Mersin escort Bodrum escort Bursa escort

Tuzla russian escort Alanya russian escort Kayseri russian escort Antalya russian escort Diyarbakır russian escort Anadolu yakası russian escort Adana russian escort Ataşehir russian escort Şirinevler russian escort Beylikdüzü russian escort Halkalı russian escort Maltepe russian escort Ümraniye russian escort Samsun russian escort Avcılar russian escort Pendik russian escort Beylikdüzü russian escort Maltepe russian escort Ümraniye russian escort Mersin russian escort Avrupa yakası russian escort Kocaeli russian escort Bodrum russian escort Bakırköy russian escort Kadıköy russian escort İzmir russian escort bayan Beşiktaş russian escort Eskişehir russian escort Bursa russian escort Şişli russian escort Şişli russian escort russian escort İzmir Gaziantep russian escort Ankara russian escort Denizli russian escort Samsun escort kızlar Malatya russian escort İzmir russian escorts Samsun russian escort

Guymak
Sitenin sağında bir giydirme reklam
Anasayfa Yazarlar Vizyon Yazı Detayı Bu yazı 418+ kez okundu.
Vizyon
Köşe Yazarı
Vizyon
 

Anavatanı kurtaracak hamle

      “KKTC’de Seçim, Değişim ve Yol Haritası” Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yapılan cumhurbaşkanlığı seçimi, yalnızca bir isim değişikliğinden ibaret değildi; toplumun yıllardır birikmiş değişim talebinin sandığa yansımasıydı. Türkiye’de de yakından izlenen bu seçimde, halkımız liyakate, uzlaşıya ve akla dayalı bir siyaset istediğini açıkça gösterdi. Yarı başkanlık niteliği taşıyan sistemimizde iç işlerinin ağırlığı başbakanda olsa da, dış politika ve müzakere süreçlerinde cumhurbaşkanının belirleyici etkisi vardır. İşte bu yüzden sonuç kritik önemde idi. Uzun süredir sahada gözlenen liyakat eksikliğine tepki, kutuplaştırıcı dil yorgunluğu ve uluslararası temsiliyette saygınlık arayışı geniş bir toplumsal ittifakı Erhürman etrafında toplamış durumda.  Bu koalisyonun bileşenleri arasında CTP örgütleri, aday çıkarmayarak Erhürman’a destek veren Toplumcu Demokrasi Partisi, bağımsız siyasetçiler, Serdar Denktaş, iş dünyasından ve tarımdan seçmenler, özellikle de kadınlar ve gençler sayesinde ortaya çıkan tablo, “toplumsal uzlaşı” oyudur. Aylarca sahada, köy köy, ev ev dolaştık. Her kapıda aynı talep yankılandı: Kutuplaştırıcı dil sona ersin; bizi dünyada saygın biçimde temsil edecek kimsenin kuklası olmayan kendi öz iradesi olan bir cumhurbaşkanına kavuşalım; Anavatan Türkiye gibi HASRET KALDIĞIMIZ sosyal devlet yeniden ayağa kalksın; adalet ve liyakat geri gelsin. Tufan Erhürman etrafında toplanan geniş toplumsal uzlaşı —CTP örgütleri, Toplumcu Demokrasi Partisi’nin koşulsuz desteği, bağımsız siyasetçiler, iş dünyası ve emekçiler, özellikle kadınlar ve gençler— bu talebin doğal sonucudur. Seçim gecesi bazı çevrelerden katılım oranına dair küçümseyici yorumlar geldi. Halk iradesine saygı duymayan, Bebek Katili Öcanala SAYIN diyen Devlet Bahçeli gibi dışarıdan talimat verir gibi konuşan her yaklaşım, sayısal olarak az olsakta bizim demokrasi kültürümüzde karşılık bulmaz. Kıbrıslı Türkler, kendi geleceğine kendisi karar veren, dış müdahaleye alerjisi yüksek bir toplumdur. Üstelik seçmen kütüklerimiz, istisnai yurttaşlık uygulamaları gibi tartışmalarla yıllardır manipülasyona açık hale getirilmişken bile halk net bir irade ortaya koydu. Türkiye kökenli yurttaşlarımız dâhil, bu ülkeye emek veren herkes, rasyonel ve hukuk bilen bir cumhurbaşkanında buluştu. Son yıllarda sahaya hâkim olan korku ve kutuplaşma dili, bu seçimde de Maalesef Türkiyeden gelen destekle kendini tekrar etti. İftira, hedef gösterme ve hamasetle toplum yönetmeye kalkışanlar, en güçlü cevabı sandıktan aldı. Biz siyaseti makam ve YANDAŞ hırsızlara menfaat dağıtma sanatı olarak görmüyoruz; toplumun sorunlarına çözüm üretme görevi olarak görüyoruz. Bu fark, günün sonunda belirleyici oldu. MÜDAHALE adına - Utanmadan AKePe adına mevcut Cumhurbaşkanına Ersin Tatar’a destek için gelen Hulusi Akar, Süleyman Soylu, Binali Yıldırım gibi bazı siyasetçilerin ve tanınmış isimlerin büyük bütçelerle kampanya döneminde adada görünür olması bizi hiç şaşırtmadı. Evet, telkinler oldu; köy ziyaretleri, konferanslar düzenlendi. Ancak bizim bakışımız net: Türkiye halkı ile Kıbrıs Türk toplumunun çıkarları, akla ve kardeşlik hukukuna dayanan bir ortak gelecek zemininde buluşturulabilir. Gerginlikten beslenen siyaset, içeriksiz ve sonuçsuz kalmaya mahkûmdur. Ekonomi cephesinde Kamuoyunda sık tekrarlanan “Türkiye para göndermezse maaş ödenemez” şerefsiz yalanlar, gerçekliğin ancak bir kısmına temas eder. Türkiye’den gelen katkı toplam bütçenin bir bölümüdür; bunun bir kısmı altyapı ve güvenliğe, bir kısmı da borç kalemlerine yazılır. Esas meselemiz, Türk lirası kullanmanın küçük ölçekli ekonomimizde yarattığı çarpan etkili enflasyon, orta sınıfın erimesi ve genç göçünün artmasıdır. Sosyal devlet alanında ihmal ciddi boyuttadır: Yaşlı ve engelli bakımı, sığınma evleri, kreşler yıllardır kaynak yoksunluğu yaşar. Öte yandan kamu kaynaklarının Türkiyeden gelen YANDAŞ firmalara peşkeş çekilen ‘’alım garantili’’ sözleşmelerle belirli şirketlere aktarılması, halkı yoksullaştırırken eşitsizliği derinleştirdi. Bunları konuşmaktan çekinmeyeceğiz; zira mesele Türkiye halkı ile Kıbrıs Türkleri arasında değil, şirket-devlet ilişkilerini liyakat ve denetim dışına çıkaran YANDAŞ firmaların adanın kuzeyini TALAN zihniyeti ile ilgilidir. Adadaki işsizlik sorununun da örneğin Türkiye para göndermezse Kıbrıs'ta maaşlar bile ödenemez. Hatta Tayyib Erdoğan’ın  Kıbrıslıları Biz besliyoruz demesi unutulmadı. Aslında Türkiye'nin Kıbrıs bütçesine yaptığı katkı toplam bütçenin ancak 5/1 kısmıdır. Bunların tümü YANDAŞ müteahhitlerle kime ne faydası olmuşsa dini tesisler !, , altyapı hizmetleri ve adadaki Türk askerinin için yapılan hibelerdir. Geriye kalan ise Kıbrıslı Türklerin hanesine dolar olarak BORÇ kaydediliyor. Geriye kalan gelirlerimiz bu kadar izolasyon ve ekonomik sıkıntıya rağmen kendi kendini döndürebilen bir ekonomisi var.  Kaldıki çok uzunca bir süredir de kamu kaynaklarımız özellikle Türkiye'den gelen bazı YANDAŞ şirketlere oluk oluk transfer edildiği halde MUCİZEVİ şekilde hala kafayı suyun üstüne tutmayı başarıyoruz.  Örneğin: 11 senedir Ercan Havaalanı'nın işletmesini almış Taşyapı şirketine aktarılan paralar - veya alım garantili elektrik santrali anlaşması ile TALAN edili paralarımızla zengin olan Aksa Enerji şimdi adanın kuzeyinde en büyük medya grubu sahibi olmaları, aslında gelen yardımların 2 katı fazlasını emen, Talan ve Mafya üssü haline getirdikleri Kuzey Kıbrıs üzerinden KARA PARA aklamalarıyla zarara uğruyoruz. Peki ne istiyoruz ? Yol haritamız açık: AKePe tarafından desteklenen YANDAŞ Türk şirketlerince talan edili Kıbrıs üzerinden KARA PARA AKLAMA, yabancılara toprak satma, adanın kuzeyini Kumarhane Mafya – Çete üssü yapma politikaları yerine, Birleşmiş Milletler parametrelerinde, siyasal eşitliğimizden asla taviz vermeden, ucu açık olmayan ve sonuç odaklı bir müzakere sürecinde Federasyon tek tipleştirici bir reçete değildir; ABD, Almanya gibi örneklerde görüldüğü üzere her model kendi tarihsel ve kurumsal bağlamında şekillenir. Bizim de 50 yıllık bayrağımız, kurumlarımız ve eşit kurucu ortaklığımız, böyle bir yapıda yok olmayacak; dönüştürülerek yerini alacaktır. Eğer yeni bir referandum süreci daha işletilir ve Rum tarafı bir kez daha “hayır” derse, Kıbrıslı Türklerin uluslararası toplum karşısındaki statüsünün netleşmesini talep ediyoruz. Belirsizlik, Türkiye destekli artık KONTROL EDİLEMEZ hale gelen organize suç ve kayıt dışılığa davetiye çıkarmasından en çok gençlerimiz zarar görür. Doğu Akdeniz bugün yeni bir jeopolitik denge arayışında. Enerji hatları, IMEC gibi alternatif koridorlar, Türkiye–Yunanistan ilişkilerinde normalleşme umutları, AB ile yakınlaşma perspektifi… Bütün bu başlıklarda belki Kıbrıs, tahminlerin üstünde - Devlet aklı ile çok önemli kilit rol oynayabilir. Ezberlerden ve hamasetten sıyrılıp rasyonel bir diplomasiyle ilerlersek, sadece Kıbrıs’ta değil, Ege’de ve bölge genelinde de istikrar üretiriz. Bu, Türkiye ve Kıbrıs Türk toplumunun da çıkarınadır. Demokrasi kültürümüz, farklı görüşlerin aynı masada kahve içebilme olgunluğunu taşır. Seçim sonrası: eğitimsizlikten, ekonomik çöküşten adaletsizlikten – yandaş müteahhitlerle ülke talanından …. bıkan Dünya NARKOTİK MERKEZİ olmuş Türkiye’de pek çok demokrat çevrenin sevincini bizle paylaşması asla tesadüf değildir; kader ortaklığı ve değer yakınlığımızın bir göstergesidir. Umudu diri tutanlar - kadınlar ve gençler - bu sürecin gerçek kahramanlarıdır. Onların emeğine minnettarım. Bazen kapı üstümüze kapanacak gibi olur; fakat ezilme pahasınada olsa elimizle, omzumuzla, bedenimizle aralık tutarız. Biliriz ki o kapı bir gün ardına kadar açılacak şerefsiz ülkeyi mahveden talancılardan, emek sömürücü kapitalist uşaklarından kurtulacağız.   Umut ve akıl sonunda kazanır. Biz de bu umudu akılla buluşturacak; sosyal devleti onarıp adaleti tesis ederken, dünyaya açık, eşit ve saygın bir temsil için çalışacağız. Seçimin anlamı budur; yolumuz açıktır. Doğuş Derya Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti CTP Milletvekili      

Anavatanı kurtaracak hamle

 

 

doğuş derya - Bianet

 

“KKTC’de Seçim, Değişim ve Yol Haritası”

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yapılan cumhurbaşkanlığı seçimi, yalnızca bir isim değişikliğinden ibaret değildi; toplumun yıllardır birikmiş değişim talebinin sandığa yansımasıydı. Türkiye’de de yakından izlenen bu seçimde, halkımız liyakate, uzlaşıya ve akla dayalı bir siyaset istediğini açıkça gösterdi. Yarı başkanlık niteliği taşıyan sistemimizde iç işlerinin ağırlığı başbakanda olsa da, dış politika ve müzakere süreçlerinde cumhurbaşkanının belirleyici etkisi vardır. İşte bu yüzden sonuç kritik önemde idi.

Uzun süredir sahada gözlenen liyakat eksikliğine tepki, kutuplaştırıcı dil yorgunluğu ve uluslararası temsiliyette saygınlık arayışı geniş bir toplumsal ittifakı Erhürman etrafında toplamış durumda.  Bu koalisyonun bileşenleri arasında CTP örgütleri, aday çıkarmayarak Erhürman’a destek veren Toplumcu Demokrasi Partisi, bağımsız siyasetçiler, Serdar Denktaş, iş dünyasından ve tarımdan seçmenler, özellikle de kadınlar ve gençler sayesinde ortaya çıkan tablo, “toplumsal uzlaşı” oyudur.

Aylarca sahada, köy köy, ev ev dolaştık. Her kapıda aynı talep yankılandı: Kutuplaştırıcı dil sona ersin; bizi dünyada saygın biçimde temsil edecek kimsenin kuklası olmayan kendi öz iradesi olan bir cumhurbaşkanına kavuşalım; Anavatan Türkiye gibi HASRET KALDIĞIMIZ sosyal devlet yeniden ayağa kalksın; adalet ve liyakat geri gelsin. Tufan Erhürman etrafında toplanan geniş toplumsal uzlaşı —CTP örgütleri, Toplumcu Demokrasi Partisi’nin koşulsuz desteği, bağımsız siyasetçiler, iş dünyası ve emekçiler, özellikle kadınlar ve gençler— bu talebin doğal sonucudur.

Seçim gecesi bazı çevrelerden katılım oranına dair küçümseyici yorumlar geldi. Halk iradesine saygı duymayan, Bebek Katili Öcanala SAYIN diyen Devlet Bahçeli gibi dışarıdan talimat verir gibi konuşan her yaklaşım, sayısal olarak az olsakta bizim demokrasi kültürümüzde karşılık bulmaz. Kıbrıslı Türkler, kendi geleceğine kendisi karar veren, dış müdahaleye alerjisi yüksek bir toplumdur. Üstelik seçmen kütüklerimiz, istisnai yurttaşlık uygulamaları gibi tartışmalarla yıllardır manipülasyona açık hale getirilmişken bile halk net bir irade ortaya koydu. Türkiye kökenli yurttaşlarımız dâhil, bu ülkeye emek veren herkes, rasyonel ve hukuk bilen bir cumhurbaşkanında buluştu.

Son yıllarda sahaya hâkim olan korku ve kutuplaşma dili, bu seçimde de Maalesef Türkiyeden gelen destekle kendini tekrar etti. İftira, hedef gösterme ve hamasetle toplum yönetmeye kalkışanlar, en güçlü cevabı sandıktan aldı. Biz siyaseti makam ve YANDAŞ hırsızlara menfaat dağıtma sanatı olarak görmüyoruz; toplumun sorunlarına çözüm üretme görevi olarak görüyoruz. Bu fark, günün sonunda belirleyici oldu.

MÜDAHALE adına - Utanmadan AKePe adına mevcut Cumhurbaşkanına Ersin Tatar’a destek için gelen Hulusi Akar, Süleyman Soylu, Binali Yıldırım gibi bazı siyasetçilerin ve tanınmış isimlerin büyük bütçelerle kampanya döneminde adada görünür olması bizi hiç şaşırtmadı. Evet, telkinler oldu; köy ziyaretleri, konferanslar düzenlendi. Ancak bizim bakışımız net: Türkiye halkı ile Kıbrıs Türk toplumunun çıkarları, akla ve kardeşlik hukukuna dayanan bir ortak gelecek zemininde buluşturulabilir. Gerginlikten beslenen siyaset, içeriksiz ve sonuçsuz kalmaya mahkûmdur.

Ekonomi cephesinde Kamuoyunda sık tekrarlanan “Türkiye para göndermezse maaş ödenemez” şerefsiz yalanlar, gerçekliğin ancak bir kısmına temas eder. Türkiye’den gelen katkı toplam bütçenin bir bölümüdür; bunun bir kısmı altyapı ve güvenliğe, bir kısmı da borç kalemlerine yazılır. Esas meselemiz, Türk lirası kullanmanın küçük ölçekli ekonomimizde yarattığı çarpan etkili enflasyon, orta sınıfın erimesi ve genç göçünün artmasıdır. Sosyal devlet alanında ihmal ciddi boyuttadır: Yaşlı ve engelli bakımı, sığınma evleri, kreşler yıllardır kaynak yoksunluğu yaşar. Öte yandan kamu kaynaklarının Türkiyeden gelen YANDAŞ firmalara peşkeş çekilen ‘’alım garantili’’ sözleşmelerle belirli şirketlere aktarılması, halkı yoksullaştırırken eşitsizliği derinleştirdi. Bunları konuşmaktan çekinmeyeceğiz; zira mesele Türkiye halkı ile Kıbrıs Türkleri arasında değil, şirket-devlet ilişkilerini liyakat ve denetim dışına çıkaran YANDAŞ firmaların adanın kuzeyini TALAN zihniyeti ile ilgilidir.

Adadaki işsizlik sorununun da örneğin Türkiye para göndermezse Kıbrıs'ta maaşlar bile ödenemez. Hatta Tayyib Erdoğan’ın  Kıbrıslıları Biz besliyoruz demesi unutulmadı. Aslında Türkiye'nin Kıbrıs bütçesine yaptığı katkı toplam bütçenin ancak 5/1 kısmıdır. Bunların tümü YANDAŞ müteahhitlerle kime ne faydası olmuşsa dini tesisler !, , altyapı hizmetleri ve adadaki Türk askerinin için yapılan hibelerdir. Geriye kalan ise Kıbrıslı Türklerin hanesine dolar olarak BORÇ kaydediliyor. Geriye kalan gelirlerimiz bu kadar izolasyon ve ekonomik sıkıntıya rağmen kendi kendini döndürebilen bir ekonomisi var.  Kaldıki çok uzunca bir süredir de kamu kaynaklarımız özellikle Türkiye'den gelen bazı YANDAŞ şirketlere oluk oluk transfer edildiği halde MUCİZEVİ şekilde hala kafayı suyun üstüne tutmayı başarıyoruz.  Örneğin: 11 senedir Ercan Havaalanı'nın işletmesini almış Taşyapı şirketine aktarılan paralar - veya alım garantili elektrik santrali anlaşması ile TALAN edili paralarımızla zengin olan Aksa Enerji şimdi adanın kuzeyinde en büyük medya grubu sahibi olmaları, aslında gelen yardımların 2 katı fazlasını emen, Talan ve Mafya üssü haline getirdikleri Kuzey Kıbrıs üzerinden KARA PARA aklamalarıyla zarara uğruyoruz.

Peki ne istiyoruz ?

Yol haritamız açık: AKePe tarafından desteklenen YANDAŞ Türk şirketlerince talan edili Kıbrıs üzerinden KARA PARA AKLAMA, yabancılara toprak satma, adanın kuzeyini Kumarhane Mafya – Çete üssü yapma politikaları yerine, Birleşmiş Milletler parametrelerinde, siyasal eşitliğimizden asla taviz vermeden, ucu açık olmayan ve sonuç odaklı bir müzakere sürecinde Federasyon tek tipleştirici bir reçete değildir; ABD, Almanya gibi örneklerde görüldüğü üzere her model kendi tarihsel ve kurumsal bağlamında şekillenir. Bizim de 50 yıllık bayrağımız, kurumlarımız ve eşit kurucu ortaklığımız, böyle bir yapıda yok olmayacak; dönüştürülerek yerini alacaktır. Eğer yeni bir referandum süreci daha işletilir ve Rum tarafı bir kez daha “hayır” derse, Kıbrıslı Türklerin uluslararası toplum karşısındaki statüsünün netleşmesini talep ediyoruz. Belirsizlik, Türkiye destekli artık KONTROL EDİLEMEZ hale gelen organize suç ve kayıt dışılığa davetiye çıkarmasından en çok gençlerimiz zarar görür.

Doğu Akdeniz bugün yeni bir jeopolitik denge arayışında. Enerji hatları, IMEC gibi alternatif koridorlar, Türkiye–Yunanistan ilişkilerinde normalleşme umutları, AB ile yakınlaşma perspektifi… Bütün bu başlıklarda belki Kıbrıs, tahminlerin üstünde - Devlet aklı ile çok önemli kilit rol oynayabilir. Ezberlerden ve hamasetten sıyrılıp rasyonel bir diplomasiyle ilerlersek, sadece Kıbrıs’ta değil, Ege’de ve bölge genelinde de istikrar üretiriz. Bu, Türkiye ve Kıbrıs Türk toplumunun da çıkarınadır.

Demokrasi kültürümüz, farklı görüşlerin aynı masada kahve içebilme olgunluğunu taşır. Seçim sonrası: eğitimsizlikten, ekonomik çöküşten adaletsizlikten – yandaş müteahhitlerle ülke talanından …. bıkan Dünya NARKOTİK MERKEZİ olmuş Türkiye’de pek çok demokrat çevrenin sevincini bizle paylaşması asla tesadüf değildir; kader ortaklığı ve değer yakınlığımızın bir göstergesidir. Umudu diri tutanlar - kadınlar ve gençler - bu sürecin gerçek kahramanlarıdır. Onların emeğine minnettarım. Bazen kapı üstümüze kapanacak gibi olur; fakat ezilme pahasınada olsa elimizle, omzumuzla, bedenimizle aralık tutarız. Biliriz ki o kapı bir gün ardına kadar açılacak şerefsiz ülkeyi mahveden talancılardan, emek sömürücü kapitalist uşaklarından kurtulacağız.  

Umut ve akıl sonunda kazanır. Biz de bu umudu akılla buluşturacak; sosyal devleti onarıp adaleti tesis ederken, dünyaya açık, eşit ve saygın bir temsil için çalışacağız. Seçimin anlamı budur; yolumuz açıktır.

Doğuş Derya

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti CTP Milletvekili

 

 

 
Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.