Asılsız - PALAVRA büyük laflar etmemek lazım.
Bölgede tek NÜKLEER GÜÇ olan – Gazze katliamından sorumlu – ENÇOK ticaret yaptığımız İsraile ‘haddini bil, bir gece ansızın gelebiliriz’ diye palavra sıkanlar, sonra binlerce km uzaklıktaki İranı, Katarı vuruşundan sonra süt dökmüş kedi gibi sessizliğe gömülüşü Cumhuriyet tarihimize KARA LEKE olarak kazındı.
Maalesef AKePe’nin yol açtığı ağır hatalar yüzünden Cumhuriyet temelinden sarsılmaya başladı. Dışişleri bakanı Hakan Fidan itirafı ile Kaan uçağımız gibi, keza Milli ! motoru olmayan Atak Helikopteri, Altay tankı palavraları ile dünyaya rezil olduk. Ortağı olduğumuz F5. NESİL -35 projesinden kovulduk - ortaklıktan çıkarıldık; parasını ödediğimiz - üstüne Park parası vermek mecburiyetinde kaldığımız yüzlerce subay teknisyenini eğittiğimiz F-35’lerimizi teslim alamadık. Dilenci gibi “En azından onların yerine 4. NESİL – 48 yıllık eski teknoloji F-16 verin” diye yalvarırken, Yunanistan Başbakanı Miçotakis Washington’a gitti ve ABD Başkanı Biden ile görüştü Doğu Akdeniz’den çıkarılacak doğalgaz konusunda sağladıkları askeri desteğin karşılığında “F-35’leri bize verin” dedi ve Washington da kabul etti.
Tayyib yine çıktı esti – gürledi, mangalda kül bırakmadı. sert çıktı şeref yoksunu Vahdettinin adına ölüm fermanı çıkarttığı Atatürk’ün kurtardığı “İzmir’i unutma, adaların işgalinin bizi bağlamadığını, bir gece ansızın gelebiliriz” tehditlerini dillendirdi. Ancak kısa süre sonra ABD Dışişleri Bakanı Türkiye’ye geldi. Ruhunu satmış YALAKA yandaş medyamız bunun İsrail yardımı için geldiğini yazdı, bazıları Gazze’yle ilişkilendirdi. Oysa ziyaretin asıl gündemi F-16’lar idi. ABD “F-35’leri vermeyeceğiz, onları unutun” dedi ve F-16’lar içinse bir koşul öne sürdü: Yunanistan’ı ikna etmeniz gerekiyor. Eğer Yunanistan’a baskıyı sürdürürseniz F-16’ları ancak rüyanızda görürsünüz dediler.
Tabiki ‘keşke yunan galip gelseydi’ diyebilen Meczup FESLİ Püsküllüoğlu benzeri ŞEREFSİZ güruha karşın, Ulu önder Atatürk’ün kurtardığı İzmir unutulmaz. Sıcak bir yaz günü, eski yoldan Çeşme’ye giden sarışın, 30’lu yaşlarda güzel bir kadın lastiğinin patladığını fark ederek kenara çekti. Yanından geçen bir otomobil geri gelip durdu; genç bir delikanlı indi ve yardım teklif etti. Kadın Kırık Türkçesiyle konuştu; delikanlı stepneyi çıkardı, lastiği değiştirdiler. Sohbet ilerledi; delikanlı Türk Hava Kuvvetleri’nden bir pilottu. Telefon numarası paylaşıldı ve birkaç gün sonra Alsancak’ta buluştular. İlk karşılaşma büyük tesadüf gibi görünse de arkasında planlı bir hareket vardı.
O genç, Savaş Kalenderidis adıyla anılan bir kişi tarafından organize edilmişti. Kendisi İzmir Başkonsolosluğu’nda ticaret ateşesi olarak tanıtıldı; ana dili gibi Türkçe konuşuyordu. Ancak tüm bunlar kamuflajdı: Yunan gizli servisinin görevlisiydi ve rütbesi yarbaydı. Kalenderidis, pilotu paranın ucunu göstererek kandırdı; istenen belgeleri, bilgiler karşılığında tatlı bir hayat vadetti. Pilot kabul etti; ama Yunan tarafı bir güven testine ihtiyaç duydu: Acaba gerçekten pilot mu, gerçekten subay mı? Bu kuşku nedeniyle sahte bir tur organize edilip pilota yat ve ada turlarına katılma izlenimi verildi. Daha sonra hava üssü bulunan bir Yunan adasına götürdüler, sorguladılar, uçurup yeteneklerini doğruladılar. Pilot gerçekten subaydı ve kullanılmaya başlandı.
Savaş Kalenderidis talimatıyla pilot, bir istihbarat yüzbaşısıyla yakınlaştı; bu yüzbaşı, içten bir sohbet havasında gizli bilgileri paylaşmaya başladı: uçak sayıları, intikaller, harekât planları gibi hassas ayrıntılar bile verildi. Bu bilgiler Kalenderidis’e aktarıldı; karşılığında cebine para doldu. Ardından bir deniz astsubayına ulaşıldı; çok gizli telsiz frekans kodlarına erişildi ve satıldı. Pilot, yaptığını büyük bir casusluk zaferi sanıyordu; kendini korunaklı hissediyordu. Oysa MİT tarafından uzun süredir takip ediliyordu.
Pilotun sıradan hayatta davranışları değişmişti; evliliğinde sorunlar, harcama alışkanlıklarında ani artışlar vardı. Eşi, kredi kartı harcamalarını ve evin dışındaki ilişkileri fark etti, durumu eşinin komutanına bildirdi ve MİT sürece girdi.
Kalenderidis, üst düzey bir yetenek olarak dikkat çekiyordu: Türkçe ve Kürtçe akıcı konuşuyor, Anadolu kökenli bir aile geçmişine sahip gibi davranıyordu; Karadeniz bölgesine özel ilgi gösteriyor, gençleri Yunanistan’a üniversiteye gönderdiği, onlara düzenli ödemeler sağlıyordu. Ayrıca tur rehberleri, fırıncılar, inşaat işçileri gibi sıradan vatandaşları belli ücret karşılığında sıkça tekrarlanan orman yangınlarında - askeri takiplerde kullanıyordu.
Bazı askeri tesislerdeki sızıntıların ve Kırıkkale’deki mühimmat fabrikası patlaması benzeri sabotajların arkasında da Kalenderidis’in ve bağlantılarının olduğu iddia edildi. Kalenderidis’in Çeşme’de, havuzlu bir villada, medyadan, akademiden ve iş dünyasından çeşitli kişileri toplayıp eskor kızlar bularak kullanması, bu insanları paravan kurgu ve projelerle sömürmesi, paravan yayınevleri, sahte dernekler ve kültürel faaliyetler üzerinden bir propaganda ağı kurulması hedeflenirken çarşaf gibi örüntüler, itiraflar ve tutuklamalar yaşandı; bazı yüzbaşılar ve astsubaylar tutuklandı. Kalenderidis, deşifre olduğunu anlayınca Yunanistan’a kaçtı.
Gel zaman git zaman. Suriye'den kovulan Bebek Katili Abdullah Öcalan önce İtalya'ya yerleşti, ordan kovulunca , Yunanistan'ın kucağında kaldı Kenya'daki elçiliğine saklandı. Sonrası malum 9 kişilik ekibimiz Kenya'ya uçtu, Bebek Katili Abdullah Öcalan'ı paketleyen ekibimiz Kenya'dan havalanırken tarihi bir fotoğraf karesi dünya haber ajansları tarafından servis edildi. Abdullah Öcalan'ı eşlik eden ve Nairobi Havalimanı'a sap gibi ortada kalan Yunan gizli servisi albayı Savaş Kalandredis fotoğrafıydı. İzmir'de görev yaparken defalarca Suriye'ye giden, beka vadisinde Bebek Katili Abdullah Öcalan ile görüşen, Yunan gizli servisiyle PKK'nın kontağını sağlayan kişi Savas Kalenderidis idi.
Bebek Katili Abdullah Öcalan ona çok güveniyordu. O nedenle Yunanistan'dan Kenya'ya uçarken, orda elçilikte saklanırken yanında hep Savaş Kalenderidis vardı. Kalenderidis yıllar sonra ‘’Kenyalılarla görüştüm. Bebek Katili Abdullah Öcalan'a 2 saat süre tanıdı. Bende Elçiliğe dönüp kendisine istediği yere götürülmesi için özel uçak tahsis edildiğini söyledim. O elçilikten ayrılmak istemiyordu ama olursa Hollanda, Finlandiya'ya veya Almanya'ya gitmeyi düşündüğünü belirtti. Nairobi havalimanına yaklaşırken, Kenyalı görevliler aniden konvoyun arasına girdi, yönlendirip özel uçağa gittiler. Bebek Katili Abdullah Öcalan yanında: Dilan, Nujan, Melisa ve İbrahim vardı. Başlarına geleni anladılar. Özel uçağın havalandığını gördüğümde umarım o Ankara'ya götürülmüyordu’’ diye anlatı.
Kenya fiyaskosunda gizli kimliği dünya çapında açığa çıktığı için Savaş Kalanderidis emekliye sevk edildi. Sonra güya gazeteci oldu. Türkiye aleyhine faaliyetlerine devam etti. Pontus'u kurtarma vakfı kurdu. Karadeniz bölgemizin böyle üstünde Yunan bayrağının dalgalandığı Pontus haritası bastırdı, Yunan adalarına giden Türk turistlere ücretsiz dağıtılmasını sağladı. Sonra ‘Kardeşim Apo’ diye kitap yazdı, imza günleri düzenledi. Terörist Murat Karayılan'ın yazdığı ‘Bir savaşın anatomisi’ kitabını Yunancaya çevirdi, tanıtım törenini Atina Savunma Bakanlığı Savaş Müzesinde yaptı.
Ülke talanı ile meşgülAKePe klasiği ‘Bir gece ansızın gelebilirim’ şarkısından - Vizesiz Yunan adaları yemine’ dönüşen öyküden, anlayana çıkartılacak çok ders var.
Yılmaz Özdil söyleşisinden derleme.
https://www.youtube.com/watch?v=ktJ5fsi5bMU&t=1149s


