Kalkınmamış Ülkelerde Sosyal Güvence ve Aile İlişkilerinin Rolü
Gelişmiş ve Türkiye gibi ekonomisi yerlerde sürünen - gelişmekte olan KALKINMAMIŞ ülkeler arasındaki en temel farklardan biri, bireyin yaşamını güvence altına alma yöntemleridir. Kalkınmamış veya gelişmekte olan ülkelerde devletin sosyal güvenlik ağlarının zayıf olması, bireyleri alternatif yollar aramaya yönlendirir. Bu alternatiflerin başında ise geniş aile ve arkadaş ilişkileri gelir. Oysa kalkınmış ülkelerde devletin sunduğu sosyal güvenlik sistemleri sayesinde bireyler, daha bağımsız ve çekirdek aile temelli bir yaşam biçimini tercih ederler. Bu temel fark, toplumun sosyal dokusunu, bireysel değerleri ve yaşam biçimlerini köklü biçimde etkiler.
Devlet Güvencesinin Eksikliği ve Toplumsal Dayanışma
Kalkınmamış ülkelerde işsizlik, hastalık, yaşlılık, engellilik veya herhangi bir beklenmedik durum karşısında bireyler için devlet tarafından sağlanan güvenlik mekanizmaları son derece sınırlıdır. Emeklilik maaşı, işsizlik sigortası, sağlık sigortası gibi sosyal koruma ağları ya hiç yoktur ya da ülkemizde olduğu gibi ACINACAK durumda - çok yetersizdir. Böyle ortamlarda insanlar, olası riskler karşısında kendilerini yalnız ve savunmasız hissederler. Bu nedenle, hayatta kalma ve gelecek endişesinin giderilmesi için insanlar yakın çevrelerine yönelirler.
Türkiye gibi enflasyonda Dünya birincisi, evrensel hak – hukuk konusunda listenin dibinde yer alan 23 yıldır ‘Kalkınmakta olan ülkeler sınıfında’ debelenip duran ülkelerde - DEVLETİN YOKLUĞUNDA - Akrabalık bağları, hem maddi hem de manevi destek açısından hayati bir rol oynar. Zor durumda kalan bir aile bireyine, akrabalar ve arkadaşlar yardım eder; hastalıkta, işsizlikte, düğün veya cenaze gibi önemli yaşam olaylarında topluluklar bir araya gelir. Bu dayanışma kültürü, bazen kabadayılar – çeteler ve mafya örgütleriyle iç içe geçer - adeta devletin yerini alır ve bireylere bir güvenlik ağı sunar. Komşuluk ilişkileri de benzer şekilde kuvvetlidir. Kırsal kesimlerde ise bu ilişkiler çoğu zaman daha sıkıdır ve toplumsal yapı daha gelenekseldir.
Geniş Aile ve Sosyal Ağların İşlevi
Kalkınmamış toplumlarda geniş aile kavramı çok yaygındır. Birden fazla kuşak, çoğunlukla aynı çatı altında ya da yakın mesafede yaşar. Çocukların bakımı, yaşlıların korunması, ekonomik krizlerin atlatılması gibi konularda aile büyük bir rol üstlenir. Evlenirken, iş kurarken veya zor zamanlarda akrabalardan ve arkadaşlardan destek almak doğal bir davranış olarak görülür. Böylelikle sosyal ağlar, devletin sağlayamadığı güvenlik ve istikrarı bir nebze olsun sağlamaya çalışır.
Bu durumun bir sonucu olarak, bireylerin özgürlüğü ve bağımsızlığı daha sınırlı olabilir. Kişisel kararlar sıklıkla aile büyükleriyle veya sosyal çevreyle paylaşılır ve onay aranır. Toplumun değerleri ve gelenekleri, bireyin hayatını şekillendirmede daha etkili olur.
Kalkınmış Toplumlarda Bireysellik ve Çekirdek Aile
Buna karşılık, kalkınmış ülkelerde kişisel hakları KUTSAL dokunulmaz sayan, konuşma ve eleştiri özgürlüğüne sahip devletlerin sosyal güvenlik sistemi güçlüdür. Herkese PARASIZ eğitim - sağlık hizmetleri, emeklilik, işsizlik yardımı, çocuk bakımı gibi konularda devlet vatandaşına geniş olanaklar sunar. Bu sayede birey, aile dışından verdiği vergiler karşılığı MUTLAK güvence bulabilir. Dolayısıyla insanlar, bağımsız yaşamı tercih edebilir ve zamanla aileye, devletin olmadığı yerde – güveneceği kabadayı, mafya çetelerine bağımlılık azalır.
Avrupanın en büyük yüzölçümlü ülkesi Fransa’dan 1,5 kat daha büyük olan Türkiye’de istense herkese 500 m2 bahçeli ev yapıldığında ancak Nazilli vilayet topraklarının yetmesine karşın Cumhuriyet birikimlerini TALAN adına maalesef son 23 yıldır AKePe hükümetlerinin büyük şehirlerdeki İNŞAAT rantı yüzünden 1+1 küçücük kafeslerde yaşamaya zorladığı Çekirdek aile modeli yaygınlaşır: Anne, baba ve çocuklardan oluşan küçük aile birimi ön plana çıkar. Gençler eğitim almak veya iş bulmak için aileden ayrılır, yaşlılar ise genellikle devletin sunduğu huzurevi, sağlık hizmetleri veya emeklilik imkanlarıyla yaşamlarını sürdürebilirler. Kişisel sınırlar ve bireysel özgürlükler toplumsal değer halini alır. Toplumun genelinde, bireyin kendi ayakları üzerinde durabilmesi, sorumluluklarını kendi başına yerine getirebilmesi beklenir.
Toplumsal Dönüşüm ve Kültürel Farklılıklar
Bu iki farklı yapı, sadece ekonomik kalkınmışlık düzeyinin değil, aynı zamanda kültürel değerlerin de yansımasıdır. Ekonomik olarak gelişen ülkelerde toplumsal yapı da bireyselleşme yönünde dönüşür. Ancak bu süreç, geleneksel değerlerin kaybolması ve toplumsal bağların zayıflaması gibi sonuçlar da doğurabilir. Öte yandan, kalkınmamış toplumlarda aile ve sosyal ilişkiler güçlü kalsa da, bireylerin özgürlük alanı ve kişisel gelişim olanakları sınırlı kalabilir.
Sonuç olarak, bir toplumun kalkınmışlık düzeyi ile aile ve sosyal ilişkilerin niteliği arasında güçlü bir ilişki vardır. Devletin sunduğu güvenlik ağlarının zayıf olduğu toplumlarda insanlar, akraba ve arkadaş çevresiyle daha sıkı ilişkiler kurarak yaşamlarını güvence altına almaya çalışırken; gelişmiş toplumlarda ise bireyler devletin sağladığı imkanlarla daha bağımsız ve özgür bir yaşamı seçmektedir. Bu temel fark, toplumların kültürel kimliğini ve bireylerin hayatlarını şekillendirmeye devam etmektedir.