“Yapay zekâ fetişi” yaratmayalım
Bilgi işlemde ulaşılan son noktalardan biri olan yapay zekâ (YZ), etkileriyle hepimizi ilgilendiriyor; gündemimizin ön sıralarında olmalı. Büyük teknolojik sıçramalar üzerine düşünürken, buharlı makinenin toplumsal dönüşümü nasıl tetiklediğini hatırlamak gerekir: üretimde topraktan bağımsızlaşma, fabrika odaklı düzen, yeni ulaşım-iletişim ağları ve eğitim-yönetim kalitesine göre şekillenen bir dünya düzeni.
Sanayi Devrimi sonrası gelen üç büyük dönüşüme uyumda çok da başarılı olduğumuz söylenemez. 1969’dan beri yarıiletken temelli “bilgi sayma” kapasitesi katlanarak arttı; güçlendiren-sürdüren-verimlilik yenilikleri hızlandı. Bugün YZ; üretim, ulaşım ve iletişimde yeni kurumsal yapılar, yeni işlevler ve yeni bir kültür doğuruyor. Kısacası, yeni bir düzen kuruluyor.
YZ’nin olası olumlu etkileri kısaca: devasa veriyi hızlı işlemek; veriyi bilgiye dönüştürmek; “sonsuz büyük/sonsuz küçük” dinamiklerini gözlemleyip anlamlandırmak; doğal ve yapay süreçleri izleyip denetlemek; verimlilik yeniliklerini hızlandırmak; tüm enerji türlerini daha etkin kullanmak; toplumsal örgütlenmede yeni güç odaklarına zemin hazırlamak; ölçek‐uyumlu çözümler üretmek. Bununla birlikte öncü göstergeler şunlara işaret ediyor: eşitsizliklerin büyümesi, işsizliğin artması, sürdürülebilir inovasyonun rekabetin ana belirleyicisi haline gelmesi, uçtan uca kayıt altına alınan yaşam, mahremiyetin yeniden tanımı, yeni güç ve egemenlik biçimleri.
Cem Say’ın da vurguladığı gibi, “sıra dışı hesaplama” (doğadan esinlenen yeni bilişim çeşitleri) tartışılıyor; bu gelişmeler YZ’nin etkilerini daha da derinleştirecek. Gözlem-ölçüm-görselleştirme-kavramlaştırma süreçleri hızlandıkça alternatif tepki stratejileri geliştirmek ve harekete geçme yöntemlerini netleştirmek kritik hale geliyor.
YZ tartışmalarını yalnızca “uyum sorununu sıcak tutan” sohbetler olarak değil, geçiş sürecini iyi yönetecek kurumsal araçlara bağlamak gerekir. Teknoloji tek başına ne iyi ne kötü üretir; ortaya çıkacak güç/egemenlik odaklarının eğitim ve yönetim anlayışı belirleyici olacaktır. Organik beynin sınırlarını aşan “inorganik beyin” ve YZ etkilerini etkin yönetebilmek için bireysel değil kurumsal çözümlere ihtiyaç var.
Bu yüzden; kamu, üniversite, iş dünyası ve emek örgütlerinin katılımıyla, gelir-atama-gözetim-denetimde bağımsız, ilke ve bilimi önceleyen Bağımsız Yapay Zekâ Enstitüsü kurulmalıdır. Böyle bir yapı “rasyonel otorite” sağlayarak bilgi kirliliğini azaltır, sağlıklı gelecek tasarımına katkı verir.
Enstitünün ivedi gündemi kısaca:
-
YZ’de küresel eğilimler ve yönelimler neler?
-
Ülkenin donanım konumlanışı: güçlü/zayıf yanlar ve öncelikli odak alanları.
-
Yazılım olanak ve kısıtları; hızlı-etkin uyum için örgütlenme modeli.
-
Ülke ölçeğinde net bir strateji belirlemek.
-
Siyasi irade, bürokrasi, iş-emek dünyası ve toplumla uzun vadeli plan üretmek.
Amaç, yalnızca soru sormak değil; tartışmayı model kurmaya, karar vermeye ve uygulamaya bağlayacak bir sorgulama iklimi yaratmak. YZ sisteminin bütünlüğünü ıskalayarak sonuç odaklı abartılar üzerinden “yapay zekâ fetişi” üretmekten kaçınmalıyız. Cesaretle, ama temkinle: YZ’yi putlaştırmadan, akılcı-bağımsız kurumlarla yönetenler kazanacak.