Mersin escort Bodrum escort Bursa escort

Tuzla russian escort Alanya russian escort Kayseri russian escort Antalya russian escort Diyarbakır russian escort Anadolu yakası russian escort Adana russian escort Ataşehir russian escort Şirinevler russian escort Beylikdüzü russian escort Halkalı russian escort Maltepe russian escort Ümraniye russian escort Samsun russian escort Avcılar russian escort Pendik russian escort Beylikdüzü russian escort Maltepe russian escort Ümraniye russian escort Mersin russian escort Avrupa yakası russian escort Kocaeli russian escort Bodrum russian escort Bakırköy russian escort Kadıköy russian escort İzmir russian escort bayan Beşiktaş russian escort Eskişehir russian escort Bursa russian escort Şişli russian escort Şişli russian escort russian escort İzmir Gaziantep russian escort Ankara russian escort Denizli russian escort Samsun escort kızlar Malatya russian escort İzmir russian escorts Samsun russian escort

Guymak
Sitenin sağında bir giydirme reklam
Davut HACIHASANOĞLU
Köşe Yazarı
Davut HACIHASANOĞLU
 

SONBAHAR

Bugün sonbaharda solan yaprakları yeşile boyayacaktık. Yani öyle bir planım vardı. Olmadı işte. Olmadı değil aslında, olamadı.Şöyle. Bir haftadır 'bir Sonbahar yazısı yaz' diyordum kendime. Kendim ne kadar uğraştıysa beceremedi. Baktım ki bir hafta değil bir mevsimde bile becerip yazamayacak, yardım edeyim dedim kendime o zaman. Hafta boyunca kim nasıl yazmış, kim nasıl anlatmış sonbaharı onu araştırdım. Bir sürü şey anlatmışlar, bir sürü şey yazmışlar. Şiirler makaleler. Hepsi de çok güzeldi. Ama şimdi hayatta olmayan çok güzel bir adamın yıllar önce şiiri ve makaleyi birbirine karıştırarak yazıp anlattığı gibi hiçbiri muhteşem değildi. Başlığını da Sonbaharın ilk hecesinden devam ederek koymuş. Sizlerle de paylaşmak istedim..:   Son Kırlangıç   Son kırlangıç da geçti başımın üzerinden... Artık mevsim güz... Güz hüzün zamanıdır... Canım sıkılır kuşların gidişine... “Durun nereye, nereye” diye... Peşlerinden bağırarak koşasım gelir...   ★   Mevsim artık güz... Gölgeler döndü... Güneşin eski sıcaklığı yok... Ayrılık günleridir... Hüzün taşır gibi beyaz bulutlar dolanıyor başımın üzerinde... “Durun durun, aceleniz ne” diye... Kollarımı açıp bulutları tutasım gelir...   ★   Artık sesleri gelmiyor, birbirlerinden uzak durarak ve bağırarak konuşan komşu bostandaki köylülerin... Bağları bozdular... Dalında unutulmuş tek tük üzüm taneleri... Yaşlı saçlar gibi asmalar... Yazlıkçılar kepenkleri kapatıp gittiler... Bahçelerde gözden çıkarılmış birkaç eski sandalye, bir plastik masa...  Kapının açılmasını boşuna bekleyen aç kalmış tekir... Benim en çok dalından kopup düşen şu yapraklara canım sıkılır... “Durun şurada” diye... Toplayıp toplayıp dallarına koyasım gelir...   ★   Hüzündür güz... Güneş topraktan, kum sıcaktan, buğday başaktan, kuşlar yuvadan, gül yaprağından, yeşil sarıdan, yaz aşklarından eller ayrılır... Terminallerde sarılıp sarılıp gidenler var... Bir kız yüzünü duvara dönmüş, ağladığından utanır… Ama bugünler ayrılık zamanıdır... Bu mevsimde daha çabuk ağlıyor insan... Bahaneye bakar gözpınarları... Durup dururken bahar yağmurunun ilk iki damlası... Yaş gözden ayrılır...   ★   Güz hüzün mevsimidir... Bu ayrılıklar bana göre değil... Elimde beyaz mendil... Peşlerinden koşup “ağlamayın...” diye diye... Tüm ıslak gözleri silesim gelir…   Bekir Coşkun   Anısına saygıyla…

SONBAHAR

Bugün sonbaharda solan yaprakları yeşile boyayacaktık. Yani öyle bir planım vardı. Olmadı işte. Olmadı değil aslında, olamadı.Şöyle. Bir haftadır 'bir Sonbahar yazısı yaz' diyordum kendime. Kendim ne kadar uğraştıysa beceremedi. Baktım ki bir hafta değil bir mevsimde bile becerip yazamayacak, yardım edeyim dedim kendime o zaman. Hafta boyunca kim nasıl yazmış, kim nasıl anlatmış sonbaharı onu araştırdım. Bir sürü şey anlatmışlar, bir sürü şey yazmışlar. Şiirler makaleler. Hepsi de çok güzeldi. Ama şimdi hayatta olmayan çok güzel bir adamın yıllar önce şiiri ve makaleyi birbirine karıştırarak yazıp anlattığı gibi hiçbiri muhteşem değildi. Başlığını da Sonbaharın ilk hecesinden devam ederek koymuş. Sizlerle de paylaşmak istedim..:

 

Son Kırlangıç

 

Son kırlangıç da geçti başımın üzerinden...

Artık mevsim güz...

Güz hüzün zamanıdır...

Canım sıkılır kuşların gidişine...

“Durun nereye, nereye” diye...

Peşlerinden bağırarak koşasım gelir...

 

 

Mevsim artık güz...

Gölgeler döndü...

Güneşin eski sıcaklığı yok...

Ayrılık günleridir...

Hüzün taşır gibi beyaz bulutlar dolanıyor başımın üzerinde...

“Durun durun, aceleniz ne” diye...

Kollarımı açıp bulutları tutasım gelir...

 

 

Artık sesleri gelmiyor, birbirlerinden uzak durarak ve bağırarak konuşan komşu bostandaki köylülerin...

Bağları bozdular...

Dalında unutulmuş tek tük üzüm taneleri...

Yaşlı saçlar gibi asmalar...

Yazlıkçılar kepenkleri kapatıp gittiler...

Bahçelerde gözden çıkarılmış birkaç eski sandalye, bir plastik masa... 

Kapının açılmasını boşuna bekleyen aç kalmış tekir...

Benim en çok dalından kopup düşen şu yapraklara canım sıkılır...

“Durun şurada” diye...

Toplayıp toplayıp dallarına koyasım gelir...

 

 

Hüzündür güz...

Güneş topraktan, kum sıcaktan, buğday başaktan, kuşlar yuvadan, gül yaprağından, yeşil sarıdan, yaz aşklarından eller ayrılır...

Terminallerde sarılıp sarılıp gidenler var...

Bir kız yüzünü duvara dönmüş, ağladığından utanır…

Ama bugünler ayrılık zamanıdır...

Bu mevsimde daha çabuk ağlıyor insan...

Bahaneye bakar gözpınarları...

Durup dururken bahar yağmurunun ilk iki damlası...

Yaş gözden ayrılır...

 

 

Güz hüzün mevsimidir...

Bu ayrılıklar bana göre değil...

Elimde beyaz mendil...

Peşlerinden koşup “ağlamayın...” diye diye...

Tüm ıslak gözleri silesim gelir…

 

Bekir Coşkun

 

Anısına saygıyla…

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.