Mersin escort Bodrum escort Bursa escort

Tuzla russian escort Alanya russian escort Kayseri russian escort Antalya russian escort Diyarbakır russian escort Anadolu yakası russian escort Adana russian escort Ataşehir russian escort Şirinevler russian escort Beylikdüzü russian escort Halkalı russian escort Maltepe russian escort Ümraniye russian escort Samsun russian escort Avcılar russian escort Pendik russian escort Beylikdüzü russian escort Maltepe russian escort Ümraniye russian escort Mersin russian escort Avrupa yakası russian escort Kocaeli russian escort Bodrum russian escort Bakırköy russian escort Kadıköy russian escort İzmir russian escort bayan Beşiktaş russian escort Eskişehir russian escort Bursa russian escort Şişli russian escort Şişli russian escort russian escort İzmir Gaziantep russian escort Ankara russian escort Denizli russian escort Samsun escort kızlar Malatya russian escort İzmir russian escorts Samsun russian escort

Guymak
Sitenin sağında bir giydirme reklam
Kemal ULUSOY
Köşe Yazarı
Kemal ULUSOY
 

Geçmişini bilmeyenlere gelecek yok

          30 Ağustos ! Büyük Taarruz final aşaması olan 26–30 Ağustos Başkomutanlık Meydan Muharebesi, yalnızca bir askeri zafer değil, aynı zamanda Türk ordusunun tarih boyunca kullandığı dünyanın uygulanması en zor “kurt kapanı” kuşatma taktikleri ile 300 yıllık savunmada olan Osmanlı yerine İLK KEZ yeniden diriliş savaşı olarak kabul edilir. Kökeni Eski Türk savaş geleneğinde düşmanı ortada sıkıştırmak için uygulanan bir kuşatma manevrası, tıpkı Kurt sürüsü avını önce serbest bırakır, sonra yavaş yavaş dört yandan çemberi daraltma taktiği Hunlardan Göktürklere kadar hala armasında MÖ 209 yazan dünyanın EN ESKİ ünvanlı Türk ordusunda ders olarak öğretilir.  30 Ağustos Atatürk - İsmet ve Fevzi Paşa planı bir kurt kapanı stratejisiydi: 26 Ağustos’ta Afyon cephesinde saldırıya geçildi. Türk ordusu, Yunan savunma hatlarını yarmaya başladı. 27–28 Ağustos’ta Türk birlikleri, Afyon – Kocatepe hattını aşarak Yunan ordusunu geri çekilmeye zorladı. 29 Ağustos’ta Yunan birlikleri Uşak yönüne çekilmek istedi, ancak kuzeyden İsmet Paşa’nın 2. Ordusu, güneyden Fahrettin Altay’ın süvarileri ve doğudan 1. Ordu onları çevirmeye başladı. 30 Ağustos’ta Dumlupınar’da Yunan ordusu bir çember içine alındı.Bu kurt kapanı taktiğinin modern bir uyarlaması sonucunda Atatürk “Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!” emriyle Yunan ordusunun büyük kısmı imha edildi veya esir alındı, Başkomutan Trikopis ve birçok general esir düştü, 30 Ağustos zaferi, Sakarya Meydan Muharebesi’nden sonra kesin sonucu getiren son darbe oldu ve Anadolu’daki işgal orduları, bir daha toparlanamayacak şekilde Türkün haykırışı - gücünden ürktü dağıtıldı. Tarihin Derinliği olarak ele alındığında: 30 Ağustos sadece bir savaşın kazanılması değildir. Bu, bir milletin yeniden doğuşudur. O gün Anadolu’nun dağlarında, ovalarında sadece askerler değil, milletin ta kendisi vardı. Ekonomi çökmüştü, tarlalar yanmıştı, fabrikalar yoktu. Ama insanın içinde bir irade vardı: var olmak ya da yok olmak idi. Onun için 30 Ağustos’un gerçek anlamı ‘bugün hâlâ ayakta oluşumuz’ olmalı. Belki gidecek başka yerleri olmadıkları için onbinlerce yıl Türke yurt olmuş halk ‘Bu vatan bizim’ demişler. Ekonomik Boyutuna bakıldığında: zaferin ardındaki asıl mesele, bağımsızlıktı. Bugün biz dışarıya bağımlı olduğumuz her üründe aslında özgürlüğümüzden taviz veriyoruz. 30 Ağustos, emperyalizme karşı bir duruştu. O gün İngiliz, Fransız, Yunan’ın silahına karşı süngüyle direndik. HERŞEYİ – dövizle ithal etme yerine Çalışmadan, üretmeden bağımsız kalamayız. Atatürk’ün1923 İzmir İktisat Kongresi’nde söylediği gibi ‘Siyasi zaferler ne kadar büyük olursa olsun, ekonomik zaferlerle taçlandırılmazsa devamlı olamaz’ Bugün anlamamız gereken şey: 30 Ağustos’un ruhu, ekonomide de ayağa kalkmak demektir.  Bugün teknoloji bağımsızlığı da aynı derecede önemli. Yeni teknolojiler: yazılım, yapay zekâ, enerji bağımsızlığı …. da aynı ruhun devamı şart. Sosyal Dönüşüm:  Büyüklerimizin anlattığı gibi, Cephede erkekler savaşırken kadınlar tarlada çalışır, erzak taşırdı. 30 Ağustos’un bize öğrettiği şeylerden biri de kadın-erkek omuz omuza olduğunda Kutsal Vatan için başaramayacağımız hiçbir şeyin olmadığıdır” düşüncesi ile - şimdide işçiyle köylü, öğretmenle öğrenci bir olmalı. Sosyal adalet, eşitlik ve dayanışma… HEDEF diye 30 Ağustos sürekli bize bunu hatırlatmalı.  O gün millet yekvücut oldu. Fakiri-zengini, köylüsü-şehirli. Bugünde Hepimiz aynı gemideyiz, toplumsal birlik olmadan ne ekonomik ne de siyasi bağımsızlık olur. Varoluş Meselesi: açısından değerlendirildiğinde Aslında 30 Ağustos, bir kimliktir. Bugün özgürce konuşabiliyorsak, bunun nedeni o gün verilen mücadeledir. Bizim için 30 Ağustos, mezar taşlarımız, dilimiz, türkümüz ile bizi BİZ yapan Türk kültürünün her onurlu toplum gibi hayatta kalabilmesidir. Yoksa tarihten silinirdik. O gün aslında şu karar verildi: Ya millet olarak var olacağız ya da tarihin karanlığında kaybolacağız. Son zamanlarda ekonomik çöküşle bugün de aynı şey geçerli. Varoluş sadece askeri güç meselesi değildir; dilimizi, kültürümüzü, değerlerimizi korumak da bir varoluş mücadelesidir” diye gerçek zafer şeklinde tarifte, bugün 30 Ağustos’u sadece törenlerde anarsak yetmez. Bu zaferi günlük hayatımıza taşımamız lazım. İşte dürüst, üretimde çalışkan, biribirimize saygın, memlekete faydalı olmak ve daha niceleri ile ulusal birlik mümkündür. Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri, Latin Amerika ve yakında ASEAN Asya ve belki yakında Afrika Birliği gibi herkesin Ortak: PASAPORT – PARA ile birleşirken, Laz, Çerkez, Alevi – Sünni, Tatar , Kürt diye TÜRKİYE PARÇALANSIN fikrini savunan HIYANET - gaflet içindekilere karşı, Bizler için 30 Ağustos, sadece tatil günü değil bir sorumluluktur. Çünkü bizden önceki kuşaklar kanıyla, canıyla bu vatanı korudu. Şimdi biz de bilginin, teknolojinin, üretimin cephesinde aynı mücadeleyi vermeliyiz.  Bizden öncekiler aç susuz kaldı ama KUTSAL vatanı düşmana bırakmadı.  30 Ağustos’un bize öğüdü budur. 30 Ağustos Zaferinin bize hatırlatması gerekli: Ekonomik: Bağımsızlık üretimle mümkündür. Tarımda, sanayide, teknolojide ayakta kalmak için çalışmak şarttır. Sosyal: Toplumun tüm kesimleri eşitlik ve dayanışma içinde olmalıdır. Kadın-erkek, genç-yaşlı, işçi-memur fark etmez. Zaferi ancak birlikte sürdürebiliriz ve Varoluşsal: 30 Ağustos, kimliğimizin ve özgürlüğümüzün temelidir. Her kuşak kendi varoluş mücadelesini çağının şartlarına göre vermek zorundadır. 30 Ağustos bir tarih değil, bir ruhtur. O ruhu her gün yeniden yaşatmazsak, kaybederiz. Zafer, sadece geçmişin değil, geleceğin de yol haritasıdır.  Bizim görevimiz, bu ruhu teknolojide, bilimde, adalette yeniden üretmek. Dedelerimizin süngüyle kazandığını biz kalemimizle, emeğimizle sürdürmeliyiz. Çünkü: Bu KUTSAL Türk toprakları kolay kazanılmadı, kolay da bırakılmayacak. 30 Ağustos Zaferi, bugün yaşayan her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı için sadece bir bayram değil, bir sorumluluktur. Ekonomide üretmek, sosyal hayatta dayanışmak, varoluşta kimliğini korumak… İşte bu üçlü, 30 Ağustos’un günümüzdeki anlamıdır. O gün atalarımızın dediği gibi “Ya istiklâl ya ölüm” Bugün bizim nesillerimizin söylemesi gereken ise “Ya bağımsızlık ya YOK OLUŞ” olduğu unutulmamalı.   Eğer 30 Ağustos Zaferi kazanılamasaydı, Büyük Taarruz başarısızlıkla sonuçlansaydı, siyasi, ekonomik, sosyal/varoluşsal açıdan Türk milletinin kaderi bambaşka olurdu. 1. Siyasi Sonuçlar Sevr’in Uygulanması: 1920’de imzalanmış olan Sevr Antlaşması fiilen devreye girecekti. Anadolu parçalanacak, İzmir ve çevresi Yunanistan’a bırakılacak, Güneydoğu’da bir Ermenistan ve Kürdistan öngörülüyordu. İstanbul uluslararası bir komisyonun idaresine girecek, Boğazlar Türk hâkimiyetinden çıkacaktı. Devletin Sonu: Osmanlı Devleti zaten fiilen çökmüştü. 30 Ağustos olmadan yeni bir Türkiye Cumhuriyeti doğamazdı. Yani Türk milleti kendi devletinden mahrum kalacak, belki de manda yönetimleri altında parçalanmış halde yaşayacaktı. Uluslararası Güvenlik: İngiltere, Fransa ve İtalya Anadolu’da kalıcı üsler kuracak, Türkler kendi topraklarında ikinci sınıf yurttaş haline gelecekti. 2. Ekonomik Sonuçlar Kaynakların Paylaşılması: Anadolu’nun yer altı ve yer üstü kaynakları emperyalist devletlerin kontrolüne geçerdi. Madenler, limanlar, tren yolları tamamen yabancı şirketlerin eline bırakılacaktı. Üretim ve Tarımın Çöküşü: Türk köylüsü toprağını kaybedebilir, göçe zorlanabilir, kendi üretiminden bile pay alamaz hale gelebilirdi. Bağımsız Ekonomi Hayali: Mustafa Kemal’in planladığı İzmir İktisat Kongresi gerçekleşmez, ulusal sermaye ve sanayi gelişemezdi. Türkiye bugün olduğu gibi orta büyüklükte bir ekonomi değil, belki de Afrika’daki sömürge devletlerin kaderini paylaşan, dışa tamamen bağımlı bir ülke olurdu. 3. Sosyal ve Varoluşsal Sonuçlar Kimlik Krizi: 30 Ağustos’un zaferle sonuçlanmaması, Türk milletinin kendi kimliğini özgürce yaşamasına engel olurdu. Dil, kültür, gelenek ve bağımsızlık bilinci ciddi baskılar altında kalırdı. Toplumsal Parçalanma: Anadolu’nun farklı bölgelerine farklı devletlerin hâkim olması, milletin birliğini parçalayarak iç çatışmalara yol açabilirdi. Moral ve Özgüven Kaybı: “Ya istiklâl ya ölüm” şiarı yenilgiyle sonuçlansaydı, Türk toplumu belki de bir daha ayağa kalkamayacak kadar büyük bir moral çöküntüsü yaşardı. Bugünkü özgüvenimiz, millet olma bilincimiz asla oluşmazdı. Eğer 30 Ağustos kaybedilseydi, Türkiye Cumhuriyeti kurulmazdı. Türk milleti, bugün özgür, bağımsız ve kendi devletine sahip bir ulus olamazdı. Bu zaferin önemi, sadece bir askeri başarı değil; Türk varlığının, kültürünün ve geleceğinin garanti altına alınmasıdır.      

Geçmişini bilmeyenlere gelecek yok

 

 

 

 

 

30 Ağustos !

Büyük Taarruz final aşaması olan 26–30 Ağustos Başkomutanlık Meydan Muharebesi, yalnızca bir askeri zafer değil, aynı zamanda Türk ordusunun tarih boyunca kullandığı dünyanın uygulanması en zor “kurt kapanı” kuşatma taktikleri ile 300 yıllık savunmada olan Osmanlı yerine İLK KEZ yeniden diriliş savaşı olarak kabul edilir. Kökeni Eski Türk savaş geleneğinde düşmanı ortada sıkıştırmak için uygulanan bir kuşatma manevrası, tıpkı Kurt sürüsü avını önce serbest bırakır, sonra yavaş yavaş dört yandan çemberi daraltma taktiği Hunlardan Göktürklere kadar hala armasında MÖ 209 yazan dünyanın EN ESKİ ünvanlı Türk ordusunda ders olarak öğretilir. 

30 Ağustos Atatürk - İsmet ve Fevzi Paşa planı bir kurt kapanı stratejisiydi26 Ağustos’ta Afyon cephesinde saldırıya geçildi. Türk ordusu, Yunan savunma hatlarını yarmaya başladı. 27–28 Ağustos’ta Türk birlikleri, Afyon – Kocatepe hattını aşarak Yunan ordusunu geri çekilmeye zorladı. 29 Ağustos’ta Yunan birlikleri Uşak yönüne çekilmek istedi, ancak kuzeyden İsmet Paşa’nın 2. Ordusu, güneyden Fahrettin Altay’ın süvarileri ve doğudan 1. Ordu onları çevirmeye başladı. 30 Ağustos’ta Dumlupınar’da Yunan ordusu bir çember içine alındı.Bu kurt kapanı taktiğinin modern bir uyarlaması sonucunda Atatürk “Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!” emriyle Yunan ordusunun büyük kısmı imha edildi veya esir alındı, Başkomutan Trikopis ve birçok general esir düştü, 30 Ağustos zaferi, Sakarya Meydan Muharebesi’nden sonra kesin sonucu getiren son darbe oldu ve Anadolu’daki işgal orduları, bir daha toparlanamayacak şekilde Türkün haykırışı - gücünden ürktü dağıtıldı.

Tarihin Derinliği olarak ele alındığında: 30 Ağustos sadece bir savaşın kazanılması değildir. Bu, bir milletin yeniden doğuşudur. O gün Anadolu’nun dağlarında, ovalarında sadece askerler değil, milletin ta kendisi vardı. Ekonomi çökmüştü, tarlalar yanmıştı, fabrikalar yoktu. Ama insanın içinde bir irade vardı: var olmak ya da yok olmak idi. Onun için 30 Ağustos’un gerçek anlamı ‘bugün hâlâ ayakta oluşumuz’ olmalı. Belki gidecek başka yerleri olmadıkları için onbinlerce yıl Türke yurt olmuş halk ‘Bu vatan bizim’ demişler.

Ekonomik Boyutuna bakıldığında: zaferin ardındaki asıl mesele, bağımsızlıktı. Bugün biz dışarıya bağımlı olduğumuz her üründe aslında özgürlüğümüzden taviz veriyoruz. 30 Ağustos, emperyalizme karşı bir duruştu. O gün İngiliz, Fransız, Yunan’ın silahına karşı süngüyle direndik. HERŞEYİ – dövizle ithal etme yerine Çalışmadan, üretmeden bağımsız kalamayız. Atatürk’ün1923 İzmir İktisat Kongresi’nde söylediği gibi ‘Siyasi zaferler ne kadar büyük olursa olsun, ekonomik zaferlerle taçlandırılmazsa devamlı olamaz’ Bugün anlamamız gereken şey: 30 Ağustos’un ruhu, ekonomide de ayağa kalkmak demektir.  Bugün teknoloji bağımsızlığı da aynı derecede önemli. Yeni teknolojiler: yazılım, yapay zekâ, enerji bağımsızlığı …. da aynı ruhun devamı şart.

Sosyal Dönüşüm:  Büyüklerimizin anlattığı gibi, Cephede erkekler savaşırken kadınlar tarlada çalışır, erzak taşırdı. 30 Ağustos’un bize öğrettiği şeylerden biri de kadın-erkek omuz omuza olduğunda Kutsal Vatan için başaramayacağımız hiçbir şeyin olmadığıdır” düşüncesi ile - şimdide işçiyle köylü, öğretmenle öğrenci bir olmalı. Sosyal adalet, eşitlik ve dayanışma… HEDEF diye 30 Ağustos sürekli bize bunu hatırlatmalı.  O gün millet yekvücut oldu. Fakiri-zengini, köylüsü-şehirli. Bugünde Hepimiz aynı gemideyiz, toplumsal birlik olmadan ne ekonomik ne de siyasi bağımsızlık olur.

Varoluş Meselesi: açısından değerlendirildiğinde Aslında 30 Ağustos, bir kimliktir. Bugün özgürce konuşabiliyorsak, bunun nedeni o gün verilen mücadeledir. Bizim için 30 Ağustos, mezar taşlarımız, dilimiz, türkümüz ile bizi BİZ yapan Türk kültürünün her onurlu toplum gibi hayatta kalabilmesidir. Yoksa tarihten silinirdik.

O gün aslında şu karar verildi: Ya millet olarak var olacağız ya da tarihin karanlığında kaybolacağız. Son zamanlarda ekonomik çöküşle bugün de aynı şey geçerli. Varoluş sadece askeri güç meselesi değildir; dilimizi, kültürümüzü, değerlerimizi korumak da bir varoluş mücadelesidir” diye gerçek zafer şeklinde tarifte, bugün 30 Ağustos’u sadece törenlerde anarsak yetmez. Bu zaferi günlük hayatımıza taşımamız lazım. İşte dürüst, üretimde çalışkan, biribirimize saygın, memlekete faydalı olmak ve daha niceleri ile ulusal birlik mümkündür.

Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri, Latin Amerika ve yakında ASEAN Asya ve belki yakında Afrika Birliği gibi herkesin Ortak: PASAPORT – PARA ile birleşirken, Laz, Çerkez, Alevi – Sünni, Tatar , Kürt diye TÜRKİYE PARÇALANSIN fikrini savunan HIYANET - gaflet içindekilere karşı, Bizler için 30 Ağustos, sadece tatil günü değil bir sorumluluktur. Çünkü bizden önceki kuşaklar kanıyla, canıyla bu vatanı korudu. Şimdi biz de bilginin, teknolojinin, üretimin cephesinde aynı mücadeleyi vermeliyiz.  Bizden öncekiler aç susuz kaldı ama KUTSAL vatanı düşmana bırakmadı.  30 Ağustos’un bize öğüdü budur.


30 Ağustos Zaferinin bize hatırlatması gerekli:

Ekonomik: Bağımsızlık üretimle mümkündür. Tarımda, sanayide, teknolojide ayakta kalmak için çalışmak şarttır. Sosyal: Toplumun tüm kesimleri eşitlik ve dayanışma içinde olmalıdır. Kadın-erkek, genç-yaşlı, işçi-memur fark etmez. Zaferi ancak birlikte sürdürebiliriz ve Varoluşsal: 30 Ağustos, kimliğimizin ve özgürlüğümüzün temelidir. Her kuşak kendi varoluş mücadelesini çağının şartlarına göre vermek zorundadır.

30 Ağustos bir tarih değil, bir ruhtur. O ruhu her gün yeniden yaşatmazsak, kaybederiz. Zafer, sadece geçmişin değil, geleceğin de yol haritasıdır.  Bizim görevimiz, bu ruhu teknolojide, bilimde, adalette yeniden üretmek. Dedelerimizin süngüyle kazandığını biz kalemimizle, emeğimizle sürdürmeliyiz. Çünkü: Bu KUTSAL Türk toprakları kolay kazanılmadı, kolay da bırakılmayacak.

30 Ağustos Zaferi, bugün yaşayan her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı için sadece bir bayram değil, bir sorumluluktur. Ekonomide üretmek, sosyal hayatta dayanışmak, varoluşta kimliğini korumak… İşte bu üçlü, 30 Ağustos’un günümüzdeki anlamıdır. O gün atalarımızın dediği gibi “Ya istiklâl ya ölüm” Bugün bizim nesillerimizin söylemesi gereken ise
“Ya bağımsızlık ya YOK OLUŞ” olduğu unutulmamalı.

 

Eğer 30 Ağustos Zaferi kazanılamasaydı,

Büyük Taarruz başarısızlıkla sonuçlansaydı, siyasi, ekonomik, sosyal/varoluşsal açıdan Türk milletinin kaderi bambaşka olurdu.

1. Siyasi Sonuçlar

Sevr’in Uygulanması: 1920’de imzalanmış olan Sevr Antlaşması fiilen devreye girecekti. Anadolu parçalanacak, İzmir ve çevresi Yunanistan’a bırakılacak, Güneydoğu’da bir Ermenistan ve Kürdistan öngörülüyordu. İstanbul uluslararası bir komisyonun idaresine girecek, Boğazlar Türk hâkimiyetinden çıkacaktı. Devletin Sonu: Osmanlı Devleti zaten fiilen çökmüştü. 30 Ağustos olmadan yeni bir Türkiye Cumhuriyeti doğamazdı. Yani Türk milleti kendi devletinden mahrum kalacak, belki de manda yönetimleri altında parçalanmış halde yaşayacaktı. Uluslararası Güvenlik: İngiltere, Fransa ve İtalya Anadolu’da kalıcı üsler kuracak, Türkler kendi topraklarında ikinci sınıf yurttaş haline gelecekti.

2. Ekonomik Sonuçlar

Kaynakların Paylaşılması: Anadolu’nun yer altı ve yer üstü kaynakları emperyalist devletlerin kontrolüne geçerdi. Madenler, limanlar, tren yolları tamamen yabancı şirketlerin eline bırakılacaktı. Üretim ve Tarımın Çöküşü: Türk köylüsü toprağını kaybedebilir, göçe zorlanabilir, kendi üretiminden bile pay alamaz hale gelebilirdi. Bağımsız Ekonomi Hayali: Mustafa Kemal’in planladığı İzmir İktisat Kongresi gerçekleşmez, ulusal sermaye ve sanayi gelişemezdi. Türkiye bugün olduğu gibi orta büyüklükte bir ekonomi değil, belki de Afrika’daki sömürge devletlerin kaderini paylaşan, dışa tamamen bağımlı bir ülke olurdu.

3. Sosyal ve Varoluşsal Sonuçlar

Kimlik Krizi: 30 Ağustos’un zaferle sonuçlanmaması, Türk milletinin kendi kimliğini özgürce yaşamasına engel olurdu. Dil, kültür, gelenek ve bağımsızlık bilinci ciddi baskılar altında kalırdı. Toplumsal Parçalanma: Anadolu’nun farklı bölgelerine farklı devletlerin hâkim olması, milletin birliğini parçalayarak iç çatışmalara yol açabilirdi. Moral ve Özgüven Kaybı: “Ya istiklâl ya ölüm” şiarı yenilgiyle sonuçlansaydı, Türk toplumu belki de bir daha ayağa kalkamayacak kadar büyük bir moral çöküntüsü yaşardı. Bugünkü özgüvenimiz, millet olma bilincimiz asla oluşmazdı.

Eğer 30 Ağustos kaybedilseydi, Türkiye Cumhuriyeti kurulmazdı. Türk milleti, bugün özgür, bağımsız ve kendi devletine sahip bir ulus olamazdı. Bu zaferin önemi, sadece bir askeri başarı değil; Türk varlığının, kültürünün ve geleceğinin garanti altına alınmasıdır.

 

 

 
Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.