Türk Toplumu İçin Şehitlik anlamı ?
BM tarafından TERÖRİST ilan edili Müslüman kardeşler lideri - $ Milyarlar hırsızlığı ile ünlü Mursi için gıyabi cenaze namazı kılan, onu asan Sisi’ye 15 Temmuz kalkışması planlayan ŞEREFSİZ – KATİL diyen, Kendi vatandaşı Kaşıkçı’yı İstanbul’da kuşbaşı gibi doğrayan Türk’e tarih boyu KALLEŞ - Suudi Arabistan, Kralı için ‘3 günlük matem’ ilan eden AKePe ZİHNİYETİ, maalesef tıpkı: askere ‘Kelle’ diyen, Soma maden, Çorlu Tren kazası, Ankara Garı, Kartalkaya Otel KATLİAMLARI facialarındaki sorumsuzluğu gibi, Kutsal Cumhuriyet tarihimizin EN BÜYÜK KAYBI – 20 hava subayımızın 60 yıllık eski uçakla 11 11 2025 günü şehit olmalarında sanki ‘Bana ne ?’ der gibi, hiçbir istifa olmaması – hiç değilse ‘1 günlük’ dahi YAS ilan etmemesini Tarih unutmayacaktır.
Şehitlik Kavramının Derinliği
Oysa Türk toplumunda kişinin ‘Düzgün insan’ olduğuna Şehadet – ŞAHİT olmak kelimesinden türeyen “şehitlik” kavramı, yalnızca bir ölüm biçimi değil; Namus kavramlı saydığı Kutsal vatan, millet ve insanlık uğruna kendini feda etmenin en yüce hali olarak görülür. Bu kavram, binlerce yıldır Türklerin kolektif hafızasında derin bir yer edinmiştir. Eski Türkler, İslamiyet’ten önce bile, savaşta ölenleri kahraman sayar, onların ruhlarının göğe yükseldiğine inanırlardı. Bu inanç, İslamiyet’in “Allah yolunda ölenleri ölü sanmayın” öğretisiyle birleşince, şehitlik artık milli bir kavrama dönüştü. Şehitlik, Türk insanı için yaşamdan öte bir anlam taşır: adaletin, bağımsızlığın ve inancın bedelidir. Her çağda, her cephede Türk milleti, bu ideali yaşatarak var olmuştur ve toplumunda şehitlik ölüm değil; kahramanlık ile bir diriliş, bir yüceliş anlamına gelir.
Türk-İslam Sentezinde Şehitlik
Türklerin İslamiyet’i kabulünden sonrada aynı şekilde devam eden şehitlik anlayışı, tarih boyunca Türk ordusunun manevi temeli olmuştur. Selçuklu ve Osmanlı Türk ordularında askerlere “gazi” denilmesi, bu anlayışın göstergesidir ve “Ölürsem şehit, kalırsam gazi” sözü, cesaret ve teslimiyeti temsil edercesine - Türk askerinin vatan kutsallığına inanç, kader ve görev bilincini özetler. Türk-İslam sentezinde şehitlik, yalnızca savaş meydanında değil; inanç, adalet ve insanlık için mücadele eden herkesin onurudur. Türk geleneklerinde fetihlere çıkan askerler dua ile uğurlanır “şehadet şerbetini içmek” ifadesiyle vatanı için ölümü kutsal bir görev olarak kabul ederdi. Bu düşünce, milletin kahramanlık geleneğini canlı tutmuştur.
Kurtuluş Savaşı ve sonrasında Şehitlik Algısı
Kutsal Cumhuriyet’in kuruluşunu mümkün kılan Kurtuluş Savaşı, şehitlik kavramının Türk ulusal kimliğindeki yerini pekiştirmiştir. Yurdun dört bir yanında cepheye giden milyonlar Vatanları için “ya istiklal ya ölüm” anlayışıyla hareket etmiştir. Bu dönem, şehitliğin “vatan sevgisi” ve “bağımsızlık inancı” ile tanımlandığı bir çağ olmuştur. Sakarya’dan Dumlupınar’a, İnönü’den Çanakkale’ye kadar verilen mücadelelerde Türk milleti, şehitliğin yalnızca bir fedakârlık değil, aynı zamanda eski Türk geleneklerinde olduğu gibi Kutsal saydığı vatanı için bir onur göstergesi olduğunu kanıtlarcasına Cumhuriyet, bu ruhun üzerine inşa edilmesinde varlığımız sebebi aziz Atatürk’ün dediği gibi “Hattı müdafaa yoktur, sathı - tümü Kutsal vatanı - müdafaa vardır” sözü, bir askerî stratejiden öte, bir şehadet bilincinin ifadesidir.
Türk Kültüründe Şehitlik ve Vatanseverlik
Türk kültüründe şehitlik, vatan sevgisinin zirve hâlidir. Halk ozanları, destanlar ve türküler, şehitliği daima yüceltirken “Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır” dizeleri, şehidin kanının Kutsal Vatan toprağını kutsallaştırdığına inanışın özetidir. Anadolu’nun her köyünde bir “şehit mezarı” vardır; bu mezarlar, sadece birer kabir değil, aynı zamanda tarih ve inanç nöbetçileridir. Türk halkı için şehit, milletin namusu, vatanın garantisidir.
Aile ve Toplum üzerinde Şehitlik Bilinci
Suriye, Irak, Yemen, Libya, Sudan örnekleri gibi keza Irak – İran savaşında biribirlerini öldüren müslümanların hangisi şehit ? sorusu ile düzgün insan oluşuna Şehadet – Şahit olma anlamlı - aslında din ile hiç alakası olmayan Şehitlik, biz Türkler için yalnızca bireyin değil, tüm ailenin manevi yücelişidir. Türk toplumunda şehit ailelerine gösterilen saygı, devletin ve halkın ortak duygusudur. Bir şehit anası, oğlunun ardından ağlarken “Vatan sağ olsun” diyebilmesi sadece Türk milletine özgü dünyada tek - toplumsal bilincin derinliğini gösterir. Bu söz, bireysel acının ötesinde, Namus kavramlı Kutsal Vatan için bir millet bilincinin ifadesidir. Şehitler, ailelerini onurlandırır; toplum, o aileyi yüceltir. Bu dayanışma, Türk milletinin ortak vicdanıdır.
Şehitlik ve Dini Ritüeller
Türk toplumunda tarih boyu şehitlik, dua, mevlit ve anma törenleriyle yaşatılır. Merasimleri asla dini bir matem değil, bir minnettarlık ifadesidir. Cenazelerde “Kahraman şehidimiz” diye başlayan dualar, din ve mezhebi ile ayırt edilmeden Kutsal Vatan için öldü anlamıyla topluma moral verir. Şehit kabirleri ziyaret edilir, bayraklarla süslenir. Bu ritüeller, toplumsal hafızayı canlı tutar, kültürel bir hafıza unsuru hâline gelir. Cumhuriyet dönemiyle birlikte şehitlik kavramı, resmî bir hukuk zeminine taşınmıştır. Şehitlik Kanunu, şehit ailelerine tanınan haklar, devlet törenleri ve “Şehitlik Anıtları” bu bilincin kurumsallaşmış hâlidir. Şehitlikler, sadece birer mezarlık değil, genç nesillere Kutsal vatan sevgisini aşılamak için oluşturulmuş sessiz dersliklerdir.
Şehitlik ve Ulusal Kimlik
Türk kimliğinin temel taşlarından biri, şehitlik bilinci “Vatan ve bayrak” kavramları ile iç içe geçmiştir. Ulusal kimliğini kaybetmeyen her toplum, şehitlik ruhunu koruduğu sürece ayakta kalır. Çünkü Şehitlik, milletin birleştirici harcıdır; dini - mezhepleri, etnik kimlikleri, farklılıkları aşan bir ortak paydadır ve Felsefi açıdan şehitlik, insanın ölüm karşısındaki varoluşunu anlamlı kılma çabasıdır. Şehit, ölümü yücelterek onu aşar; beden ölür ama Kutsal Vatan inancı, ideali, hatırası yaşamaya devam eder. Bu, insanın sonsuzluk arzusuna bir cevap niteliğinde “ölmeden önce ölmeyi” başaran idealistlerin mertebesidir. Bu nedenle şehit, yalnızca bir asker değil; adalet, doğruluk ve inanç uğruna can veren herkes olabilir.
Türk Ordusu ve Şehitlik Kültü
Onbinlerce senelik tarihe sahip – hala armasında MÖ 209 yazan – dünyanın en eski ordusu Türk Silahlı Kuvvetleri BİNLERCE YIL şehitlik kavramı üzerine kuruludur. Her asker, eğitiminde Kutsalı saydığı “vatan uğruna can vermeyi” bir onur olarak öğrenir. “Şehadet” kelimesi, yeminlerde ve marşlarda bir değer sembolü olarak yer alır. Bu bilinç, ordunun moral gücünü ve disiplinini ayakta tutar. Tıpkı asker annesi, oğlunun tabutuna sarılırken “Vatan sağ olsun” der. İşte bu, dünyada başka hiçbir millette olmayan Kutsal Vatan ruhunu yaşatan EŞSİZ güçtür.
Sonuç: Şehitlik Ruhunun Geleceği
Türklük en büyük kutsalı Vatan için “Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın” sözü tarihin bilincidir. Şehitlik, Türk milletinin en yüce ortak paydasıdır. Her çağda değişen dünyaya rağmen, Türk toplumu için: din – mezhep farkı olmadan bir inanç, bir gurur ve bir kimlik sembolü olmaya devam edecek Şehitlik ruhu, bu milletin damarlarındaki asil kanın, neler başarabileceğinin en güçlü kanıtıdır.


