Erdoğan Kalemlerini Kırdı
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, yıllardır kamu ihaleleriyle zenginleştirdiği, “beşli çete” olarak bilinen iş insanlarına yönelik büyük bir operasyon hazırlığında. Erdoğan, bu isimleri “bana ihanet ettiler” diyerek hedefe koydu. Sebep olarak da, bu iş insanlarının Ekrem İmamoğlu’yla yakın ilişkiler kurdukları ve İBBB’nden ihaleler aldıkları iddiaları gösteriliyor. Erdoğan, bu durumu bir “ihanet” olarak görüyor ve kalemlerini kırdığını açıkça ifade ediyor. Yıllardır elinde tuttuğu ekonomik ve siyasi ağın artık bittiğini hissediyor ve çevresindekilere karşı sert bir hamle başlatıyor.
Erdoğan’ın Öfkesi: İhanet ve Korku Dengesi
Erdoğan’ın öfkesinin merkezinde “ihanet” duygusu var. Yıllardır kendisini destekleyen, $ YÜZLERCE MİLYAR halkın parasından - vergi affı ve ihale kolaylığıyla büyüyen bu iş insanlarının, şimdi Ekrem İmamoğlu’na yanaşmaları Erdoğan’ı derinden rahatsız etmiş durumda, bu kişileri “çifte oyun” oynamakla suçluyor. Kimi yorumlara göre bu iş insanları, olası bir iktidar değişiminde zarar görmemek için İmamoğlu’yla ilişkilerini güçlendiriyorlar. Erdoğan ise bunu açık bir tehdit olarak görüyor. Artık elinde kalan tek güç devlet gücü korkusuyla durdurabileceğine inanıyor.
Beşli Çete Kim?
Kamuoyunun “beşli çete” olarak tanıdığı grup; Mehmet Cengiz, Nihat Özdemir, Adnan Çebi, Celal Koloğlu, İbrahim Çeçen ve Hayrettin Özaltın gibi Türkiye’nin en büyük inşaat patronlarından oluşuyor. Bu şirketler uzun yıllar boyunca köprü, otoyol, havaalanı gibi milyar dolarlık projelerin ihalelerini aldı. Özellikle Makyol İnşaat’ın sahibi Adnan Çebi, son günlerde bu operasyonların merkezinde. İddialara göre İmamoğlu’yla Etiler’deki Le Méridien Otel’de gizli görüşmeler düzenliyor, hatta bu görüşmeler sırasında otel kameralarının kapatıldığı söyleniyor. Erdoğan, bu bilgilerin kendi yandaş medya kanallarına sızması üzerine “ihanet” söylemini güçlendirmiş durumda.
Medya, Yargı ve Yeni Operasyon Dalgası
Erdoğan’a yakın medya organlarında “reyize ihanet eden iş adamları” manşetleri atılıyor. Bu dilin yukarıdan geldiği açık. Aynı zamanda İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek her saray “mafyavari devlet yönetimi” talimatı gibi bu operasyonlarda kilit rol oynadığı belirtiliyor. Yandaş medyada başlayan bu kampanya, gözaltı listelerine kadar uzanıyor. İlk ifadeye çağrılan isimler arasında Adnan Çebi bulunuyor. Diğer müteahhitler için de yeni operasyon dalgalarının hazırlanmakta olduğu iddia ediliyor.
Geçmişten Bugüne: Suç Ortaklığı ve Çatışma
Bu iş insanlarının Erdoğan’la ilişkileri yalnızca ekonomik değil; aynı zamanda siyasi bir ittifak üzerine kuruluydu. 2013 yılında Turkuvaz Medya Grubu’nun (Sabah–ATV) satın alınması sürecinde bu şirketlerden $ YÜZLERCE MİLYON “bağış” adı altında alenen HARAÇ istenmişti. Mehmet Cengiz o günlerde “korkudan titreyen Adnan Çebi’ye morfin verdim, ancak uyuyabildi” demişti. Ancak yıllar sonra aynı müteahhitlerin, 3 İstanbul seçimi kazanmış – yeni Cumhurbaşkanı olarak gördükleri İmamoğlu’na yakınlaşmayı Erdoğan “ihanet zinciri” olarak görüyor.
Yeni Dönem: Korkunun Gücü
İktidar erozyona uğradıkça sadakatini koruyan çevreleri azalıyor. Erdoğan, bu çözülmeyi ancak korku salarak durdurmaya çalışıyor. Son olarak en sadık değnekçisi “Acun Ilıcalı bile listeye girdi” iddiası, bunun en çarpıcı göstergesi. Şizofren korkusu gibi Erdoğan son dönemde kendisine yakın medya figürleriyle bile görüşmeyi kesmiş, İmamoğlu’na yanaşan herkesi, en küçük selamlaşmaları bile “ihanet” olarak görüyor.
Siyasi Anlamı: İstanbul ve Yeni Güç Dengesinin Doğuşu
İstanbul’un CHP’ye geçmesi, Erdoğan için bir seçim kaybı değil, ekonomik bir felaket oldu. Çünkü İstanbul; ihalelerin, bağışların, zenginliğin ve sadakatin merkez kasası idi. İmamoğlu’nun kaçınılmaz cumhurbaşkanlığına doğru ilerlemesi, Erdoğan’ın çevresindeki sermaye gruplarını da bölmeye başladı. Yıllarca kazandıkları serveti korumak adına, yeni güç merkezine yakınlaşmakta beis görmezlerken, Erdoğan bunu “ortak hırsızlarının gemiyi terk etmek” olarak yorumlayıp “burunlarını sürtme” kararıyla cezalandırıyor.
Devlet ve Mafya İlişkisi Üzerine
Maalesef “Artık Türkiye mafya taktikleriyle yönetiliyor ve Erdoğan devlet başkanı değil, mafya babası” gibi davranıp, hukuk dışı yollarla rakiplerini ve eski dostlarını cezalandıracak. Bu durum yalnızca bir iktidar krizi değil, devletin kaçınılmaz mafyalaşma sürecinin bir sonucu olarak değerlendiriliyor.
Geri Dönülmez Nokta
Erdoğan, yıllarca kendisine sadık kalan iş insanlarını şimdi hedef tahtasına koymuş durumda. Onlar için panikleyen Çebi gibi “morfin zamanı” geliyor.
Bu, Türk siyasetinde kaçınılmaz yeni bir dönemin kapılarını aralıyor:
- Korkunun egemen olduğu bir sistem,
- İktidarın kendi finans ağını yemeye başlaması,
- Ve “sadakat” yerine “kurtuluş arayışı”nın öne çıkması.
Sürecin sonu, Türkiye’nin mafyalaşmış iktidar düzeninin tarihteki herbir diktatörlük gibi kendi kendini yemesiyle sonuçlanacak.
Çünkü artık “su testisi su yolunda kırılıyor” noktasına gelindi….


