Hamdolsun yine birinciyiz...
Geçenlerde hatırlarsanız 17-25 aralık tapelerinden tanıdığımız ‘babacım’ Bilal oğlan’ın “Orda sakın tortellini yemeyin, içinde domuz eti var !” dediği yer aslında PKK’nın kalesi olan Bologna şehrinden bahseder.
Dünyada mülteci konusunda bu kadar “keriz” muamelesi gören bizden başka bir ülke yok. Mülteci sayısı 10 milyona yakın olduğu söyleniyor. Suriyeliler var, Afganlar var… Kamyonlarla şehirlerin içine boşaltılanlar – İstanbul CHP mitinglerinde – Adliye sarayları önünde ‘Polis’ yazılı araçlardan barierler çıkartanlar .... gibi Afrikalıların mahalle bile kurduğu bölgeler var. Tablo gerçekten vahim.
Hatırlayalım 2019 yılında İtalya, Türkiye’ye “teşekkür” ediyordu. Nedeni “Bütün mültecileri siz alıyorsunuz, bize kimse gelmiyor !” Çünkü Avrupa açısından dangalAKPudracı halkıyla Türkiye bulunmaz nimet: Sığınmacıları tutuyor, kendi içinde ne yaşadığını da kimse umursamıyor.
İtalya’nın mülteci konusuna nasıl baktığını gösteren bir olay. 2019’da Carol Racket adında Alman bir kadın kaptan Almanya merkezli Seawatch adlı bir insani yardım ! kuruluşuna bağlı bir kurtarma gemisini yönetiyordu. Bu kuruluş bağışlarla ikinci el Alman gemiler satın alıp Akdeniz’de botlarla Avrupa’ya geçmeye çalışan mültecileri topluyor, sonra en yakın ülkeye bırakıyordu. Kağıt üzerinde “insani yardım !” ama Almanya bu mültecilerden bir kişiyi bile almıyordu; topladıklarını Akdeniz ülkelerine bırakıyorlardı.
Carol Racket, Libya açıklarında 53 mülteciyi kurtardı. Aslında uluslararası hukuka göre Libya’dan aldığını Libya’ya götürüp bırakması gerekiyordu. Ama Libya’da o dönem savaş vardı. Bu nedenle İtalya’dan “Bu 53 kişiyi size getirmek istiyorum” diye izin istedi. İtalya zaten daha önce benzer bir durumla uğraşmıştı. Başka bir Seawatch kaptanını direkt hapse atmış, ülkeye sokmamak için özel bir yasa çıkarmıştı. Yasa “Kıyılarımız kaçak mültecilere kapalıdır. Getiren 2 ila 10 yıl hapis cezası alır, 50 bin Euro’dan başlayan para cezasıyla karşılaşır” diyordu.
İtalya mülteci girişini bıçak gibi kesmişti. Bu nedenle Carol’a “Sakın gelme, hepinizi tutuklarız” dediler. Ancak gemide çocuklar ve hastalar olduğu ortaya çıkınca kamuoyu baskısıyla 10 kişiyi aldılar; geri kalan 43 kişi ise gemide kalırken, İtalya, Seawatch ekibine şu soruyu sordu: Sen nerenin insani yardım kuruluşusun? Nerenin vatandaşısın? Almanya’nın. O hâlde bunları ülkene götür.
Ama Almanya “Bir kişi bile almam” dedi. Bunun üzerine İtalya başka bir öneri sundu: Gemi Hollanda bayraklı, bunları oraya götürün dedi. Hollanda “Sakın ha! Bir kişiyi bile getiremezsin. Gerekirse gemiyi kendi bandıramdan çıkarırım” diye cevapladı. Normalde Bebek Katili Öcalan, Eroin – sigara – insan kaçakçısı Terörist PKK dahil, kırlangıçların göç yolundan kutup ayılarının popülasyonuna kadar her konuda fikir beyan eden Avrupa Birliği ise bu konuda tek kelime etmedi.
Avrupa Birliği dönem başkanı Avusturya’ya soruldu: Bu insanlar ne olacak? Avusturya’nın cevabı “Türkiye’ye götürün” oldu. Gerekçeleri de Sanki Türkiye dünyanın çöplüğüymüş gibi “Bu kişiler kaçak. Avrupa’ya kaçak girmesinler. Türkiye’ye götürün !” oldu.
Seawatch bunun üzerine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurdu ve ‘Denizin ortasında 43 kişi var, İtalya almıyor, bu insan hakkı ihlalidir’ dedi. Mahkeme acilen toplandı ve şu kararı verdi “İtalya’nın bir kusuru yoktur. Bunlar Libya’dan gelen kaçak mültecilerdir. Libya’da savaş varsa Tunus’a götürün” Tunus “Bize ne kardeşim? Biz bir kişiyi bile almayız” diye cevaplayınca Malta’ya götürün önerisi geldi. Malta hemen “Biz de aynı yasayı çıkardık, asla kimseyi almıyoruz” dedi.
Günler geçti… 1 hafta, 2 hafta, 3 hafta… İtalya, “İsterse 3 sene geçsin, almıyoruz” dedi. Bunun üzerine Carol Racket gözünü kararttı. Gemiyi dümdüz İtalya’nın Lampeduza limanına sürdü, sahil güvenlikle çarpışarak iskeleye yanaştı. Polis limanı anında bastı: Gemiye el kondu. Kaptan tutuklandı ve Sınır dışı edildi Gıyabında 10 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Sadece 43 mülteci yüzünden Avrupa’da kopan fırtına buydu. Ve bugün, tüm bunları yapan İtalya’nın başbakanı çıkıp alenen Tayyib Erdoğan’a “Bütün mültecileri siz aldınız” diye teşekkür ediyor.
Aslında her Türk vatandaşının kendine sorması gereken soru şudur:
Dünyada bizden başka mülteci konusunda bu kadar kullanışlı, bu kadar yalnız bırakılmış bir ülke var mı? Yok. O zaman Dünyanın tek “kerizi” biziz.
Toplam Avrupa’nın bir tek ülkesinin bile istemediği 43 kişinin bile akıbeti ortadayken, ON MİLYONLARCA kişinin sorumluluğunu Türkiye’nin tek başına taşıması normalmi ? Her konuda olduğu gibi yerlerde sürünen Ekonomik krizle birlikte Çocukları yatağa aç giden, insanları çay - simit kuyruğuna girerken, Dünyanın yükünü sırtında taşıyan, ama kendi vatandaşını kuyruklara mahkûm eden bir dangalAKPudracı politikalarıyla dünyanın kıçı ile bize güldüğü KERİZ ülke olmamız tarihe not düşülmeli.
Derleme Kaynağı - https://www.youtube.com/watch?v=-5EqSsb29Ac
Dünyanın en keriz ülkesi.
Geçenlerde Tayyib Erdoğan’ın evladı 17-25 aralık tapelerinden hatırladığımız ‘babacım’ Bilal oğlan’ın “Bolonya’da tortellini yemeyin, domuz eti var !” dediği şey aslında PKK’nın kalesinden bahseder.
Dünyada bizden başka mülteci konusunda bu kadar “keriz” muamelesi gören bir ülke yok. Mülteci sayısı 10 milyona yakın olduğu söyleniyor. Suriyeliler var, Afganlar var… Kamyonlarla şehirlerin içine boşaltılanlar – İstanbul CHP mitinglerinde – Adliye sarayları önünde ‘Polis’ yazılı araçlardan barierler çıkartanlar gibi Afrikalıların mahalle bile kurduğu bölgeler var. Tablo gerçekten vahim.
Hatırlayalım 2019 yılında İtalya, Türkiye’ye “teşekkür” ediyordu. Nedeni “Bütün mültecileri siz alıyorsunuz, bize kimse gelmiyor !” Çünkü Avrupa açısından dangalAKPudracı halkıyla Türkiye bulunmaz nimet: Sığınmacıları tutuyor, kendi içinde ne yaşadığını da kimse umursamıyor.
İtalya’nın mülteci konusuna nasıl baktığını gösteren bir olay. 2019’da Carol Racket adında Alman bir kadın kaptan Almanya merkezli Seawatch adlı bir insani yardım ! kuruluşuna bağlı bir kurtarma gemisini yönetiyordu. Bu kuruluş bağışlarla ikinci el Alman gemiler satın alıp Akdeniz’de botlarla Avrupa’ya geçmeye çalışan mültecileri topluyor, sonra en yakın ülkeye bırakıyordu. Kağıt üzerinde “insani yardım !” ama Almanya bu mültecilerden bir kişiyi bile almıyordu; topladıklarını Akdeniz ülkelerine bırakıyorlardı.
Carol Racket, Libya açıklarında 53 mülteciyi kurtardı. Aslında uluslararası hukuka göre Libya’dan aldığını Libya’ya götürüp bırakması gerekiyordu. Ama Libya’da o dönem savaş vardı. Bu nedenle İtalya’dan “Bu 53 kişiyi size getirmek istiyorum” diye izin istedi. İtalya zaten daha önce benzer bir durumla uğraşmıştı. Başka bir Seawatch kaptanını direkt hapse atmış, ülkeye sokmamak için özel bir yasa çıkarmıştı. Yasa “Kıyılarımız kaçak mültecilere kapalıdır. Getiren 2 ila 10 yıl hapis cezası alır, 50 bin Euro’dan başlayan para cezasıyla karşılaşır” diyordu.
İtalya mülteci girişini bıçak gibi kesmişti. Bu nedenle Carol’a “Sakın gelme, hepinizi tutuklarız” dediler. Ancak gemide çocuklar ve hastalar olduğu ortaya çıkınca kamuoyu baskısıyla 10 kişiyi aldılar; geri kalan 43 kişi ise gemide kalırken, İtalya, Seawatch ekibine şu soruyu sordu: Sen nerenin insani yardım kuruluşusun? Nerenin vatandaşısın? Almanya’nın. O hâlde bunları ülkene götür.
Ama Almanya “Bir kişi bile almam” dedi. Bunun üzerine İtalya başka bir öneri sundu: Gemi Hollanda bayraklı, bunları oraya götürün dedi. Hollanda “Sakın ha! Bir kişiyi bile getiremezsin. Gerekirse gemiyi kendi bandıramdan çıkarırım” diye cevapladı. Normalde Bebek Katili Öcalan, Eroin – sigara – insan kaçakçısı Terörist PKK dahil, kırlangıçların göç yolundan kutup ayılarının popülasyonuna kadar her konuda fikir beyan eden Avrupa Birliği ise bu konuda tek kelime etmedi.
Avrupa Birliği dönem başkanı Avusturya’ya soruldu: Bu insanlar ne olacak? Avusturya’nın cevabı “Türkiye’ye götürün” oldu. Gerekçeleri de Sanki Türkiye dünyanın çöplüğüymüş gibi “Bu kişiler kaçak. Avrupa’ya kaçak girmesinler. Türkiye’ye götürün !” oldu.
Seawatch bunun üzerine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurdu ve ‘Denizin ortasında 43 kişi var, İtalya almıyor, bu insan hakkı ihlalidir’ dedi. Mahkeme acilen toplandı ve şu kararı verdi “İtalya’nın bir kusuru yoktur. Bunlar Libya’dan gelen kaçak mültecilerdir. Libya’da savaş varsa Tunus’a götürün” Tunus “Bize ne kardeşim? Biz bir kişiyi bile almayız” diye cevaplayınca Malta’ya götürün önerisi geldi. Malta hemen “Biz de aynı yasayı çıkardık, asla kimseyi almıyoruz” dedi.
Günler geçti… 1 hafta, 2 hafta, 3 hafta… İtalya, “İsterse 3 sene geçsin, almıyoruz” dedi. Bunun üzerine Carol Racket gözünü kararttı. Gemiyi dümdüz İtalya’nın Lampeduza limanına sürdü, sahil güvenlikle çarpışarak iskeleye yanaştı. Polis limanı anında bastı: Gemiye el kondu. Kaptan tutuklandı ve Sınır dışı edildi Gıyabında 10 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Sadece 43 mülteci yüzünden Avrupa’da kopan fırtına buydu. Ve bugün, tüm bunları yapan İtalya’nın başbakanı çıkıp alenen Tayyib Erdoğan’a “Bütün mültecileri siz aldınız” diye teşekkür ediyor.
Aslında her Türk vatandaşının kendine sorması gereken soru şudur:
Dünyada bizden başka mülteci konusunda bu kadar kullanışlı, bu kadar yalnız bırakılmış bir ülke var mı? Yok. O zaman Dünyanın tek “kerizi” biziz.
Toplam Avrupa’nın bir tek ülkesinin bile istemediği 43 kişinin bile akıbeti ortadayken, ON MİLYONLARCA kişinin sorumluluğunu Türkiye’nin tek başına taşıması normalmi ? Her konuda olduğu gibi yerlerde sürünen Ekonomik krizle birlikte Çocukları yatağa aç giden, insanları çay - simit kuyruğuna girerken, Dünyanın yükünü sırtında taşıyan, ama kendi vatandaşını kuyruklara mahkûm eden bir dangalAKPudracı politikalarıyla dünyanın kıçı ile bize güldüğü KERİZ ülke olmamız tarihe not düşülmeli.
Derleme Kaynağı - https://www.youtube.com/watch?v=-5EqSsb29Ac


