Mersin escort Bodrum escort Bursa escort

Tuzla russian escort Alanya russian escort Kayseri russian escort Antalya russian escort Diyarbakır russian escort Anadolu yakası russian escort Adana russian escort Ataşehir russian escort Şirinevler russian escort Beylikdüzü russian escort Halkalı russian escort Maltepe russian escort Ümraniye russian escort Samsun russian escort Avcılar russian escort Pendik russian escort Beylikdüzü russian escort Maltepe russian escort Ümraniye russian escort Mersin russian escort Avrupa yakası russian escort Kocaeli russian escort Bodrum russian escort Bakırköy russian escort Kadıköy russian escort İzmir russian escort bayan Beşiktaş russian escort Eskişehir russian escort Bursa russian escort Şişli russian escort Şişli russian escort russian escort İzmir Gaziantep russian escort Ankara russian escort Denizli russian escort Samsun escort kızlar Malatya russian escort İzmir russian escorts Samsun russian escort

Guymak
Sitenin sağında bir giydirme reklam
Kemal ULUSOY
Köşe Yazarı
Kemal ULUSOY
 

Fevkelade iyi haber

        Roma devam ediyor.... Oğuz Kayı boyu Türk Osmanlılar, Roma İmparatorluğu’nun bir devamı olarak görülebilir. Çünkü bilindiği gibi Roma İmparatorluğu 4. yüzyılın sonunda Batı ve Doğu olmak üzere ikiye ayrıldı. Batı yarısı çöktü, ancak Doğu yarısı Orta Çağ boyunca “Roma - Bizans İmparatorluğu” olarak yaşamaya devam etti.. Orta Çağ'da insanlar, Roma İmparatorluğu'nu geçmişte kalmış değil, kendi zamanlarında var olan bir şey olarak görüyorlardı. Doğu Avrupa ve Doğu Akdeniz’de, Roma İmparatorluğu dedikleri şey Bizans idi. Her ne kadar Batı Avrupa'da 800 yılından sonra, kısa süreli Kutsal Roma German İmparatorluğu denemesinden sonra, Roma İmparatorluğu 1453’e kadar varlığını sürdürdü ve nihayetinde Türkler Bizans İmparatorluk merkezi Konstantinopolis – İstanbul’u ele geçirip kendi başkentleri yapınca, Roma İmparatorluğu ‘Hiristiyanlığın Roma imparatorluğu ile bitişi’ anlamına gelen ‘’La perdita di Trebisonda fu un duro colpo per l’Impero Rome bizantino - Trabzon’un kaybı Roma Bizans İmparatorluğu için ağır bir darbeydi’ deyimi, Fatih Sultan Mehmet’in son Roma İmparatorluk başkenti Trebizond – Trabzon’u 1461 de almasıyla ‘Kayser – Roma imparatoru’ ünvanı eklemişti. Roma İmparatorluğu İtalyadan – Bizansa olduğu gibi sadece el değiştirerek Türklerin yönetiminde Roma İmparatorluğu’nu Konstantinopolis – İstanbul ve Trebisond – Trabzon’u alarak tıpkı kendilerinden önceki Roma hükümdarları gibi aynı ünvanlarla yönetmeye devam ettiler.Türklerin bu mantığındaki temel neydi ? neden kendilerini “Romalı” olarak görüyordu ? sorularına cevap olarak birkaç sebebi vardı. En temeli coğrafi olandı. Bizans İmparatorluğu olarak adlandırılı topraklar, Tıpkı günümüz Romalılar diyarı - Romanya o dönemde “Roma Ülkesi” olarak biliniyordu.  Latince'de Romania - Yunanca’da ise Ῥωμανία – Rhomaniya’ olarak telaffuz edilirken hepsi “Romalıların yaşadığı yer - Roma Toprağı” aynı anlama geliyordu:  Her yeni gelen yönetimlerde bu toprakları ele geçirdiklerinde, genellikle kendilerini “Roma'nın hükümdarları” olarak adlandırırlardı. Örneğin, 1204 - Dördüncü Haçlı Seferi sonrası Konstantinopolis’i ele geçiren Katolik Batı Avrupalı hanedan “Latin İmparatorluğu” olarak anılıyor. Ancak o dönemde kendilerini “Romania - Roma toprağı’’ sahipleri olarak görüyordu. Yine Türkler doğudan binlerce yıl önce Orta Asyaya göçleri sonrası, dönüp  tekrar anavatanları Anadolu'ya yerleştiklerinde, burayı Roma toprağı olarak görüyorlardı. Bu Türk beyliklerden biri Danişmentliler, Kapadokya’da hüküm sürerken basmış oldukları para – sikkelerin üzerinde yunanca “Ὁ μελεκὴς πάσης Ῥωμανίας καὶ Ἀνατολῆς Μαχαμάτης - Roma’nın ve Anadolu’nun kralı Muhammed” yazısıyla, kendilerini “Roma ve Anadolu’nun hükümdarı” olarak tanımlıyorlardı. Normalde İslamî Arap hanedanlar - sikkelerini Arapça bastırırdı. Ama Türkler Yunanca kullanılmıştı çünkü o bölgedeki halkın kullandığı ortak dil Yunanca konuşan Hristiyanlardı ve hiçbiri arapça bilmiyorlardı. Tıpkı Arapça ve Türkçede “Roma” anlamına gelen Selçuklu Rum Devleti ve Anadolu Roma – Rum diyarından Mevlana Celaleddin’in “Rumi - Romalı Celaleddin” örneği gösterilebilir.  Oğuz Kayı boyu Türk Osmanlılar da bu küçük Türk beyliklerinden biriydi. Zamanla büyüyüp diğerlerini egemenlik altına aldılar ve Roma Bizans İmparatorluğu topraklarını da ele geçirerek “Rumania” alanına hükmederken “Romalılık” kavramı etnik bir anlam da taşımaya başlamıştı. Bizanslılar, Romalılığı “Yunanlılık” ile eşleştiriyor ve kendilerine “Romalı” (Rhomaioi) diyorlardı. Konuştukları dile de biz bugün Yunanca desek de onlar “Romanika - Rumca” diyorlardı.  Türklerde Roma Bizans topraklarını fethettikten sonra o topraklarda yaşayanlara aynı şekilde “Romalı - Rum” demeye devam ettiler.  Böylece yeniden anavatanları – Anadoluya dönen Türk topluluğu, Yunan Rum nüfusu üzerinde hâkimiyet kurdu. Türkçede “Rum” kelimesi genellikle Roma İmparatorluk topraklarında Yunanlıları, Ortodoks Hristiyanları tanımlıyordu.  Anadolunun herbir yanına dağılmış Türk beylikleri 1300 – 1400 yıllarında Rum halkına - yani Romalılara hükmediyordu. Dolayısıyla kendilerini “Roma hükümdarları” olarak görmeleri gayet doğaldı. Türklerin kendilerini Roma hükümdarları olarak görmelerinin iki temel sebebi vardı: Birincisi, üzerinde hüküm sürdükleri toprak “Roma ülkesi” idi. İkincisi, halkta kendini Romalı olarak tanımlıyordu.  Yeni Türk yönetiminin belki Farklı bir inanç, siyasi ideolojileri, meşruiyet anlayışları ve hukuk sistemleri vardı. Bu durum kıyaslandığında örneğin: Fransa’da rejim, tüm siyasi yapı, ideoloji, eyalet sınırları, takvim vs. değiştirildi.  Katolik monarşiyken, bir dizi devrim yaşadı ve seküler bir cumhuriyet haline geldi. Meşruiyet temeli ve hukuk sistemi tamamen değişti fakat buna rağmen Fransa ismi ile devam etti. Özellikle hükmettikleri topraklarda 1300 den beri adlarına Yunan - Rumca para bastıran Türkler gerçekten Roma İmparatorluğu’nun devamı idi. Hatta Konstantinopolis’in fethinden önce bile kendilerine “Kayser-i Rum - Roma Kralı İmparatoru’’ diyorlardı.  Bu durum 476 yılında Odoacer’in Romulus Augustulus’u devirmesinde nasıl “Roma’nın çöküşü” denmiyorsa, Fatih Sultan Mehmet’in 1453’te Türklerin İstanbul – Konstantinopolis ve 1461 te Trebisond – Trabzon’u fethetmesi ile aslında hiçbirşey değişmeden, Osmanlının sonuna kadar ‘Roma – Rum’ 1922 yılına kadar İmparatorluk olarak devam etti. 3 Ekim 2005 ‘Avrupa birliğine girdik !’ diyerek İstanbul’u havai fişeklerle Disneyland haline getiren AKePe sayesinde, İsraile temizlettirdiği mayınlar sonrası hudutları kevgir hale gelmiş ne idüğü belirsiz - çoğu Türk vatandaşı yapılmış - 8.5 MİLYON Suriyeli yüzünden artık vize alamadığımızdan Avrupada: Tekirdağ, Edirne ve Kırklareli haricinde gidebileceğimiz yer yok yerlerde sürünen halimiz yüürekler acısı.   Son Roma - RUM başkenti TRabzonlular dahil, tıpkı ‘’Sultan Mehmed Konstantiniye-i Rumi ve Celaleddini Rumi’’ gibi hepimiz Romanın devamı RUM sayılmalı AB – vize muhafiyeti hakkımız olmalı.    

Fevkelade iyi haber

 

 

 

 

Roma devam ediyor....

Oğuz Kayı boyu Türk Osmanlılar, Roma İmparatorluğu’nun bir devamı olarak görülebilir. Çünkü bilindiği gibi Roma İmparatorluğu 4. yüzyılın sonunda Batı ve Doğu olmak üzere ikiye ayrıldı. Batı yarısı çöktü, ancak Doğu yarısı Orta Çağ boyunca “Roma - Bizans İmparatorluğu” olarak yaşamaya devam etti.. Orta Çağ'da insanlar, Roma İmparatorluğu'nu geçmişte kalmış değil, kendi zamanlarında var olan bir şey olarak görüyorlardı. Doğu Avrupa ve Doğu Akdeniz’de, Roma İmparatorluğu dedikleri şey Bizans idi.

Her ne kadar Batı Avrupa'da 800 yılından sonra, kısa süreli Kutsal Roma German İmparatorluğu denemesinden sonra, Roma İmparatorluğu 1453’e kadar varlığını sürdürdü ve nihayetinde Türkler Bizans İmparatorluk merkezi Konstantinopolis – İstanbul’u ele geçirip kendi başkentleri yapınca, Roma İmparatorluğu ‘Hiristiyanlığın Roma imparatorluğu ile bitişi’ anlamına gelen ‘’La perdita di Trebisonda fu un duro colpo per l’Impero Rome bizantino -
Trabzon’un kaybı Roma Bizans İmparatorluğu için ağır bir darbeydi’ deyimi, Fatih Sultan Mehmet’in son Roma İmparatorluk başkenti Trebizond – Trabzon’u 1461 de almasıyla ‘Kayser – Roma imparatoru’ ünvanı eklemişti.

Roma İmparatorluğu İtalyadan – Bizansa olduğu gibi sadece el değiştirerek Türklerin yönetiminde Roma İmparatorluğu’nu Konstantinopolis – İstanbul ve Trebisond – Trabzon’u alarak tıpkı kendilerinden önceki Roma hükümdarları gibi aynı ünvanlarla yönetmeye devam ettiler.Türklerin bu mantığındaki temel neydi ? neden kendilerini “Romalı” olarak görüyordu ? sorularına cevap olarak birkaç sebebi vardı. En temeli coğrafi olandı. Bizans İmparatorluğu olarak adlandırılı topraklar, Tıpkı günümüz Romalılar diyarı - Romanya o dönemde “Roma Ülkesi” olarak biliniyordu. 

Latince'de Romania - Yunanca’da ise Ῥωμανία – Rhomaniya’ olarak telaffuz edilirken hepsi “Romalıların yaşadığı yer - Roma Toprağı” aynı anlama geliyordu:  Her yeni gelen yönetimlerde bu toprakları ele geçirdiklerinde, genellikle kendilerini “Roma'nın hükümdarları” olarak adlandırırlardı. Örneğin, 1204 - Dördüncü Haçlı Seferi sonrası Konstantinopolis’i ele geçiren Katolik Batı Avrupalı hanedan “Latin İmparatorluğu” olarak anılıyor. Ancak o dönemde kendilerini “Romania - Roma toprağı’’ sahipleri olarak görüyordu.

Yine Türkler doğudan binlerce yıl önce Orta Asyaya göçleri sonrası, dönüp  tekrar anavatanları Anadolu'ya yerleştiklerinde, burayı Roma toprağı olarak görüyorlardı. Bu Türk beyliklerden biri Danişmentliler, Kapadokya’da hüküm sürerken basmış oldukları para – sikkelerin üzerinde yunanca “Ὁ μελεκὴς πάσης Ῥωμανίας καὶ Ἀνατολῆς Μαχαμάτης - Roma’nın ve Anadolu’nun kralı Muhammed” yazısıyla, kendilerini “Roma ve Anadolu’nun hükümdarı” olarak tanımlıyorlardı.

Normalde İslamî Arap hanedanlar - sikkelerini Arapça bastırırdı. Ama Türkler Yunanca kullanılmıştı çünkü o bölgedeki halkın kullandığı ortak dil Yunanca konuşan Hristiyanlardı ve hiçbiri arapça bilmiyorlardı. Tıpkı Arapça ve Türkçede “Roma” anlamına gelen Selçuklu Rum Devleti ve Anadolu Roma – Rum diyarından Mevlana Celaleddin’in “Rumi - Romalı Celaleddin” örneği gösterilebilir.  Oğuz Kayı boyu Türk Osmanlılar da bu küçük Türk beyliklerinden biriydi. Zamanla büyüyüp diğerlerini egemenlik altına aldılar ve Roma Bizans İmparatorluğu topraklarını da ele geçirerek “Rumania” alanına hükmederken “Romalılık” kavramı etnik bir anlam da taşımaya başlamıştı.

Bizanslılar, Romalılığı “Yunanlılık” ile eşleştiriyor ve kendilerine “Romalı” (Rhomaioi) diyorlardı. Konuştukları dile de biz bugün Yunanca desek de onlar “Romanika - Rumca” diyorlardı.  Türklerde Roma Bizans topraklarını fethettikten sonra o topraklarda yaşayanlara aynı şekilde “Romalı - Rum” demeye devam ettiler.  Böylece yeniden anavatanları – Anadoluya dönen Türk topluluğu, Yunan Rum nüfusu üzerinde hâkimiyet kurdu. Türkçede “Rum” kelimesi genellikle Roma İmparatorluk topraklarında Yunanlıları, Ortodoks Hristiyanları tanımlıyordu.  Anadolunun herbir yanına dağılmış Türk beylikleri 1300 – 1400 yıllarında Rum halkına - yani Romalılara hükmediyordu. Dolayısıyla kendilerini “Roma hükümdarları” olarak görmeleri gayet doğaldı.

Türklerin kendilerini Roma hükümdarları olarak görmelerinin iki temel sebebi vardı: Birincisi, üzerinde hüküm sürdükleri toprak “Roma ülkesi” idi. İkincisi, halkta kendini Romalı olarak tanımlıyordu.  Yeni Türk yönetiminin belki Farklı bir inanç, siyasi ideolojileri, meşruiyet anlayışları ve hukuk sistemleri vardı. Bu durum kıyaslandığında örneğin: Fransa’da rejim, tüm siyasi yapı, ideoloji, eyalet sınırları, takvim vs. değiştirildi.  Katolik monarşiyken, bir dizi devrim yaşadı ve seküler bir cumhuriyet haline geldi. Meşruiyet temeli ve hukuk sistemi tamamen değişti fakat buna rağmen Fransa ismi ile devam etti.

Özellikle hükmettikleri topraklarda 1300 den beri adlarına Yunan - Rumca para bastıran Türkler gerçekten Roma İmparatorluğu’nun devamı idi. Hatta Konstantinopolis’in fethinden önce bile kendilerine “Kayser-i Rum - Roma Kralı İmparatoru’’ diyorlardı.  Bu durum 476 yılında Odoacer’in Romulus Augustulus’u devirmesinde nasıl “Roma’nın çöküşü” denmiyorsa, Fatih Sultan Mehmet’in 1453’te Türklerin İstanbul – Konstantinopolis ve 1461 te Trebisond – Trabzon’u fethetmesi ile aslında hiçbirşey değişmeden, Osmanlının sonuna kadar ‘Roma – Rum’ 1922 yılına kadar İmparatorluk olarak devam etti.

3 Ekim 2005 ‘Avrupa birliğine girdik !’ diyerek İstanbul’u havai fişeklerle Disneyland haline getiren AKePe sayesinde, İsraile temizlettirdiği mayınlar sonrası hudutları kevgir hale gelmiş ne idüğü belirsiz - çoğu Türk vatandaşı yapılmış - 8.5 MİLYON Suriyeli yüzünden artık vize alamadığımızdan Avrupada: Tekirdağ, Edirne ve Kırklareli haricinde gidebileceğimiz yer yok yerlerde sürünen halimiz yüürekler acısı.  

Son Roma - RUM başkenti TRabzonlular dahil, tıpkı ‘’Sultan Mehmed Konstantiniye-i Rumi ve Celaleddini Rumi’’ gibi hepimiz Romanın devamı RUM sayılmalı AB – vize muhafiyeti hakkımız olmalı.

 

 
Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.