Mersin escort Bodrum escort Bursa escort

Tuzla russian escort Alanya russian escort Kayseri russian escort Antalya russian escort Diyarbakır russian escort Anadolu yakası russian escort Adana russian escort Ataşehir russian escort Şirinevler russian escort Beylikdüzü russian escort Halkalı russian escort Maltepe russian escort Ümraniye russian escort Samsun russian escort Avcılar russian escort Pendik russian escort Beylikdüzü russian escort Maltepe russian escort Ümraniye russian escort Mersin russian escort Avrupa yakası russian escort Kocaeli russian escort Bodrum russian escort Bakırköy russian escort Kadıköy russian escort İzmir russian escort bayan Beşiktaş russian escort Eskişehir russian escort Bursa russian escort Şişli russian escort Şişli russian escort russian escort İzmir Gaziantep russian escort Ankara russian escort Denizli russian escort Samsun escort kızlar Malatya russian escort İzmir russian escorts Samsun russian escort

Guymak
Sitenin sağında bir giydirme reklam
Davut HACIHASANOĞLU
Köşe Yazarı
Davut HACIHASANOĞLU
 

ŞİİR KOKAN KADINLAR

    Ne zaman şiir yazmak istediysem, Seni yazdım senden öteye gidemedim…                         Ümit Yaşar Oğuzcan   Bir kadın, psikiyatriste gider ve derdini anlatır..: Evlenmek istemiyorum. Eğitimli, bağımsız ve özgür biriyim. Ve kendime yetebilecek biri olarak yetiştirdim kendimi. Yani bir kocaya ihtiyacım yok. Ama ailem  ısrarla evlenmemi istiyor,  ne yapmalıyım..? Psikiyatrist cevap verir..: Sen şüphesiz hayatta harika işler başaracaksın. Müthiş şeyler elde edeceksin. Ama kaçınılmaz şekilde bazı şeyler istediğin gibi olmayacak. Bir şeyler ters gidecek. Bazen başarısız olacaksın. Bazen planların işe yaramayacak. Bazen dileklerin yerine gelmeyecek. O zaman kimi suçlayacaksın, kendini mi..? Kadın..:  Kesinlikle hayııır..! Psikiyatrist..: Tamam. İşte bu yüzden bir kocaya ihtiyacın olacak..! Erkekler için durum aynı değildir, bilakis çok farklıdır. Onlar başka şeyler için ihtiyaç duyarlar kadınlara. Herkesin birinci sıraya yazacağı ihtiyaçlarını ciddiye almadan diğerlerine geçiyoruz. Bazılarının filozof olmak için bir kadına ihtiyacı vardır, bazılarının ise başının etini yiyecek bir kadına. Bazıları ise şiir yazmak için bir kadına ihtiyaç duyarlar, Nazım gibi olanlar çok kadına. Çünkü şiir erkeğe yazılmaz kadına yazılır. Erkeğe de yazılan şiirler vardır elbette, ama onları yazanlar da erkektir. Yalnız bütün erkekler de şiir yazmaz, yazamaz; zaten çoğu da şiirden anlamaz. Sadece yaraları olanlar şiirden anlarlar… Erkeğin şiirden anlaması, şiiri sevmesi bir çok şeye yarar. Olur da bir gün karşısına şiir gibi bir kadın çıkarsa onu çok iyi anlar, çok iyi sever ve çok da güzel sevişir. Olmaz da çıkmazsa, ki genellikle de öyle olur. Öküzlerin karşısına çıkar o şiir kokan kadınlar. Ve o öküzlerle yaşadıklarını aşk zannedip bir süre gönül eğlendirdikten sonra gider şiir gibi erkeklerle dostluk kurup onların omuzlarında ağlarlar… Ama olsun hayali bile güzel. Siz yine de şiirle kalın… Benim takvimimde şiirin ve aşkın en güzel mevsimidir Eylül. Takvim benim ya Ekim de Eylül’den sayılır onda. En güzel Eylül şiirini paylaşmak istiyorum sizlerle bugün. Yani bu kadar gevezeliği sırf bu yüzden ettim… Edebiyatımızın kaptanı olarak bilinen büyük şairimiz şiirlerini ortalama on beşer dakikada yazdığını söylerdi. “İlham bu ne zaman geleceği belli olmaz. Evde misafirlerim varken gelirdi bazen, kimseye çaktırmadan çalışma odama geçip yazıp dönerdim hemen” derdi. Ama bir şiirini 1960 sonbaharı boyunca İstanbul sokaklarında yürüyüp mırıldanarak tamamladığını söylemişti. Bir çok şiir severin gözünde kadına ve İstanbul’a yazılan en güzel şiir olarak kabul edilmesi boşuna değildir..: Ben sana mecburum bilemezsin  Adını mıh gibi aklımda tutuyorum  Büyüdükçe büyüyor gözlerin  Ben sana mecburum bilemezsin  İçimi seninle ısıtıyorum.. Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor  Bu şehir o eski İstanbul mudur?  Karanlıkta bulutlar parçalanıyor  Sokak lambaları birden yanıyor  Kaldırımlarda yağmur kokusu  Ben sana mecburum sen yoksun Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur  Tutsak ustura ağzında yaşamaktan  Kimi zaman ellerini kırar tutkusu  Birkaç hayat çıkarır yaşamasından  Hangi kapıyı çalsa kimi zaman  Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu Fatih'te yoksul bir gramafon çalıyor  Eski zamanlardan bir Cuma çalıyor  Durup köşe başında deliksiz dinlesem  Sana kullanılmamış bir gök getirsem  Haftalar ellerimde ufalanıyor  Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem  Ben sana mecburum sen yoksun Belki Haziran'da mavi benekli çocuksun  Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor  Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden  Belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun  Bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor  Belki körsün kırılmışsın telâş içindesin  Kötü rüzgâr saçlarını götürüyor Ne vakit bir yaşamak düşünsem  Bu kurtlar sofrasında belki zor  Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden  Ne vakit bir yaşamak düşünsem  Sus deyip adınla başlıyorum  İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin  Hayır başka türlü olmayacak  Ben sana mecburum bilemezsin…                                  Attila İlhan  

ŞİİR KOKAN KADINLAR

 

 

Ne zaman şiir yazmak istediysem,

Seni yazdım senden öteye gidemedim…

                        Ümit Yaşar Oğuzcan

 

Bir kadın, psikiyatriste gider ve derdini anlatır..:

Evlenmek istemiyorum. Eğitimli, bağımsız ve özgür biriyim. Ve kendime yetebilecek biri olarak yetiştirdim kendimi. Yani bir kocaya ihtiyacım yok. Ama ailem  ısrarla evlenmemi istiyor,  ne yapmalıyım..?

Psikiyatrist cevap verir..:

Sen şüphesiz hayatta harika işler başaracaksın. Müthiş şeyler elde edeceksin. Ama kaçınılmaz şekilde bazı şeyler istediğin gibi olmayacak. Bir şeyler ters gidecek. Bazen başarısız olacaksın. Bazen planların işe yaramayacak. Bazen dileklerin yerine gelmeyecek. O zaman kimi suçlayacaksın, kendini mi..?

Kadın..:  Kesinlikle hayııır..!

Psikiyatrist..: Tamam. İşte bu yüzden bir kocaya ihtiyacın olacak..!

Erkekler için durum aynı değildir, bilakis çok farklıdır. Onlar başka şeyler için ihtiyaç duyarlar kadınlara. Herkesin birinci sıraya yazacağı ihtiyaçlarını ciddiye almadan diğerlerine geçiyoruz. Bazılarının filozof olmak için bir kadına ihtiyacı vardır, bazılarının ise başının etini yiyecek bir kadına. Bazıları ise şiir yazmak için bir kadına ihtiyaç duyarlar, Nazım gibi olanlar çok kadına. Çünkü şiir erkeğe yazılmaz kadına yazılır. Erkeğe de yazılan şiirler vardır elbette, ama onları yazanlar da erkektir. Yalnız bütün erkekler de şiir yazmaz, yazamaz; zaten çoğu da şiirden anlamaz. Sadece yaraları olanlar şiirden anlarlar…

Erkeğin şiirden anlaması, şiiri sevmesi bir çok şeye yarar. Olur da bir gün karşısına şiir gibi bir kadın çıkarsa onu çok iyi anlar, çok iyi sever ve çok da güzel sevişir. Olmaz da çıkmazsa, ki genellikle de öyle olur. Öküzlerin karşısına çıkar o şiir kokan kadınlar. Ve o öküzlerle yaşadıklarını aşk zannedip bir süre gönül eğlendirdikten sonra gider şiir gibi erkeklerle dostluk kurup onların omuzlarında ağlarlar…

Ama olsun hayali bile güzel. Siz yine de şiirle kalın…

Benim takvimimde şiirin ve aşkın en güzel mevsimidir Eylül. Takvim benim ya Ekim de Eylül’den sayılır onda. En güzel Eylül şiirini paylaşmak istiyorum sizlerle bugün. Yani bu kadar gevezeliği sırf bu yüzden ettim…

Edebiyatımızın kaptanı olarak bilinen büyük şairimiz şiirlerini ortalama on beşer dakikada yazdığını söylerdi. “İlham bu ne zaman geleceği belli olmaz. Evde misafirlerim varken gelirdi bazen, kimseye çaktırmadan çalışma odama geçip yazıp dönerdim hemen” derdi. Ama bir şiirini 1960 sonbaharı boyunca İstanbul sokaklarında yürüyüp mırıldanarak tamamladığını söylemişti. Bir çok şiir severin gözünde kadına ve İstanbul’a yazılan en güzel şiir olarak kabul edilmesi boşuna değildir..:

Ben sana mecburum bilemezsin 
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum 
Büyüdükçe büyüyor gözlerin 
Ben sana mecburum bilemezsin 
İçimi seninle ısıtıyorum..

Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor 
Bu şehir o eski İstanbul mudur? 
Karanlıkta bulutlar parçalanıyor 
Sokak lambaları birden yanıyo

Kaldırımlarda yağmur kokusu 
Ben sana mecburum sen yoksun

Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur
İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur 
Tutsak ustura ağzında yaşamaktan 
Kimi zaman ellerini kırar tutkusu 
Birkaç hayat çıkarır yaşamasından 
Hangi kapıyı çalsa kimi zaman 
Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu

Fatih'te yoksul bir gramafon çalıyor 
Eski zamanlardan bir Cuma çalıyor 
Durup köşe başında deliksiz dinlesem 
Sana kullanılmamış bir gök getirsem 
Haftalar ellerimde ufalanıyor 
Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem 
Ben sana mecburum sen yoksun

Belki Haziran'da mavi benekli çocuksun 
Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor 
Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden 
Belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun 
Bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor 
Belki körsün kırılmışsın telâş içindesin 
Kötü rüzgâr saçlarını götürüyor

Ne vakit bir yaşamak düşünsem 
Bu kurtlar sofrasında belki zor 
Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden 
Ne vakit bir yaşamak düşünsem 
Sus deyip adınla başlıyorum 
İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin 
Hayır başka türlü olmayacak 
Ben sana mecburum bilemezsin…

                                 Attila İlhan

 
Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.