İki temel sorunu var insanlığın; adaletsizlik ve anlamsızlık. Birine karşı hukuku bulduk, diğerine karşı sanatı. Ama insanlar hukuka ulaşamadı ve sanat insanlara…
Friedrich Nietzsche
Sonra oradan savaş geçti. Hiçbir ev, hiçbir hatıra hasarsız kalamadı. Her şey çürüdü. Arkadaşlık, aşk, adanmışlık, akrabalık, inanç, sadakat. Hatta ölüm. Evet, bugün ölüm bile bana kirlenmiş, bozulmuş gibi geliyor...
Amin Maalouf
Dünyayı güzellik kurtaracak ve bir insanı sevmekle başlayacak her şey...
Bu cümle farklı zamanlarda farklı coğrafyalarda yaşayan çok farklı dünya görüşlerine sahip olan iki yazarın cümlelerinin “ve” bağlacı ile bağlanmasıyla oluşturulmuştur. Cümlenin ilk bölümünü insan ruhuna en sağlam dokunan ve onu en iyi anlatan dünyanın en etkili yazarlarından biri olan Dostoyevski söylemiştir, “ve”’yi ben ekledim. İkinci bölümünü ise Dostoyevski öldükten çeyrek yüzyıl sonra Anadolu’nun Sakarya’sında doğup büyürken Anadolu’yu ve Anadolu insanını çok iyi gözlemleyen ve sonra da sevgiyi en iyi anlatan yazarlardan biri olan Sait Faik Abasıyanık söylemiştir…
Niye uğraşıyorsun bu birbirini tanımayan insanlarla diye sormayın hemen. Artı, ben de onları tanımıyorum onlar da beni. Onların cümlelerinin arasındaki “ve” kadar yokum belki de ama bir yerde buluşuyorum onlarla…
Güzellik de çok güzel bir şeydir ama sevgi sadece çok güzel bir şey değildir. Sevgi, dünyayı değiştirme gücüne sahip olan tek şeydir. İşte bu tek şeyi çok şeyle karıştırması da insanın en büyük yanılgılarından biridir…
Mesela en çok aşkla karıştırırlar sevgiyi. Oysa o kadar çok farklıdırlar ki. Herkes aşık olabilir ama herkes sevemez. Aşk için hiçbir şey yapmanıza gerek yoktur, o gelecekse gelir size. Ne takvime bakar, ne saate, ne yaşa, ne başa, ne de başka bir şeye. Giderken de sormaz hiç kimseye. Oysa sevgi öyle değildir. Siz ona gideceksiniz, o size gelmez. Onu siz yeşerteceksiniz, siz büyüteceksiniz, siz çoğaltacaksınız. Yani emek vereceksiniz yaşaması için. Ölecekse de siz öldüreceksiniz. Yalnız onu öldürürken dünyayı da onunla birlikte öldürecek insanlık ki öldürmeye de çoktan başladı bile…
İnsanın bir başka yanılgısı da sevgisini anlatırken “sana sevgimi verdim” diyerek saçmalamasıdır. Yani sevdiğiniz birine sevgi vermiyorsunuz, sevdiğiniz kadar kendinize sevgi veriyorsunuzdur aslında. Bir kere daha yani, elmayı sevmekle elmaya bir şey vermiyorsunuz, Tahir’i sevmekle de Tahir’e. Zaten elmanın da sizi sevmesi şart değil Tahir’in de…
★
Sevgiden konuşurken akla gelen ilk şeyin insanın insanı sevmesi olduğuna çok itiraz etmesem de hayvanları ve doğayı sevmeyen birinin insanı sevdiğine hiç bir güç inandıramaz beni. Kendi çiçeklerini ve kendi hayvanlarını sevmesi de kurtarmaz benim gözümde insanı. Ne yazarını hatırlıyorum ne kitabın adını ne de ne zaman okuduğumu. Hatta okudum mu rüyada mı gördüm onu bile bilmiyorum. Ama aklımda hiçbir şey bu kadar güçlü kalmadı hayatta..:
Mendeburun biriydi, sadece kedileri ve köpekleri severdi, üstelik sadece kendinin olanları…
Farsça’dan dilimize bulaşan mendebur sıfatının birkaç anlamından biri de “kötü” demektir. Kötü insanlara verilebilecek en iyi karşılık da onlar gibi olmamaktır...
Yani siz iyi olun ve her şeyi sevin. Kendinizin olmayanları da yani. Martıları sevin mesala, o kadar çok uçup da hiçbir yere gitmedikleri için. Çiçekleri sevin güneşe baktıkları için. Toprağı sevin ama üzerinde ayakta durabildiğiniz için değil, birgün bağrında uyuyacağınız için. Yani sevmek için bahane bulmak kolaydır. Nefret etmek için de. Yalnız hayvanlardan ve doğadan nefret etmek için hiçbir bahanesi yoktur insanın. Geriye sadece sevmek kalıyor onları. İnsanlardan nefret etmek için de bahane üretmek kolaydır. Hatta bir kişiden nefret etmek için milyonlarca bahane bulabilirsiniz. Ama o kişiyi sevmek için de mutlaka bir bahane vardır. Siz o bir tane bahaneyi kullanarak onu sevin sonra göreceksiniz ki o milyonlarca nefret kokan bahane sizi rahatsız etmeyecektir artık..
★
Demek istediğim şu ki; günlük hayatta bilip kullandığımız birçok şeyin, birçok kavramın anlamını bilmiyoruz, ya da biliyoruz da anlamıyoruz. Belki de anlamak istemiyoruz. Bugün, daha iyi daha güzel bir dünya olabilir miydi sorusuna birkaç silah tüccarı ve sömürgeci zengin hariç dünyanın tamamına yakını büyük harflerle EVET yanıtı verir kesinlikle. Bu kadar şeyi başaran, evrenin sınırlarını zorlayan, oturduğu yerden bir düğmeye basarak milyonlarca canlıyı aynı anda yok edebilecek teknolojiyi üreten, benim gibi gariban bir köylünün bile ne zaman nerede ne bok yediğini bilen insanlık sadece yaşadığı dünyayı güzelleştiremedi öyle mi..?
Kısaca, daha iyi daha güzel bir dünya olabilirdi aslında. Henüz bu ihtimal tamamen kaybolmuş da değil. İnanın bazı şeylerden vazgeçmeyi başarabilirse insanlık bunu da başarabilecek…
Nasıl mı başaracağız..?
Birbirimizi severek…


