise İsrail son derece güçlü bir halde. Arkasında kimlerin olduğu malum. Ve Filistin'i sıktıkça sıkmaya, sert kontroller altında yaşatmaya devam ediyor. Ve bu cendereyi o kadar sıkacaklar ki birileri yeter diyecek ve saldıracak.

(13:13) Sonrasında ise bakın bize vurdular, şimdi sıra bizde deyip Filistin'i dümdüz edecekler. Ve o topraklar tamamen İsrail'in olacak. Bu dediklerim 10 sene bile sürmez. Nitekim şu son olay bunu şoktan başlatmış bile olabilir. Şimdi bunca bilgiden sonra olaylara karşı en azından daha objektif bir bakış açısı kazanmışsınızdır.

(13:37) Ne din kardeşi dediğimiz adamlar gerçekte din kardeşlerimiz ne de diğer taraf eski topraklarını almaya çalışan haklı bir kitle. Ha olayın temeline baktığımız zaman ben de burada İsrail'i kesinlikle aklı bulmuyorum. Demin verdiğim örneklerdeki gibi aradan yüzlerce yıl geçecek, sen gidip kurulu düzeni olan bir yere tekrar gideceksin ve barış içinde yaşamak yerine ya çıkın ya ölün burayı Allah bana verdi diyeceksin ve karşındakilerin buna hay hay tabi efendim demesini bekleyeceksin.

(14:03) Yetmeyecek Birleşmiş Milletler kafasına göre karar alacak, ben o ülkeyi ikiye böldüm bundan sonra böyle hadi hayırlı olsun diyecek falan. Bunlar cidden hak hukuk olmayan sıra dışı saçmalıklar. Ama biraz önce de anlattığım gibi 400 senelik barış yıllarını İngilizler olarak gözüken ama aslında dünyayı yöneten gizli ellerin sözlerini aldanarak bozan ve din kardeşini sırtından vuran Filistin de bana göre başına bu çorabı kendi ördü.

(14:25) Bunun da bedelini ne yazık ki ödüyorlar. Sadece Filistin de değil, yakında bakın o Arap isyan bayrağının dalgalandığı her ülke yavaş yavaş yok olup gidecek. Başından beri plan zaten buydu. Üzüldüğüm tek şey yöneticilerin bu sapkın takıntıları yüzünden her iki tarafta da masum insanların ve orada yaşayan masum canlıların ölecek olması.

(14:48) Halbuki insanların tek istediği refah içinde mutlu bir hayat sürmek. Bu dünyanın her köşesinde böyle. Ama işin içine saçma ideyalar ve dogmalar girince işte kardeş kardeşi gözünü kırpmadan öldürüyor. Bunu da laf olsun diye demiyorum. Cidden soylara aynı babaya çıkan uluslardan bahsediyoruz. Gerçekten kardeş kardeşi öldürüyor.

(15:06) Beni şahsen kendi ülkemin geleceği daha çok ilgilendiriyor. Çünkü biz de büyük risk altındayız. Evet Türkiye'yi savaşarak yenmek falan bunlar imkansıza yakın şeyler. Zaten kimse de dikkat ederseniz bu taktiği uygulamıyor. Ama uyguladıkları taktik belli. Önce ekonomik olarak çökertme ki şu an ekonomi malumunuz. Akabinde de dev göç dalgaları ile iç karışıklık.

(15:25) E zaten milyonlarca göçmen hala hazırda ülkemizde. Bir de üstüne tüm buralar karıştığı zaman oralardan gelecek yeni dev göç dalgalarını düşünün. Bunlar nereye gidecek zannediyorsunuz? Tabii ki bize gelecekler. Eğer çok ciddi önlemler alınmazsa, bizi de ciddi iç karışıklıklar bekliyor olacak.

(15:43) Ve özellikle büyük şehirlerde Türklerin artık barınamaz hale geldiğini görmeye başlayacağız. Mahallenizdeki kiraları yazın lütfen. Neydi, ne oldu? Ve bu yükselişe nereye kadar dayanabilirsiniz? Savaşlar artık eskisi gibi göğüs göğüs olmuyor. Gölgelerin arkasında uzun planlar yapılarak oluyor ne yazık ki. Dostça, kardeşçe, insan gibi yaşamak herkesin hakkı ve hedefi olmalıyken bir grup gidiyor ele geçirdiği kadınları soyup cesetlerini arabaların arkasında gezdiriyor.

(16:11) Diğeri gidiyor koca apartmana roketi gönderiyor, yıkıyor. Orada küçücük çocuk yanında kedisiyle enkazın altında kalmış. Ya bunlar insanlık ayıbı ya. Bu iğrenç bir şey. Ama bu sorun çözülemez arkadaşlar. Çünkü her iki tarafta politikayı falan geçtim, ilahi olarak da kendilerini haklı görüyorlar. Yahudi'ye gidiyorsun, oraları bana Allah verdi, al kitap diyor.

(16:30) Araba Filistinli'ye gidiyorsun, Kur'an din Allah'ın oluncaya kadar savaşın diyor. Ben toprağımı Yahudi'ye vermem diyor. Şimdi burada paradoks oluşuyor. Tevrat'ı gönderen Allah. Müslümansanız buna inanmak zorundasınız. Ve cidden deminki ayetleri gördünüz. Yine Müslümansanız Kur'an'ı gönderen de Allah.

(16:48) Ve hem Tevrat'taki ayetlerde hem Kur'an'daki ayetlerde Allah'ın sözü asla değişmez yazıyor. Şimdi o zaman burada dine göre kim haklı işin içinden çıkabilen bizi daydınlatsın. İşte bu çıkmazlardan dolayı bölge ne yazık ki cehenneme dönmüş durumda. Hem de üzerinde yaşayan tüm canlılar için. Ne diyelim günün birinde umarım gelecek nesiller bizim bu aptal kavgalarımıza bakarlar yaşarlar. Videoyu izlediğiniz için teşekkür ederim. Gündemde olan bir konuydu.

(17:12) Baktım millet sokakta kola filan döküyor boykot yapıyor. En azından arkasında yatan gerçekleri anlayın istedim.

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.